Cumhuriyetçi Başkan adayı Donald Trump seçimleri kazanarak ABD'nin 47. Başkanı oldu. Seçim döneminde Siyonist-Evanjelik lobilerden aktif şekilde destek alan Trump şimdi adeta o desteğin diyetini ödüyor.
Ocak ayı ortasında göreve resmen başlayacak olan Trump, şimdiden ekibini kurmaya da başladı. Dışişleri ve Savunma bakanlıkları gibi birçok kritik göreve kimin getirileceğini belirleyen Trump'ın tercihleri genellikle genç ve ismi daha az bilinen isimlerden oldu.
Trump kabinesinde deneyimli kişilere alan açmak yerine, kendisine daha sadık olacak isimleri ön planda tuttu.
Trump'ın tercih ettiği isimlerin sağcı radikal Hristiyan çevrelerden olması dikkat çekiyor. Bu yönüyle Trump'ın yeni kabinesi, "Haçlılardan oluşan bir hükümet" eleştirilerine hedef oluyor.
Peki, yeni hükümette kimler olacak ve onların genel yaklaşımları neler?
Trump, Fox News sunucusu ve eski asker Pete Hegseth'i Savunma Bakanlığı görevine getirecek.
Askeri tecrübesi yetersiz olan Hegseth, daha çok Guantanamo cezaevinde Müslüman mahkûmlara yapılan işkenceleri savunmasıyla biliniyor.
Trump, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturacak ismi de geçtiğimiz günlerde açıkladı. Trump'ın tercihi, Çin ve İran konularında sert tutumu ve İsrail'e verdiği güçlü destekle tanınan Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio oldu. Rubio'nun bu göreve gelmesiyle birlikte, Washington'ın Pekin ve Tahran'la ilişkilerinde gerilim daha da artabilir.
Zira Rubio, Çin'in ekonomik yükselişini ABD için tehdit olarak görüyor ve İran'ı bölgedeki istikrarsızlığın tek sorumlusu olarak nitelendiriyor.
Öte yandan İsrail'in Filistin işgaline tam destek veren Rubio, İsrail'e yönelik uluslararası soruşturmaları da "egemenliğe tehdit" olarak görüyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nda ise müzakereden yana bir tutum sergileyen Rubio, her iki tarafın da askeri olarak zafere ulaşamayacağını savunuyor. Ona göre savaşın sona ermesinin tek yolu, masada müzakere edilmiş bir çözüm.
Beyaz Saray'da önemli bir görev sayılan ve ABD Başkanı'nın aldığı dış politika kararlarında önemli rolü olan Ulusal Güvenlik Danışmanı görevine ise Afganistan'da görev yapmış eski "yeşil bereli" ve Florida vekili Mike Waltz getirildi.
Son üç dönemdir Cumhuriyetçi Parti'den Temsilciler Meclisi'ne seçilen Waltz, özellikle Çin ile ilgili sert açıklamaları ile tanınıyor.
Waltz'ın Yeni kabinede, başta Rusya-Ukrayna savaşı, ABD-Çin ilişkileri ve Orta Doğu'daki krizler olmak üzere dış politika alanlarında önemli bir rol üstlenmesi bekleniyor.
Trump'ın bu atamaları arasında bence en ilginci İsrail Büyükelçisi olarak atanan Mike Huckabee. Katı bir evanjelist olan Huckbee Yahudileri "Seçilmiş Halk", Filistinlilere ait olan toprakları da "Yahudilerin malı" olduğunu söylüyor. Aslında yeni elçinin tutumu ABD yönetiminin bölgeye bakışını yansıtan çok net bir örnek.
Trump'ın yeni atamaları dünya için özellikle de bölgemiz açısından iyi şeyler vaat etmiyor. Mevcut ortamı daha da kötü, sıkıntılı ve karmaşık bir duruma götürebilir. Trump şimdi güle oynaya başkanlık yapmaya hazırlanırken, önceki dönemine göre daha rahat hareket edecek. Kabinesine seçtiği isimler de aslında bu rahatlığını gösteriyor. Denge vesair gibi yorucu(!) arayışlara girmeden kendisine konforlu bir alan oluşturuyor. Bu noktada Türkiye’yi ilgilendiren birçok başlık olduğu da ortada. Türkiye’de Trump’a yakın durarak onun vermesi muhtemel zararları minimize etmek gibi bir strateji uygulanacağına dair izlenim ediniyorum. Kanaatimce bu Trump’ı Türkiye’ye karşı çok daha fütursuz hareket etmesini getirebilir. El verip, kol alamama durumu söz konusu olabilir. Bir önceki dönemde yapılan yanlışlar bu sefer yapılmamalı ve Türkiye anlık çözüm zannettiği adımların faturasını doğru okumalıdır. Şimdi yapılması gereken şey; kurumsal aklı maksimum şekilde devreye sokmak ve Trump’a bölgemizde alacağı yanlış kararların başta ABD ekonomisine oluşturacağı maliyetleri kendisine göstermektir. Ne yapıp edip Gazze’de ateşkesi sağlamak ilk hedef olmalıdır. Trump ve Putin arasında yeni bir köprü kurulacağına dair ciddi beklentiler oluşmuşken, Türkiye Biden dönemi psikolojisinden çıkıp eskiden olduğu gibi Rusya’yı da dengeleyecek bir politikayı hızla gündemine almalıdır. Yoksa ikisi arasındaki yakınlaşmanın hesabı bize kesilebilir. Demem o ki her zamankinden daha dikkatli olmakta fayda var. Aksi takdirde Türkiye bu süreçleri yönetmekte çok zorlanacaktır.