MHP´nin ülkenin tamamında aldığı oyun fazlasını Ekrem İmamoğlu tek başına İstanbul´da aldı. Hafta sonu İstanbul´un 3 büyüklerinin maçlarında tribünler neredeyse tek bir sesle çınladı: ?Mazbatayı ver Ekrem İmamoğlu´na mazbatayı ver?
Allah kulunu kınadığıyla sınarmış. AKP uzun yıllardır seçim kazanamamakla ve bunu zaman zaman kuraldışı seçim ortamına bağlamakla malul CHP´nin yapmadığını yaparak milli iradeden tam 15 gün borç aldı.
Ekrem İmamoğlu İBB başkan adayı idi. İBB başkanlığını kazandı. Şu anda kendisini İBB Başkanı olarak tanımlıyor. Ekrem İmamoğlu bundan sonra hiçbir şey yapmasa dahi bu ülkenin tarihine mağduriyete maruz kalan olarak girecektir.
31 Mart seçimleri öncesiyle ve sonrası ile Türk demokrasi tarihinin hiç de hoş olmayan sayfalarını içeren bir kitaba dönüşmüş durumda. AKP ve ortağı MHP´nin seçim öncesinde ortaya koyduğu söylemleri dahi seçime kadar bizzat kendileri reddetmişti. Bu karmaşık ruh halinde ülkenin iktisaden gelişmiş ilçeleri AKP´ye toptan sırtını döndü. Buna rağmen AKP oluşan seçim sonuçlarının bazılarını devlet gücüne dayanarak, bir kısmını ise ancak çok safların inanacağı teatral bir itiraz süreci ile akamete uğrattı.
İstanbul gibi bir ülke-şehirde halk iradesine sırtını dönmek, karara riayet etmemek, hele ki seçimi kazanmış birine bu koltuk sana uygun değil demek demokrasiye inancın olmadığını gösterir.
MHP çok açık biçimde AKP ise utangaç biçimde demokrasinin kurallarına uymak istemediğini ifadeden çekinmiyor.
Halk iradesinin dışına çıkan ve halk iradesini hiçe sayan bu tutumun AKP´yi de MHP´yi de almadıkları oyları tekrar alır hale getireceğine inanmak için olayları akıl süzgecinden geçirmeden gözlüyor olmak gerekir.
Türkiye 1950´den beri sahip olduğu en önemli hasletini hem de bir askeri darbenin sultası olmadan feda eder görünmektedir.
AKP´nin İstanbul´da yapmaya çalıştığı ile Van Tuşba ve benzeri 9 yerde yapılan arasındaki benzerlik aşikardır.
Öte yandan Türkiye´yi takip eden herkes aslında Ankara´dan, Adana´dan ve buna benzer yerlerden yola çıkarak ?ama bakın oralarda iradeye saygı gösterildi? diyecektir.
İtiraz edilemeyen yerlerin varlığı ile akıl ve mantık dışı yollarla seçmen iradesine aykırı fiili durum yaratılan ve yaratmak istenilen yerler arasındaki bağlantıyı gözden kaçırmamak gerek.
KHK´lı oldukları için seçime katılmalarına müsaade edildiği halde hakları çiğnenenler ve İstanbul´da yaratılan fiili araf hali diğer yerlerdeki seçimlerin ve elde edilen sonuçların da güvencede olmadığını gösteriyor.
Demokrasiyi tek bir cümle ile tanımlamak gerekse bunu ?Kurallara Riayet? diye ifade etmek gerekir.
AKP 31 Mart seçimlerinden önce kurduğu kurallara aykırı kampanya yöntemini seçimden sonra da hız kesmeden devam ettirmektedir.
Vodafone Arena´da ve Şükrü Saraçoğlu´nda insanların toplu halde olmanın verdiği cesaret ile düşüncelerini yüksek sesle ifade etmelerine karşı, Nagehan Alçı´nın sözcülüğündeki ikazcı ve tepeden itiraz dili belli ki intikamcı bir hal aldı.
Maltepe´de Pazar akşamı yaratılan gerçek üstü seçim ortamı Ekrem İmamoğlu´nun iki stadda varlığını göstermesine bir meydan okuma.
Nagehan Alçı´ya verilen sözcülük vazifesi ile Burhan Kuzu´nun sevdiği deyimle ?billurlaşan? anti demokratik güç gösterisine karşı, demokrasiye yani hukukun üstünlüğüne vurgudan ötede bir çare bulunmuyor.
Sanki demokrasiye ihtiyaç yokmuş gibi davranılıyor.
Bunun MHP ile sürdürülen sırat köprüsü ittifaka dayanarak yapıldığını artık çok iyi biliyoruz.
Tek başına bırakın iktidar olmayı seçime bile girmeyecek bir partinin varlığını sorgulamayan herkesin kendi analiz yeteneğini sorgulaması gerekiyor.
AKP iktidarını MHP ile kaim ederek MHP ne derse ne hissederse ona uygun davranmada kantarın topuzunu önemli ölçüde elinden kaçırdı.
MHP AKP´nin içinde onun en güçlü olduğu yeri sarsarak varlığını ilan ediyor.
AKP sadece her seçimi kazanma mahareti ile ulaştığı aşamada seçimleri geçersizleştirerek bundan sonra kendisi için de seçime girmenin ve kazanmanın değerini sıfırla çarpma yoluna gidiyor.
MHP´nin seçimlerden olan beklentisinin sıfır olması doğal iken seçim kazanma konusunda adeta yüksek lisans yapmış AKP okuma bilmez biri gibi davranıyor.
MHP gibi iktidar ve sandıktan çıkma şansı olmayan Vatan Partisinin de bu yolda destek beyanı ile zuhur etmesine tam da bu yüzden şaşmıyoruz.
31 Mart seçimlerinin 1 aydır sayılamamasının değil, demokrasinin hiçe sayılmasının mesele olduğu bir güne uyanıyoruz.
Demokrasi bir partinin seçimleri aralıksız kazandığı için ihtiyaç duyduğu bir numaralı kavramdı sanki; seçim kaybedildiğinde ilk feda edilen de demokrasiymiş gibi oldu.
Türkiye siyasi tarihini devrelere ayıracak olursak; bugün İmamoğlu´na mazbatası verilerek neticelenmiş olsa bile, 31 Mart 2019´dan itibaren Türk demokrasi tarihi farklı bir fazda anılacaktır.
Bu dönemin adı ?kendine özgü demokrasi´ dönemi olmuştur. Başlangıcı 31.3.2019 olan bu dönemin ne zaman biteceğini birlikte göreceğiz.