Tarih: 08.03.2023 12:47

Turgut Cansever Hoca’yı dinlerken -2

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye Yazarlar Birliği’nin düzenlediği Osmanlı Haftası içinde çeşitli etkinlikler vardı. Açılıştan sonra ilk konuşmayı mimar Turgut Cansever yaptı.

Birliğin Divanyolu-Kızlarağası Medresesi’ndeki İstanbul Şubesi ağzına kadar doluydu; ilim adamları, politikacılar, yerel yöneticiler, öğrenciler ve halk.

Turgut Cansever Osmanlı’da devlet yönetimi ile şehirlerin oluşumu ve yönetimi üzerine veciz bir konferans verdi.

Yönetim zihniyetinin temellerini İslâm inancı çerçevesinde vazetti. Fîh-i mâfîh’ten, Füsûsü’l-hikem’den, hadis ve hikmetlerden çıkardığı sonucu Halk Haktır odağında topladı. “Nereye kadar?” sorusunu sordu ve bilginin sınırına kadar cevabını verdi. Makbul devlet adamını “âlimin ayağına giden kişi” olarak vurguladı.

Osmanlı şehir mimarisini düzenleyen en önemli unsurun en yüksek bilgiye sahip âlimler ile yöneticiler tarafından tesbit edilen standartlar olduğunu söyledi. Ve tabii bu standartlara kesin olarak uyulmasını sağlayan hiyerarşik yönetim.

Bu standartların tesbitinde mahalli gerçekler merkez tarafından kaale alınıyor. Öyle ki, uygulama Bosna’dan Adana’ya kadar kendi şahsiyetini gölgelemeyen bir bütünün parçalarını oluşturuyor. Elbette ki, esnaf teşkilatının gayreti oluşturulan ehemmiyeti burada zikredilmelidir. Bir yerde seçkinler tarafından oluşturulan ölçüler “kimdir bu seçkin kişiler derseniz: Meselâ Mimar Sinan ülkenin en ücra köşesinde çalışan kalfaya kadar sirayet ediyor.” Sanat ahlak üzerinde yükseliyor. Mesleğinde ehil olan kalfalar bir binayı yapacakları zaman aydınlanma, ısıtma, bahçe düzeni vb. gibi bütün unsurları en iyi biçimde tasarlayabilecek donanıma sahipler. Binayı yaptıran kişinin oda ihtiyacı, binanın komşular ve sokak ile irtibatı gözden kaçmıyor.

Zaten binanın nereye, nasıl yapılacağı mahalleli tarafından ortaklaşa alınan bir karar ile gerçekleşiyor. Mahalle, Osmanlı şehir nizamı ve yönetiminde çekirdek unsur. Kararlarını bağımsız olarak kendi alıyor. Nasıl ki, yönetici imamı, bekçiyi seçebiliyor; yapılacak bir inşaata da mahalleli karar veriyor. Kadı burada ancak bir “rehber” durumundadır. Vukubulacak anlaşmazlıklar Mahalle İhtiyar Heyeti tarafından çözümleniyor. Böylece fert cemiyete ezdirilmiyor (ferdiyetin yüceltilmesi) ve cemiyet ferdin ihtiraslarına terkedilmiyor (ortaklaşa güzelliğin ihyası).

Bir yere bir mahalle kurulacaksa ilk olarak bir hamam inşa ediliyor (Bunu ilk olarak duyuyorum). Sebep: mahallenin merkezi olan caminin inşasında çalışacak kimseler yıkansın diye. Daha sonra cami, medrese ve çarşılar gelecektir.

İnşaat israftan kaçınan, ihtiyaca göre şekil bulan, mütevazı, müşfik, insancıl bir karakter arz ediyor. Hiçbir kütle ötekinin hakkına tecavüz etmiyor. Ve gaye yeryüzünde Cenab-ı Hakk’ın halifesi olan insanın, bu güzel dünyayı daha da güzelleştirme misyonudur.

Turgut Hoca bir kısmına değindiğimiz konuşmasını tamamladığında salonda pek az kişinin kaldığını fark etti. Politikacılar ve yerel yönetim mensupları protokol konuşmalarının akabinde salonu terk etmişti zaten. İnsan esef ediyor, şu gök kubbenin altında sözü dinlenecek kaç tane Turgut Cansever var acaba?

(Konuşmanın ne zaman yapıldığını hatırlamıyorum. Muhtemelen 99 depreminden sonradır).

 

Kaynak: Farklı Bakış




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —