Türk akademisyen: Kürtçe öğrenmemek Türklerin ayıbı

Türkiye’nin Muğla şehrinden olan akademisyen Argun Çakır, anadili gibi Kürtçe konuşup yazabiliyor ve Türklerin Kürtçe öğrenmemesini bir ayıp olarak niteliyor.

Türk akademisyen: Kürtçe öğrenmemek Türklerin ayıbı

Türkiye’nin Muğla şehrinden olan akademisyen Argun Çakır, anadili gibi Kürtçe konuşup yazabiliyor ve Türklerin Kürtçe öğrenmemesini bir ayıp olarak niteliyor.

Muğla’nın Milas ilçesinde doğup büyüyen Türk akademisyen ve müzikolog Argun Çakır, Kürtçeyi anadili gibi konuşmasının yanı sıra, sözlü Kürt kültürü üzerine de çok sayıda akademik araştırmalar yapmış. Kürt kültüründe önemli bir yer tutan dengbêjlik ve kemençe kültürü üzerine yaptığı yükseklisans ve doktorasını İngiltere’deki bir üniversitede sunan Çakır, Kürtçenin şimdiye kadar Türkler tarafından öğrenilmemesini Türklerin bir ayıbı olarak görüyor.

K24’e konuşan Çakır, Kürtçe öğrenme serüveniyle ilgili şunları anlattı:

“İstanbul’da kendi kendime başladım. Hiçbir kursa gitmedim. Kendi imkanlarımla bir kitapçıya gittim, Kurmanci öğrenmeye yönelik bazı kitaplar aldım. Eve gelip bu kitaplara baktım. Böyle başladım. Ne yaparsanız yapın bu şekilde Kurmancinizi geliştiremezsiniz. Nusaybin’e gidene kadar Kurmancim çok zayıftı diyebilirim. 3 ay boyunca insanları çok darladım. Bütün tanıdıklarımı darladım. O nedir, bu nedir, bunu nasıl söylerim, şu nasıl söyleniyor diye sordum falan filan. Kurmancimi geliştirdim.”

Türk akademisyen, Mardin’in Nusaybin ilçesindeki ünlü kemençe kültürü ve Kürt dengbêjler üzerine akademik araştırmalar yapmış, İngiltere’deki bir üniversitede yükseklisans ve doktora tezi olarak sunmuş:

“Doktora tezim için Mardin yöresindeki kemençecileri seçmiştim. Bu benim tez konumdu. Oradaki insanlar bana çok iyi davrandı, çok yardımcı da oldular. O insanlar bana yardımcı olmasaydı, Kurmanci de öğrenemezdim. Araştırmamı da sürdüremezdim. Onların sayesinde her şey oldu.”

Nusaybin’de kaldığı bir yıl içerisinde çok sayıda Kürt köyüne gidip, halay, müzik ve şarkılarını da hafızasına kazıyan Çakır, bir dil öğrenmenin farklı toplumların kaynaşması üzerindeki etkisine vurgu yaptı.

Çakır'ın söylediğine göre Nusaybin’e gittiğinde insanlar, bir Türk’ün Kürtçe öğrenmesine ve onlarla Kürtçe konuştuğuna çok şaşırmışlar. Argun, Türklerin halen Kürtçe bilmemesini de onlar için bir ayıp olarak görüyor:

“Yani evet, çok şaşırıyorlar. Çünkü böyle bir şey görmemişler. Zaten bu bizim ayıbımız, Türklerin ayıbı. Kürtler de halen bir Türk’ün, Kürt olmayan birinin onların dilinde konuşmasına alışabilmiş değiller. Bana, ‘Sen ne yapıyorsun, Kürtçe bir dil değil’ diyenleri çevremde barındırmam zaten. Türkler Kürdistan’a gidip Kürt kültürüne, Kürt diline ilgi gösterse bir yakınlaşma olacak. Zaten sorun gitmemelerinde. Gitseler bile ne Kurmanci öğreniyorlar ne de bölgeye göre, bölge insanına göre davranış sergiliyorlar. Onlar, ‘Esas olan biziz’ diyorlar, zaten mesele de bu. Ben Nusaybin’e gittiğimde ‘Esas olan benim’ demedim. Ben, ‘Buradaki insanlardan öğrenmeye geldim’ dedim. Ben insanların memleketine gitmişim, neden esas olan ben olayım? Burası benim yerim değil ki…”

Akademik çalışmaları için bir yıl Nusaybin’de kalan Çakır, birçok Kürt şehirleri ve köylerinde birçok düğüne giderek birçok Kürtçe şarkı da öğrenmiş.