Sri Lanka´da kiliselere düzenlenen saldırı hepimizi sarstı. Hristiyanların büyük neşe kaynağı Paskalya Bayramı, tüyler ürpertici olaylar yüzünden yara aldı. Söz konusu saldırılar, aşırı görüşlere sahip insanların diğer insanlara tarif etmesi güç zararlar verebileceğini göstermek adına hepimize ürkücütü bir hatırlatma oldu. Sarf edeceğimiz hiçbir kelime, tüm bu olanların yaşattığı dehşeti ortadan kaldırmaya yetmez.
Hal böyleyken dikkat çekilmesi gereken nokta, Sri Lanka´nın birçok yönden bir başarı hikayesi olduğudur. Bunu kendimize hatırlatmamızda fayda var. Sri Lanka, 30 yıl süren iç savaşı 2009´da son erdirdi. Ülke geçen 10 yılda yalnızca hayat standartları değil, toplumsal ve ekonomik fırsatlar açısından da büyük ilerlemeler katetti.
Dünya Bankası, bir derecelendirme raporunda Sri Lanka´nın büyüme ortalamasını 2009-2017 döneminde yüzde 5,8 olarak kayıtlara geçti. Yoksulluk içinde yaşayan insanların oranı, yüzde 15´ten yüzde 4´e düştü. Artık fakir değil, orta gelirli bir ülke. Üstelik geleceğe dair muazzam beklentiler sunuyor.
Sorunlar yaşandığı muhakkak. Borçlar yüksek. Eğitim ve sağlık hizmetlerine yapılan harcamaların artması gerekiyor. Bununla birlikte Güney Asya´nın diğer ülkeleri gibi büyüme, ekonomik olduğu kadar toplumsal kazançlar da getiriyor.
Hikaye burada daha da genişliyor. Geride kalan 10 yılda gelişmekte olan dünya genelinde büyük ekonomik kalkınmalar elde edildi. Hindistan şimdilerde yeryüzünde en hızlı büyüyen büyük ekonomilerden. Afrika da en hızlı büyüyen kıta. Uluslararası Para Fonu´na (IMF) göre bu yıl Gana´nın dünyada en hızlı büyüme gösteren ülke olması bekleniyor. Üç hadi bilemediniz 4 yıl içinde Etiyopya, ülkeler takımında zirveye oynayabilir.
Çin´in geçen kuşak olağanüstü gelişim gösterdiğini okuyup yazıyoruz. Bu büyüme patlaması, 1978´de Deng Şioping´in hayata geçirdiği ekonomi reformlarıyla başladı. Oysa gelişmekte olan dünyanın neredeyse tamamına yayılan çok daha yeni bir ekonomik devrimi unutmaya eğilimliyiz. Öyle bir devrim ki şimdi bile devam ediyor ve Sri Lanka da bunun bir parçasını oluşturuyor.
Bu ilerlemenin ardında yatan kendine özgü itici güçleri tamamen değerlendirebilme noktasına çok yaklaştık. Şu veya bu şekilde, her ülkenin kendine özgü ekonomik yapıları, kültürleri ve siyasi sistemleri bulunuyor. Ne var ki büyümenin önündeki ablukaları ? bürokrasi, yolsuzluk, çekişme - öylece kaldırıvermek, şüphesiz çok kazanç elde etme imkanı sunacaktır. Diğer taraftan altyapı yatırımı da hayati öneme sahip. Zira, Sahraaltı Afrika´nın ekonomik performans açısından böylesi büyük gelişme göstermesinin nedenlerinden biri buydu. Çin, kıtada büyük miktarlarda yatırım yaptı. Bunları şimdiye dek kendi amaçları için yapmış olsa bile Afrika´nın yeni yollarında araba süren herkes bu iş için Çin´e teşekkür edecektir.
Ekonomistlerin ?gösteriş etkisi? adını verdikleri şeye ben de katılıyorum. Çünkü gelişmekte olan dünyanın bir parçası, bu örnekte Çin, çok başarılı oldu. Bir kuşak önce Çin´le aynı pozisyonda yer alan diğer ülkeler, kendilerinin de neyi başarabileceğini gördü. Öyle sanıyorum ki Hindistan´ın uçuşa geçmesi ve şimdilerde Çin´den daha hızlı büyümesinin ardında en çok da bu neden yatıyor. Dahası, çok güçlü bir büyüme kateden Hindistan, alt kıtadaki diğer ülkelerin de yıldızının parlayabileceğini kanıtladı.