Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin 7. Olağan Kütahya, Afyon, Batman ve Siirt İl Kongrelerinde yaptığı konuşmada “Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” demiş ve AB’ye de “Türkiye’ye verdiğiniz sözleri tutun” çağrısında bulunmuştu.
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan daha öne de Avrupa Birliği toplantılarının öncesinde Türkiye’nin yüzünün AB’ye dönük olduğunu söyleyen benzer açıklamalar yapmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26 Mart 2018’de Varna’da gerçekleşen “Türkiye -AB Liderler Zirvesi” öncesinde AB’ye şu sözlerle sıcak mesajlar vermişti:
“AB ile köklü ilişkilerimiz var. Hükümetimiz döneminde bu ilişkiler hiç olmadığı kadar ilerlemiştir. AB yolculuğunda en iyi mesafeler bizim dönemimizde alınmıştır. AB üyeliği stratejik hedefimiz olmaya devam ediyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2018 yılının Kasım ayında Fransız Le Figaro gazetesi için kaleme aldığı makalede “Türkiye olarak Avrupa tarihinin en önemli barış projesi olan Avrupa Birliği’ne tam üyelik Ankara’nın hedefi olmaya devam ediyor, AB üyelik hedefimize yönelik çalışmalarımızı sürdüreceğiz” demişti.
Erdoğan, Brüksel’deki AB zirvesi öncesinde 2018 Kasım’ında bir kez daha sıcak mesaj verdi. Bu TBMM çatısının altından seslenmişti AB’ye:
“En büyük ticaret ortağımız AB’dir. Bizim AB’ye sırtımızı dönmemiz mümkün değil.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9 Mayıs 2019’da “Avrupa Günü” dolayısıyla yayınladığı mesajda “Türkiye olarak, müzakere sürecinde karşılaştığımız çifte standarda rağmen stratejik hedef olarak gördüğümüz Avrupa Birliği tam üyelik hedefine ulaşmakta kararlıyız” demişti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay 22 Mayıs 2019’da “Türkiye coğrafi, tarihsel, kültürel ve demografik olarak bir Avrupa ülkesi, güvenilir bir NATO müttefiki ve AB üyeliği adayıdır. Dolayısıyla, AB üyeliği stratejik hedefimiz olmaya devam ediyor ve reform sürecine en yüksek siyasi düzeyde bağlıyız” diye açıklama yapmıştı.
***
Verdiğim bu örnekleri özellikle son iki yılda yapılan açıklamalardan aldığım söylemeliyim. Tabii ki Sayın Erdoğan’ın iki yıl içerisinde onlarca “Ey Avrupa Birliği, size ihtiyacımız yok” açıklamaları ve AB’ye rest çektiği onlarca ifadesi de var.
Verdiğim bu örnekler gösteriyor ki Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan Türkiye- AB zirveleri öncesinde Avrupa Birliği’ne sıcak mesajlar veriyor, AB üyeliğinin Türkiye’nin hala stratejik hedefi olduğunu yineliyor.
Sonrasında ise Türkiye Avrupa Birliği’ne “Ey Avrupa, size ihtiyacımız yok” diyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye -AB Zirvesi öncesinde bir kez daha “Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” açıklaması yaptı.
***
10 -11 Aralık tarihinde Belçika’nın başkenti Brüksel’de AB Zirvesi var. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın zirve öncesinde Brüksel’de bir yandan özel görüşmeler yapıyor bir yandan da “Türkiye -AB ilişkilerinin stratejik önemine” dair mesajlar veriyor ve Türkiye’nin AB’den “Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, göç anlaşması, vize serbestiyeti ve siyasi diyalog” gibi alanlarda somut adımlar beklediğini dillendiriyor.
Bu başlıklar arasında “vize serbestiyeti” olmayabilirdi. Neden bu başlık var?
Türkiye 2016 yılında Diyarbakır’a gider gibi Paris’e, Edirne’ye gider gibi Brüksel’e, Basel’e gitme hakkına kavuşacaktı. Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde AB yetkilileriyle “Vize Serbestisi” görüşmeleri gayet iyi gidiyordu. Türkiye AB’nin bütün ülkelere uyguladığı 72 şarttan 65’ini yerine getirmişti, geriye 7 madde kalmıştı. 5 yıl geçmiş aradan, o süreç nasıl ve niye baltalandı?
Sahi Türkiye o tarihi fırsatı neden kaçırdı?
10 – 11 Aralık’taki Zirve’den Türkiye hakkında endişe edilen bir “yaptırım” çıkar mı?
Yoksa 27 üye devletten oluşan AB, Yunanistan’ın ve Fransa’nın peşine takılmayıp rasyonel davranarak ilişkileri iyileştirecek bir karar mı alır?
Sayın Erdoğan’ın AB’ye verdiği sıcak mesaj işe yarar mı? AB ülkeleri Sayın Erdoğan’ın “Kendimizi Avrupa’da görüyoruz” sözünü ciddiye alarak Kalın’ın sıraladığı başlıklarda “somut adımlar” atarlar mı?
Muhalif seslerin kısıldığı, boğulduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirenlere soruşturmaların açıldığı, yargının bu derece siyasallaştığı, muhalefet partilerinin kendilerini ifade edecek bir mecra bulamadıkları bir Türkiye’yi yanlarında görürler mi?
***
Şunun altını kalın kalın çizmem gerekiyor ki Sayın Erdoğan AB’ye yönelik yaptığı eleştirilerde hepten haksız sayılmaz, eleştirilerinde, itirazlarında, sitemlerinde haklılık payı var.
Ama Türkiye’nin de yapması gereken reformları hakkıyla yaptığını söylemek mümkün değil.
Hiç kuşkusuz ki Türkiye’nin haklı olduğu konuların başında AB’nin 15 Temmuz’da Türkiye’ye olan yaklaşımıdır. Avrupa ülkeleri korkunç bir darbe girişimini atlatan Türkiye’nin yanında durmak yerine daha şehitlerinin bedeni soğumadan ülkemizi eleştirmeye başladılar.
Maalesef iktidar da darbeyle, darbecilerle mücadele ederken ve kamu kurumlarındaki tasfiye süreçlerinde hukuki zeminde kalmak yerine hukukun dışına çıkarak Türkiye’yi “hukukun dışına çıkmakla” itham edenlerin eline haklı gerekçeler verdi.
Mahkemelerinin AİHM kararlarını tanımadığı, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamadığı bir ülkenin hukuk devleti olduğunu söylemek mümkün mü?
Soru şu: Avrupa Birliği üyelik süreci sadece zirvelerin öncesinde hatırlanacak bir şey midir?
Ya da şöyle soralım: AB Türkiye’ye karşı diyelim ki samimi değil, sadece zirvelerin arifesinde yüzünün AB’ye dönük olduğunu hatırlamak ne kadar samimidir?