Türkiye uzun yıllardan beri safını NATO´nun yanında belirledi, hâlâ da aynı safta yerini koruyor. Belki, Türkiye´nin ABD sevdası, NATO hayranlığı soğuk savaş yıllarının bir sonucuydu ama artık şartlar tamamen değişmiş durumda. Soğuk savaş yıllarında Türkiye´nin ABD yandaşlığı ve NATO üyeliğini topluma kabul ettiren bir takım gerekçeler vardır. Söz gelemi komünizmin öcüsü ve yayılmacılığı, Sovyetler Birliği tehdidine karşı ABD´nin koruyucu kanatları(!) altında yer almak toplumun büyük bir kesimine kolay kabul ettiriliyordu. Ancak, bugün için Türkiye´nin hâlâ NATO ve ABD yandaşlığında ısrar etmenin inandırıcı bir izahı yoktur. Çünkü gerek ABD ile ilişkiler, gerek NATO üyeliğimizin Türkiye´nin kendisini savunmasında hiçbir katkısı olmadığı ABD ve NATO ülkemizin aleyhine bir pozisyon almaktadır. Sadece ülkemize karşı değil tüm İslam dünyasına karşı bir kin ve öfke kusmaktadırlar. Böyle olunca başta ülkemiz olmak üzere İslam dünyasının pozisyonunu gözden geçirerek ve konumunu yeniden belirlemesi gerekiyor.
ABD´nin Afganistan başta olmak üzere Irak, Mısır, Suriye, Yemen ve Katar´da sergilediği tavır bütün açıklığı ile ortadadır ve hiçbir Müslüman ülkenin bu tavrı kabul etmesi mümkün değildir. İşin bir başka boyutu ise ABD ve NATO´nun ülkemiz ve diğer Müslüman ülkelere karşı öylesine düşmanca öylesine göstere göstere, sanki alay edercesine bir tavır sergileniyor ki buna isyan etmemek mümkün değil. Ayrıca sergilenecek isyanın sadece bir takım açıklamalarla ifade edilmesi yeterli olmuyor. Öyle olunca sözlü tepkilerin eyleme dönüşmesi ve bunun net bir şekilde gösterilmesi şart.
Bu noktada medyada yer alan iki haberi aktarmakla yetineceğim. Çünkü yukarıdan beri yazdıklarımı bu iki olay doğrulamaya yetecektir.
İlk haber medyada, ?BM kararı Guta´da uygulanmalı? başlığı altında yer aldı ve haberin mahiyeti kısaca şöyleydi:
?Doğu Guta´da Esad rejiminin neden olduğu insanlık dramına karşılık BM´de alınan ateşkes kararı ABD-Almanya ve Fransa´yı harekete geçirdi. Merkel ve Macron ile telefonla görüşen ABD Başkanı Trump, Doğu Guta için alınan ?insani ateşkes´ kararının derhal uygulanması konusunda mutabık kaldı.?
Bu haberi okuyunca ister istemez Suriye´ye karıştıran, Esad´ın bugüne kadar koltuğunu korumasına katkı veren sizler değil misiniz? sorusu geliyor. Kısacası, yaptıkları iş timsahın gözyaşlarını andırıyor. Olayların müsebbibi olanlar değilmiş gibi karar uygulansın diyorlar. Kim uygulayacak o kararları? Suriye´deki bu olayları engelleyecek güce sahip değil misiniz? Kısacası, bir yandan katliamlara zemin hazırlayan, çatışan tarafları sürekli silahlandıran, hatta bu halleri ile katliamlara destek verenlerin telefonda BM kararının uygulanmasından yana olduklarını açıklamalarının samimiyetine inanmak mümkün mü?
Bir diğer haber ise medyada ?NATO Türkiye´yi yalnız bırakıyor? başlığı altında yer aldı.
Haberin içerdiğinde, NATO´nun terörle mücadele dâhil birçok alanda Türkiye´ye verdiği destek sözde kaldığını. Türkiye´nin PKK ve FETÖ ile mücadelede yalnız bırakıldığını söyleyen Dr. Murat Aslan, ?Türkiye NATO´ya bel bağlamak yerine, kendi ayakları üzerinde durmayı tercih ediyor? diyor.
Dr. Aslan NATO´nun Türkiye´yi yalnız bıraktığını söylerken bir gerçeği dile getiriyor ama Türkiye´nin kendi ayakları üzerinde durduğu yaklaşımı eksik kalıyor. Çünkü NATO´nun kendisini yalnız bıraktığını düşünen Türkiye´nin bu örgüt ile ilişkilerini gözden geçirmesi, kendine yeni bir saf araması ve bulması gerekli değil midir?