Adalet Bakanı Abdulhamit Gül tarafından, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanı sıfatıyla açıklanan Türk Yargı Etiği Bildirgesi´nde, "(Hakim ve savcılar) Mesleki saygınlığın korunabilmesi için özel hayatlarına gereken dikkati gösterirler. Özel hayatlarında iletişim içinde oldukları kişilerin, işlem ve kararlarını etkilemesine fırsat vermedikleri gibi etkileme güçleri bulunduğu izlenimine yol açabilecek tavır ve davranışlardan da kaçınırlar." ifadeleri kullanıldı.
Bildirgede, hakimler ve savcıların, görevlerini yerine getirirken adaletin en hassas ve doğru şekilde dağıtıldığından emin olan, mesleki sorumluluk içinde davranan, bütün işlemleri ile karar ve davranışlarında insan ve toplum hayatına tesir edeceklerinin ve toplum nezdindeki saygınlıklarının korunmasının Türk yargısının itibarını da yükselteceğinin bilincindeki "hakim, fehim, müstakim, emin, mekin ve metin" insanlar olduğu belirtildi.
Bildirgede, hakim ve savcıların, Anayasa ve kanunlardan aldıkları yetki çerçevesinde hür vicdanları ile evrensel değerleri şiar edinerek bağımsız ve tarafsız olarak görevlerini yürüttüklerine, gerek mesleki gerekse sosyal hayatlarında etik mesleki ilkeler doğrultusunda davranmaya onurları ve vicdanları üzerine söz verdikleri aktarıldı.
"Güven verirler, güveni zedeleyecek davranışları önlerler"
Bildirgede, hakimler ve savcıların insan onuruna saygılı oldukları, insan haklarını koruyup herkese eşit davrandıkları vurgulanarak, şu ifadelere yer verildi:
"İnsan onurunun dokunulmaz olduğuna dair medeniyetimizin ve evrensel kabulün bir tezahürü olarak, insan onurunu esas alır, bütün davranışlarında insan hak ve özgürlüklerine uygun hareket ederler. İnsan haklarına dayalı devlet ilkesinin ancak insan hak ve özgürlüklerinin etkin bir şekilde korunması ile gerçekleşebileceğinin farkında ve bu konuda üzerilerine düşen sorumluluğun bilincindedirler. Bir arada yaşamanın, farklılıklara saygı duymayı, birbirine anlayışla yaklaşmayı ve herkese eşit davranmayı gerektirdiğini kabul ederler.
Görevlerini yerine getirirken dil, din, mezhep, ırk, etnik köken, uyruk, cinsiyet, siyasi düşünce, sosyal ve ekonomik durum, hemşehrilik, yaşam biçimi, yaş, sağlık durumu, dış görünüş, medeni hal ve benzeri sebeplerle ayrımcılığı kesin bir biçimde reddeder ve ayrımcı bir dil kullanmazlar. Anayasa´da yer verilen pozitif ayrımcılığın, eşitlik ilkesinin ihlali anlamına gelmediğini bilirler. Adalet hizmetinden faydalanmak isteyenler başta olmak üzere meslektaşları, avukatlar, adalet personeli, tanık, bilirkişi gibi yargısal sürece dahil olanlara ve topluma eşitlik ilkesinin uygulandığına dair güven verirler. Görev ve yetki alanı içinde bu güveni zedeleyebilecek her türlü davranışı önlerler."
"Bağımsızlıklarıyla adil yargılanmanın güvencesidirler"
Hakimler ve savcıların bağımsızlıklarıyla adil yargılanmanın ve hukuk devletinin güvencesi olduklarının altı çizilen bildirgede, şu tespitlerde bulunuldu:
"Yargı bağımsızlığının, yargılama fonksiyonunun baskı ve tesirden uzak bir şekilde yerine getirilmesi için tanındığının bilinciyle hareket ederler. Bağımsızlıklarına doğrudan ya da dolaylı olarak etki edebilecek baskı ve tesiri kayıtsız şartsız reddederler. Kararlarını, kişilerin, kurumların ya da kamuoyunun tepkisini çekeceği endişesi duymaksızın ve onları memnun etme kaygısı taşımaksızın bağımsız olarak verirler.
Yargıya güvenin sağlanması ve sürdürülebilmesi için bağımsız olmak kadar, bağımsız görünmenin de önemli olduğu bilincindedirler. Bağımsızlığın, sorumsuz ve ayrıcalıklı olmak anlamına gelmediğinin, bilakis hesap verebilirlik ilkesi çerçevesinde adaletin tecelli etmesini sağlama amacı taşıdığının farkındadırlar. Kanunlarda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak hesap verebilirliğin bağımsızlıklarını zedelemeyen, aksine toplumsal meşruiyetlerini artırmak suretiyle güçlendiren bir ilke olduğunun bilincindedirler."
"Ayrımcılık yapmadan tarafsız bir şekilde hareket ederler"
Bildirgede, hakimler ve savcıların tarafsız olduğu vurgulanarak, şunlar kaydedildi:
"Tarafsız hareket etmekle yetinmez, objektif bir bakış açısıyla tarafsızlıklarına ilişkin her türlü kuşkuyu bertaraf edecek bir duruş sergilerler. Yargıya güvenin sağlanması ve sürdürülebilmesi için tarafsız olmak kadar, tarafsız görünmenin de önemli olduğunun bilincindedirler. Adil yargılamanın gereği olarak herhangi bir tarafa iltimas göstermeden ve ayrımcılık yapmadan tarafsız bir şekilde hareket ederler. Mesleki ve sosyal hayatlarında tarafsızlık ilkesine aykırı düşebilecek her türlü ayrımcı söylem ve davranıştan kaçınır, konuşma ve beden dilini tarafsızlıklarını ihlal etmeyecek biçimde kullanmaya özen gösterirler. Sosyal medya başta olmak üzere kitle iletişim araçları vasıtasıyla yapacakları yorum, değerlendirme ve paylaşımların kolaylıkla amacını aşan sonuçlar doğurabileceğini ve tarafsızlıklarını sorgulanır hale getirebileceğini öngörerek hareket ederler.
Kişisel kanaat ve düşüncelerinin, tarafsızlıklarına gölge düşürmesine izin vermez ve ön yargılı şekilde hareket etmezler. Görevlerini yürütürken ön yargı ve tercihlerinden etkilenip etkilenmediklerini sorgularlar. Toplumda, herhangi bir olay ile ilgili olumlu veya olumsuz bir kanaat oluştuğu durumlarda dahi tarafsızlıklarını korurlar. Görevlerini yerine getirirken kendileri, yakınları ve sosyal çevrelerini gözetmek amacıyla taraflı davranışlarda bulunmayı reddeder, tarafsızlıklarından ödün vermezler. Görevde olan veya görevinden ayrılarak avukatlık, bilirkişilik, arabuluculuk ve benzeri görevler yürüten meslektaşlarına ayrıcalıklı davranmaz, bu yönde bir izlenim oluşturmazlar."
Hakimler ve savcıların dürüst ve tutarlı oldukları vurgulanan bildirgede, "Dürüstlük ve doğruluğun, mesleğin gerektirdiği yüksek karakterin vazgeçilmez unsurları olduğunun bilinciyle, gerek mesleki yaşamlarında gerekse sosyal hayatlarında bu yönde bir duruş sergilerler." denildi.
Bildirgede şu ifadeler yer aldı:
"Özü sözü bir kişilikleriyle oldukları gibi görünür ve göründükleri gibi olurlar. Mesleki itibarlarının korunması için sözlerini yerine getirmekte hassasiyet gösterirler. Dürüstlüklerine gölge düşürebilecek durumlar içinde bulunmama konusunda özenli davranırlar. Neticesinden olumsuz şekilde etkileneceklerini öngörseler dahi gerek iş ve işlemlerinde gerek söz ve davranışlarında doğruluktan ayrılmazlar.
Yargısal süreçte aleyhine karar verilen taraf da dahil olmak üzere, dürüstlüklerinden şüphe duyulmamasını sağlayacak şekilde davranırlar. Hukuki güvenlik ilkesi gereği uygulamalarında tutarlılığı gözeterek görevlerini yerine getirirler. Tutarlılığı sabit fikirlilik olarak yorumlamazlar ve toplumsal değişimleri dikkate alırlar."
"Yargıya olan güveni zedeleyebilecek davranışlardan kaçınırlar"
Bildirgede, hakimler ve savcıların, kendilerine duyulan güvenin, yargıya güvenle doğrudan ve ayrılmaz şekilde bağlantılı olduğunun bilinciyle bütün işlem, eylem ve kararlarında yargıya güveni temin ettikleri ve güçlendirdikleri hatırlatıldı.
"Vakur duruşlarıyla adına karar verdikleri Türk milleti başta olmak üzere herkesin kendilerine güven duymasını sağlarlar." ifadesine yer verilen bildirgede, şunlar kaydedildi:
"Görevlerini yaparken kendilerine duyulan güvene halel getirebilecek bir algı, kuşku veya tereddüt oluştuğunu fark ettiklerinde, görevden çekilmelerinin gerekip gerekmediğini azami dikkat ve özenle değerlendirirler. Yargıya olan güveni tartışmalı hale getirebilecek veya zedeleyebilecek tutum ve davranışlardan her zaman ve her yerde titizlikle kaçınırlar.
Özel hayatlarında, mesleki güvenilirliklerine gölge düşürebilecek davranışlarda bulunmamaya hassasiyet gösterirler. İfade özgürlüklerini, yargıya duyulan güveni sarsmayacak ve siyasi tarafgirliğe düşmeyecek biçimde kullanırlar."
"Bilgilerin mahremiyetini sosyal medyada ihlal etmezler"
Bildirgede, hakimler ve savcıların mahremiyeti toplumdan bilgi saklamak için değil, aksine yargısal sürece dahil olanların haklarını koruyarak adaletin yerini bulması amacıyla gözettiklerine işaret edilerek, görevleri nedeniyle vakıf oldukları devlet sırları, ticari sırlar ile kişilere ve kurumlara ait gizli kalması gereken bilgilerin mahremiyetini korudukları vurgulandı.
Hakimlik ve savcılık mesleğini yerine getirenlerin, gizli kalması gereken bilgi ve sırları, kendi yararına ya da başkalarının yarar veya zararına olabilecek şekilde kullanamayacakları hatırlatılan bildirgede, şunlar belirtildi:
"Bu bilgilerin mahremiyetini sosyal medya veya başka bir yolla ihlal etmezler. Adliye personeli başta olmak üzere görevleri gereği gizli kalması gereken bilgilere erişim imkanı olanların, gizliliğe riayet etmesini sağlarlar. Gizli kalması gereken bilgileri doğru belirlerler. Mevzuatta öngörülen açıklık ve şeffaflık ilkeleri; lekelenmeme, bilgi edinme ve savunma hakları; basın, haber alma ve ifade özgürlükleri ile mahremiyetin karşı karşıya geldiği hallerde, kişilerin şeref ve itibarı ile kamusal yarar arasındaki hassas dengeyi gözeterek hareket ederler.
Yargıya teslim edilen bilgi ve sırların korunduğuna ilişkin güveni temin eder, bu bilgilerin ve sırların gizliliğini görevleri sona erse dahi gözetirler."
"Yorum ve değerlendirmelerinde yapıcı ve ölçülü olurlar"
Hakimler ve savcıların mesleğe yaraşır şekilde davranacakları kaydedilen bildirgede, "Mesleki ve sosyal ilişkilerinde muhataplarına karşı saygı ve nezaket ilkeleri çerçevesinde hareket eder, söz ve davranışlarının onlar üzerindeki etkisini gözetirler. Mesleklerinin yaşamlarına kattığı değer ve yüklediği sorumluluğun bilinciyle görevlerinin gerektirdiği hassasiyetle davranırlar." denildi.
Bildirgede şunlar ifade edildi:
"Olaylar ve durumlar karşısında uzlaştırıcı bir dil kullanır, sağduyulu ve temkinli davranırlar. Toplumun kendilerinden yargı hizmetinin kaliteli sunulmasının yanı sıra erdemli olmalarını da beklediğinin bilincindedirler. Görevin yerine getirilmesi sırasında diğer meslektaşlarla uyum, iş birliği ve karşılıklı saygı içinde çalışarak verimli bir iş ortamı oluştururlar. Mesleki bilgi ve deneyimlerini meslektaşlarıyla paylaşma hususunda istekli davranırlar. İfade özgürlüğü kapsamında yazılı, görsel, işitsel ya da sosyal medyada düşüncelerini açıklarken veya paylaşımlarda bulunurken mesleğin gerektirdiği etik ilkelere uygun hareket ederler.
Mesleki işleyişe ilişkin konular ile yargı kararlarına dair yorum ve değerlendirmelerinde yapıcı ve ölçülü olurlar. Meslektaşlarının yetkinliklerini, yargının saygınlığına ve yargıya olan güvene zarar verebilecek şekilde tartışmaya açmazlar."
"Özel hayatlarına gereken dikkati gösterirler"
Bildirgede, hakim ve savcıların mesleğe yaraşır şekilde davranmaları gerektiği vurgulandı.
"Görevin yerine getirilmesiyle ilgili olan veya ilgili görülebilecek herhangi bir hediye, bağış, borç, yardım ya da iltimas kabul etmezler." ifadesine yer verilen bildirgede, şunlar belirtildi:
"Konumları ve mesleklerinin sağladığı nüfuzdan fayda sağlamazlar. Yakınlarının ve birlikte çalıştıkları personelin de bu hususa riayet etmelerini sağlarlar. Hizmet gereklerini gözeterek kamu mal ve hizmetleri ile insan kaynaklarının en etkili ve doğru biçimde, amacına uygun olarak kullanılmasını temin ederler. Mesleki saygınlığın korunabilmesi için özel hayatlarına gereken dikkati gösterirler. Özel hayatlarında iletişim içinde oldukları kişilerin, işlem ve kararlarını etkilemesine fırsat vermedikleri gibi etkileme güçleri bulunduğu izlenimine yol açabilecek tavır ve davranışlardan da kaçınırlar.
Herhangi birinin de bu izlenimi oluşturmasına imkan tanımazlar. Sosyal hayatlarının gereği olarak içinde bulunacakları ortam ve mekanları titiz bir şekilde seçmek suretiyle mesleki saygınlıklarını korurlar."
"Hak ve adalete uygun düşmeyen bir istekte bulunmazlar"
Hakimler ve savcıların yetkin ve mesleklerine özenli davranmaları gerektiği vurgulanan bildirgede, şu ilkelere yer verildi:
"Kararlarının veya işlemlerinin, bu tasarruflardan etkilenenlerin dünyasında ve toplum üzerinde bırakacağı tesirin farkındadırlar. Bu nedenle, bütün mesleki faaliyetlerinde gereken dikkat, önem ve özeni gösterirler. Her soruna çözüm odaklı ve aynı duyarlılıkla yaklaşırlar. Görevlerini vicdani kanaatleri doğrultusunda, ahlaki olgunluklarına, ehliyet ve liyakatlerine yaraşır şekilde yaparlar. Kararlarını hakkaniyetle verebilmek için gerekli bütün bilgi kaynaklarına ulaşmaya ve işlemlerini yeterli gerekçelerle desteklemeye özen gösterirler.
Mesleki bilgilerini güncel tutmak ve geliştirmek amacıyla gerekli eğitimleri alma; alanıyla ilgili akademik çalışmaları, ulusal ve uluslararası alandaki hukuki gelişmeler ile yargı içtihatlarını takip etme konusunda kendilerini sorumlu hissederler. Mesleki yetkinliklerini arttırmanın, dış etkilerden bağımsız olarak karar vermelerine katkı sağlayacağını bilirler. Görevlerini adaletin tecellisini geciktirmeyecek şekilde ve makul sürede yerine getirirler. Görevlerine bağlılıkları, gayretleri ve çalışkanlıklarının yanı sıra davranışlarına gösterdikleri özen ile de meslek etiği yönünden örnek olurlar. Çalışma saatlerini verimli kullanır, kamu hizmetini aksatmamak için azami özen gösterirler. Zamanın herkes için değerli olduğunu bilir ve bu konuda duyarlı davranırlar. Atama, yer değiştirme ve özlük haklarına ilişkin diğer hususlarda hak ve adalete uygun düşmeyen bir istekte bulunmazlar."
Bildirgenin, Türkiye Cumhuriyeti hakimleri ve savcılarının takip edecekleri etik ilkeleri belirleyen bağlayıcı bir belge niteliğinde olduğu ifade edilerek, hakimler ve savcıların, bu bildirgede belirtilmeyen bir durumla karşılaştıklarında, takip etmeye onur ve vicdanları üzerine söz verdikleri ilkelerin ruhuna uygun davranmaları gerektiği belirtildi.
Türk Yargı Etiği Bildirgesi´nin aynı zamanda hakimler ve savcıların, adına karar verdikleri yüce Türk milletine ve onun her bir ferdine verilmiş söz niteliğinde olduğu, yargı etiği konusunda karşılaşılabilecek tereddütler hususunda Hakimler ve Savcılar Kuruluna başvurulabileceği kaydedildi.