TOPLUM NORMALLEŞİYOR MU?

Milli Gazete’den Mustafa KAYA’NIN “KONUYA DAİR” ANALİZİ…

TOPLUM NORMALLEŞİYOR MU?

Türkiye yakın siyasi tarihi genellikle “rövanş” mantığı üzerine kurgulandığı için hakikati bulma, doğru ve makul olana ulaşma çabalarının çoğu bu mantığın önüne geçememiştir. Bir arkadaş bunu tarif ederken “köksüzlük geleneği” demişti. Yani her gelenin ilk yaptığı iş reddi mirasta bulunmak ve kendisinden olmayanları, isterse iyi şeyler yapsınlar yok saymak oluyor diye tarif etmişti. Tek Parti dönemi, Menderes-Demokrat Parti ve 27 Mayıs, sonra sağ-sol çatışmalarının ayyuka çıktığı gerilim günleri, 12 Eylül, Özallı yıllar, 90’lar, 28 Şubat yani hangi dönemi masaya yatırırsanız yatırın, herkesin birbiriyle hesaplaşmasının izdüşümlerini, örneklerini görebilirsiniz. Bütün bu tartışmaların merkezinde ülkenin kurucu partisi olması hasebiyle de çoğu zaman CHP oldu. CHP, elitist bir anlayışa sahip olduğu, halk ile sağlıklı irtibat kuramadığı, halkın değerlerine saygı duymadığı ve sürekli dayatmacı bir yaklaşımla hareket ettiğine dair çok yoğun eleştiriler aldı. 28 Şubat dönemini yaşayan birisi olarak, özellikle başörtüsü konusunda hangi zorluklarla karşı karşıya kalındığını çok iyi hatırlıyorum. Tek tip insan inşası için kurulan ikna odalarında nasıl canhıraş (!) mücadele edildiğini biliyorum. Bunun yanında din ve toplum arasındaki bağı doğru okuyamayanların, bu tutum ve davranışlarıyla aslında dinin altına gizlenen farklı odakların ekmeğine yağ sürdüklerini acı sonuçları ile hep birlikte görmüş olduk. Eğer bugün 15 Temmuz gibi bir süreci yaşadıysak, halkın malum yapıya dini hassasiyetler bağlamında bakmasının etkisini kabul etmek durumundayız. Eğer merdiven altı cemaatler halk nezdinde kabul gördüyse ve halkın saf ve temiz duyguları istismara uğradıysa, bu durumu 28 Şubat gibi dönemlerden bağımsız düşünemeyiz. Bir de şunu ifade etmekte fayda var; eğer bu iktidar zamanında dindarlar arasında dünyevileşme, yolsuzluk, usulsüzlükler, baskı ve tahakküm iddiaları artmış olmasına rağmen halk iktidarın yanında durduysa, bunda da halk nezdinde hükümetin jakoben anlayıştan rövanş aldığını düşünmesinin etkisi büyüktür. Ancak bütün bu kamplaşma ve ayrışma tehdidine karşı toplumun birbirini tanımak için bazı adımlar attığına da şahit oluyoruz. Bugün muhafazakâr kesimde de ciddi olarak özeleştiriler yapılıyor. “Öteki” anlamaya çalışılıyor. Soğuk Savaş kodlarıyla düşünmek eskisi kadar pek tercih edilmiyor. 15 Temmuz bu özeleştiriye altyapı oluşturan bir süreç olarak tarihe geçti. Buna rağmen her kesimden bazıları inatla geçmiş üzerinden söylem geliştirmeye devam ediyor ama toplum birbirini anlama, tanımaya çalışma konusunda cesur adımlar atıyor.

Mesela CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Adana’da katıldığı bir programda yaptığı konuşma çok önemli özeleştiriler içeriyordu. Kılıçdaroğlu; “Bizim de çok kabahatimiz, kusurumuz var. Bir başörtüsü meselesini Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel meselesi haline getirdik. Sana ne kardeşim ya, kadın ister başörtüsü takar, ister takmaz. O kız çocuğumuz üniversiteye gidiyor mu, okuyor mu, imkânını sağlıyor muyuz? Derdin o olmalı. Çocuklarımız okumalı, bilimi öğrenmeli ve hayatı sorgulamalı. ‘Neden Türkiye bu haldedir?’ demeli.” diyerek bu zamana kadar hiçbir CHP Genel Başkanı tarafından dile getirilemeyen cümleler kullandı.

Bu ve toplumun farklı kesimlerinden Türkiye’nin normalleşmesi adına kurulan her cümle önemlidir. Geçmişte yaşanan yanlışlardan, acılardan ders alınması ve Türkiye’nin birbirini anlaması adına yapılan her şey değerlidir. Bu konuşmadan iki kesim rahatsız olur. Birincisi halka yukarıdan bakmayı meslek edinmiş, dindarların zihin dünyasındaki yerlerinden hiçbir şikâyetleri olmayanlar, diğerleri ise kamplaşma ortadan kalkarsa biz zemin kaybederiz diye kara kara düşünenler. Bence bu toplumun aklıselimi bu iki kesime de gereken dersi verecek olgunluğa ve irfana sahiptir. İster sağdan, ister soldan, ister ortadan nereden olursa olsun ve ne yaşanmışsa yaşansın, bu milleti birbirine yaklaştıracak her tavır, hareket ve konuşma hak ettiği karşılığı bulmalı ve uzatılan eller havada bırakılmamalıdır.