Türkiye-Rusya ilişkilerinde yeni bir provokasyonun aşıldığı net.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile son görüşmesinden sonra basına konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin şöyle diyordu: ?Rus üssüne saldıranların kim olduğunu biliyoruz ve bu Türkiye değil. Türkiye ile ittifakımızı hedef alan provokasyonların arkasında kimlerin olduğunu biliyoruz.?
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Putin´den İdlib ve Doğu Guta´ya dönük rejim saldırılarının durdurulması için ağırlığını koymasını istedi. Muhtarlar toplantısında ise ABD´ye sert mesajlar göndererek ?Sabrımız azalıyor, Fırat Kalkanı Harekatı´yla attığımız adımı tüm sınırlarımız boyunca genişletecek güce ve iradeye sahibiz? dedi.
Son provokasyonla hedeflenenin bir taşla birkaç kuş vurmak olduğu ortada. Hem Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkileri bozmak, hem de milyonluk göçler başlatarak Ankara´nın sınır hattındaki terör koridoruna engel olmasını önlemek... Tabii bu hedefler arasında 2019 seçimlerini etkilemek de var.
AK Parti ve MHP arasındaki ?Milli İttifak? moralleri ciddi bir şekilde bozmuş durumda. CHP bir hamleyle zaten olmayan siyasetteki ağırlığını iyice kaybetti. PKK sözde liderlerinden Bese Hozat ?dokunulmazlık ve PKK´ya dönük mücadelede CHP´nin üzerine düşeni yapmadığını? ifade etti zaten.
Çok ilginç ve aslında hiç de ilginç olmayacak şekilde, Rus üslerine yapılan saldırılar içerideki malum medya ve yazarları tarafından da büyük iştahla karşılandı. Heyecanlarını gizleyemiyorlardı. Büyük bir coşkuyla durumu ballandıra ballandıra gündeme oturtmaya çalıştılar.
Ama bu da tutmadı. İki liderin temasıyla ve zaten muhtemelen istihbarattaki karşılıklı bilgiler provokasyonu açığa çıkarmıştı. Bu son provokasyonun uçakların düşürülmesi ve Büyükelçi Karlov´un öldürülmesinden bir farkı yoktu.
Eskiden bu kirli yöntemler, hedef ülkeler içeriden kontrol edildiği, ipi dışarıdaki mandacı aktörler devreye güçlü biçimde girdiği için sonuca ulaşırdı. İşte ?bağımsızlık? derken romantik bir hedefi değil, bunu kastediyoruz.
Bağımsız karar alma süreçlerini yaratabilmenin, milli bir medyaya sahip olunmasının, içerideki birliğin ve yüksek diplomasi kapasitesinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Türkiye bu seviyeye tırnaklarıyla kazıyarak geldi. ?Türkiye bu çok zor dönemde çok iyi yönetiliyor? derken de kendimizi övmüyor, yalakalık yapmıyor, bu gerçeği teslim ediyoruz.