Astana garantörü üç ülke olan Rusya, Türkiye ve İran´ın liderleri, Suriye´deki çatışmaları sona erdirecek çözüm arayışı için bu kez de Rusya´nın Soçi kentinde bir araya geldi. Zirve kapsamında Rusya Lideri Vladimir Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, hem üçlü hem de ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Zirvenin ardından düzenlenen basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan´dan kilit önemde bir açıklama geldi. Toplantıda, 1998´de imzalanmasının ardından 21 yıl sonra ilk kez 24 Ocak´ta Moskova´da gerçekleşen ikili zirvenin ardından Rusya Lideri Putin tarafından Türkiye´nin güvenlik endişelerinin çözümü olarak gündeme getirilen 1998 tarihli Adana Mutabakatı´na değinen Erdoğan "Geleceğimizi 1998 tarihli Adana Mutabakatı çerçevesinde değerlendiriyoruz" diye konuştu. Ancak bu, Erdoğan´ın Türkiye ile Suriye arasında üst düzey resmi temas sağlanma ihtimaline işaret eden ilk açıklaması değil. Zira, Erdoğan, Ocak ayında Rusya Lideri Putin´le görüşmesinin ardından da benzer doğrultuda bir açıklama yaparak "Adana mutabakatının yeniden gündeme gelmesi gerektiğini çok iyi anlıyoruz" demişti.
ANKARA İLE ŞAM ÜST DÜZEY TEMAS KURAR MI?
Peki, 1998 yılında imzalanan ve PKK´yla mücadeleyi amaçlayan Adana Mutabakatı ile Suriye´de 8 yıl süren çatışmalara evrilen olaylar başlamadan hemen önce, 2010 yılında, bu anlaşmayı geliştirmeyi hedefleyen ´Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması´ iki ülke arasında yeniden köprü vazifesi görebilir mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın bu açıklaması, Ankara-Şam hattında en üst düzey olası bir temasın habercisi niteliğinde sayılabilir mi? Konuyu Sputnik´ e değerlendiren Maltepe Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal ve Aydınlık Gazetesi Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik´e göre, bu soruların yanıtı "evet."
Zira, Prof. Dr. Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın açıklamasının "son derece yerinde ve olumlu" olduğuna işaret ediyor. Adana Mutabakatı´nın, imzalandığı 1998 yılından önceki 10 yıllar boyunca ilişkileri iyi gitmeyen Türkiye ve Suriye´yi "dost ve müttefik" hale getirdiğini hatırlatan Ünal, Erdoğan´ın bugünkü açıklamalarının da iki ülkenin yeniden işbirliğine gideceğine işaret ettiğine değindi:
?TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİNDE YEPYENİ BİR BAŞLANGIÇ´ İHTİMALİ
"Adana Mutabakatı, Suriye´nin PKK´yla mücadele konusunda Türkiye´ye taahhütlerinden oluşan çok teknik bir metin gibi görünse de bu anlaşmanın bir de ruhu var. Zira bu anlaşmanın imzalandığı 1998 Ekim´inden itibaren, o güne kadar 10 yıllar boyunca hiç iyi gitmemiş olan Suriye-Türkiye ilişkileri bir anda düzelme yoluna giriyor. Daha da önemlisi Adana Mutabakatı bu iki ülkeyi önce barış içinde yaşayan ülkeler; sonra da adım adım fevkalade kapsamlı işbirliği yapan ülkeler haline getiriyor. Nihayetinde de bu iki ülke önce dost daha sonra da adeta bölgesel müttefik gibi hareket etmeye başlıyorlar. Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın, Suriye´yle ilişkilerin Adana Mutabakatı´nın ruhuna uygun bir şekilde sürmesi gerektiğine vurgu yaptığı kanaatindeyim. Zaten Suriye tarafı daha önce yaptığı açıklamada, Adana Mutabakatı´nın yürürlükte sayılabileceğini söylemişti. Dolayısıyla bu, Türkiye-Suriye ilişkilerinde yepyeni bir başlangıca işaret ediyor olabilir."
?TÜRKİYE VE SURİYE FIRAT´IN DOĞUSUNDA ORTAK OPERASYON YAPABİLİR´
Prof. Dr. Ünal´a göre, Cumhurbaşkanı´nın bu açıklamaları, Türkiye ve Suriye´nin İdlib ve Fırat´ın doğusunda da olası işbirliği yapabileceğine kanıt niteliğinde:
"Sayın Cumhurbaşkanı´nın ısrarla üzerinde durduğu üzere, Adana Mutabakatı çerçevesinde iki ülkenin ilişkileri yeniden formatlanacaksa; bu, Suriye´nin kendi topraklarındaki PKK´yla mücadele edeceği ve onları topraklarından çıkarıp Türkiye´ye teslim edeceği anlamına gelir. Suriye, Türkiye´yle istihbarat değişimi dahil her türlü işbirliğini yapacaktır. O zaman 2010´daki Adana Mutabakatı´nı genişleten anlaşmayı da dikkate alırsak demek ki Fırat´ın doğusunda da Türkiye´yle Suriye ortak operasyon yapabilir. Veya taraflardan birisi ötekinin yardım, rıza ve koordinasyonuyla operasyon yapabilir ve bu iş birliği Suriye´nin toprak bütünlüğünü sağlarken aynı zamanda Ankara ve Şam´ın geleceğe umutla bakmasını da beraberinde getirebilir."
?ANKARA-ŞAM İŞBİRLİĞİ KAÇINILMAZ HALE GELDİ´
Gazeteci Özçelik´e göre ise iki ülkenin işbirliği, her iki tarafın da çıkarları açısından "kaçınılmaz" bir noktaya geldi:
"Suriye konusu öyle bir noktaya geldi ki hem Suriye´nin hem de Türkiye´nin çıkarları iki ülkenin işbirliğini zorunlu kılıyor. Türkiye başından beri bazı hatalar yaptı, Şam´la diyaloğa geçmemek konusunda uzunca bir süre ayak sürüdü. Bu ayak sürümesi Astana sürecini yürüten ülkelerde güvensizliğe de yol açtı. Fakat Türkiye´nin çıkarları artık bunu dayatıyor. Türkiye´nin hem güvenliği hem ekonomik hem de diğer alanlardaki çıkarları için Şam´la ilişkilerinin iyi olması şart. Buna AKP´nin içindeki ezici bir çoğunluk da katılıyor."
?SURİYE, KENDİ TOPRAKLARINDA OPERASYON YAPARKEN BİLE TÜRKİYE´YE HABER VERMİŞTİ´
?SURİYE´DE AMERİKA´YLA ÇÖZÜM OLMAYACAĞI KESİNLEŞTİ´
İran Cumhurbaşkanı Ruhani´nin Erdoğan´a yönelik "Şam´la diyaloga geçin" çağrısının da hayati önemde olduğunun altını çizen Özçelik "Ankara´ya, Şam´la diyaloğa geçmesi için hem Astana ortaklarından gelen hem de Türkiye´nin ihtiyaçlarından doğan ciddi bir basınç var. Suriye´nin içinde görev yapan kesimler de bir an önce Şam´la diyaloğun kurulmasından yana. Çünkü sahada çarpışan bu kişiler de, güvenlik açısından Şam´la beraberliğin gereğine inanıyor. Fırat´ın doğusunda da aynı şeyi yapmak gerekiyor. Fırat´ın doğusunda Amerika´yla bir anlaşmaya vararak çözüme ulaşılamayacağı artık belli. Türkiye´nin Fırat´ın doğusunu teröristlerden temizlemek için de Şam´la diyaloğa ihtiyacı var. Zaten Rusya´nın ısrarla konuyu gündeme getirmesi ?Fırat´ın doğusunu Amerika´yla değil Şam´la çöz´ anlamına geliyor" ifadelerini kullandı.
?ASTANA SÜRECİNDEN VAZGEÇİLEMEZ´