08. 09. 2018 Cumartesi
İdlib´in geleceği üzerine ve özellikle de bir insani felakete yol açacak saldırıları önlemek adına çok yönlü yoğun bir diplomasi sürdürülürken bir yandan Rusya ve bu ülkenin desteğini alan Suriye, öbür yandan da ABD ve desteklediği İsrail´in saldırıları sürüyor. Öylesine sürüyor ki dün Tahran´da Türkiye, Rusya ve İran´ın liderlerinin katıldığı toplantının hemen öncesinde televizyon kanallarından Rus ve Suriye uçaklarının İdlib´i bombaladıkları haberleri geçiyordu. Haberlerde önce topçu atışı yapıldığı, ardından iki Suriye ve üç Rus uçağının İdlib´i bombaladıklar belirtiliyordu. Kısacası bir yandan silahsız olarak sorunun çözümüne uğraşıldığı ileri sürülürken, öbür yandan son bir haftadır havadan ve karadan saldırıların sürüyor olması 3,5-4 milyon sivilin yaşadığı İdlib´e yönelik bu saldırılar Türkiye´yi yakından ilgilendiriyor. Çünkü Türkiye Suriye´de bir insanı felaketi önlemek için yoğun çaba gösterirken ne var ki, ABD, İsrail ve Rusya´nın Suriye´de barış istemedikleri barış olacaksa, sonucun istedikleri gibi olmasını sağlayacak şartların hazırlanması için adeta karşılıklı meydan okumalar sürüyor.
Bir yandan Tahran zirvesinden silahsız çözüme ulaşılması beklenirken aynı anda saldırıların sürüyor olması gösteriyor ki, ABD ve Rusya´nın söyledikleri ile niyetleri paralellik arz etmiyor. Dilden saldırmazlık ve çatışmasızlık istenirken karşı saldırılar söyledikleri ile niyetlerinin farklı olduğunu gösteriyor. Kısacası dillerde çatışmasız çözüm sözcükleri dökülürken, fiili olarak çatışmalar, daha doğrusu Rusya ve Suriye´nin saldırıları sürüyor.
Bu tespitlerin ardından şimdiden Suriye ve özelliklede İdlib bazında çatışmalar önlenebilse bile Suriye´ye huzur ve barış gelir mi? Bu soruya hemen ?evet´ demek mümkün değil. Durum böyle olursa İdlib´e yönelik yoğun saldırılar ister istemez Türkiye´ye yeni bir göç dalgasını gündeme getirecektir. Böyle bir göç söz konusu olacaksa bunun hedefi sadece Türkiye olacaktır. Buna bir de Türkiye´nin Suriye´de çatışmaların başlamasının hemen ardından ülkemize yönelik 4 milyona yakın Suriyelinin göç ettiği hatırlandığında yeni göçlerin de tek hedefi Türkiye olacaktır. Bunun yanında İdlib´den göç etmek isteyenler için tek umut kapısının Türkiye olduğu da düşünüldüğünde görünen o ki, sömürgeci güçler Suriye´yi paylaşmak ve sonucunda paylarını büyütmenin peşindeler. Bu gerçek tüm açıklığı ile görülüyor. Bunun sonucu Türkiye yoğun bir göçe muhatap olacak. Kısacası, bedeli yine Türkiye ödeyecek, buna karşılık ABD ve Rusya´nın hâkimiyet alanları genişleyecek.