T24 yazarı Tolga Şardan, Sinan Ateş cinayetinin ardından MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde yaşananları aktardı. Şardan, emniyet teşkilatı ve güvenlik bürokrasinin MHP’nin tekeline girdiğine dikkat çekti.
İşte "o gece" MHP'li Kılavuz'un evinde yaşanan anlar | Kılavuz'dan şüpheliyi almaya gelen polis ekibine: "Siz gidin, sahibiniz gelsin"
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin soruşturma sürüyor.
Olayla ilgili yürütülen tartışmaların odağında MHP Milletvekili Olcay Kılavuz var. Kılavuz'un bulunduğu adreste yakalanan cinayet zanlılarından birinin nasıl bırakıldığı merak konusu…
Ülkücü camia içinde büyük tepki çeken suikastın organizasyonunda görev yaptığı iddia edilen Tolgahan Demirbaş'ın yakalanması sürecinde yaşananlarla ilgili önemli bilgilere ulaştım.
Ülkü Ocakları Genel Merkez eski yöneticilerinden Demirbaş'ın, Ateş'in öldürülmesinde sorumluluğu olduğunu düşünen Ankara Polisi, aynı anlarda yaptığı cep telefonu sinyal bilgilerine ulaştı.
Demirbaş'ın kullandığı cep telefonun baz verilerini takip eden Ankara Emniyeti Asayiş Şubesi, şüpheli ismi yakalamak için belirlenen adrese gitti.
Asayiş Şubesi'nde müdür yardımcısı görevindeki bir emniyet müdürünün başında bulunduğu ekip, Demirbaş'ın bulunduğu adrese gittiğinde, evde aynı zamanda MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un da bulunduğunu gördü.
Özel görevlendirilen polis ekibi, ortaya çıkan yeni durumu hemen amirlerine bildirdi.
Kendilerine gelen "Eve girin, şahsı alın" emri üzerine polis ekibi, şüpheli Tolgahan Demirbaş'a yönelik gözaltı işlemi yapmak amacıyla eve gittiğinde, kapıyı MHP'li Kılavuz açtı.
Bu arada Kılavuz'un Ankara Emniyeti tarafından tahsis edilen polis korumaları da Ankara Emniyeti Asayişten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı tarafından görevlendirilen emniyet müdürü liderliğindeki sivil polis ekibine müdahale etmek istedi.
Fakat Asayiş Şubesi'nin ekibi müdahale edilmesine izin vermedi. Görevli emniyet müdürü bu kez MHP'li Kılavuz'un tepkisiyle karşılaştı.
Kılavuz, kendisinin milletvekili olduğunu ve gözaltı işlemi yapılamayacağını söyledi. Buna karşılık, Asayiş Şubesi'nin sivil ekibinin başındaki emniyet müdürü, "Sizi almayacağız, yanınızdaki şahsı alacağız" yanıtını verdi.
Bunun üzerine, Kılavuz sinirlendi ve "Siz gidin, sahibiniz gelsin" şeklinde hakaretvari sözlerle birlikte savcı talimatı getirilmesini istedi.
Ekibin yaptığı görüşme sonrasında polis ekibi, getirilen savcılık talimatı sonrasında Demirbaş'ı gözaltına alarak Ankara Emniyeti'ne getirdi.
İşlemler sürerken ortalık karıştı.
Zira bu gelişmelerden Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz'ın henüz bilgisi yoktu. Olayın sıcaklığıyla yaşanan bu gelişme nedeniyle başlayan ve siyasi baskılar sonucu olduğu düşünülen sürecin ardından Demirbaş, gözaltına alındıktan "sekiz saat sonra" bırakıldı.
Demirbaş'ın serbest bırakılması işlemi savcılık üzerinden gerçekleştirildi. Ve yine kritik bir işlem yapıldı:
Polisin, "gecikmesinde sakınca bulunan hâl" kapsamında soruşturma savcısının sözlü talimatıyla gerçekleştirdiği gözaltı işlemine esas olacak dosyanın içi boştu!
Yani, Demirbaş'ın gözaltına alınmasını sağlayacak gerekçeye evrakta yer verilmemesi, şüpheli Demirbaş'ın salıverilmesinin önünü açtı.
Böylece, Demirbaş elleri kelepçeli hâlde götürüldüğü emniyetten elini kolunu sallayarak çıkıverdi.
Yeniden yakalanacak mı, hakkında bir işlem yapılacak mı, göreceğiz.
Yaşanan o gecenin sonuçları
Olay gecesiyle ilgili elde ettiğim bilgiler böyle.
Şimdi gelelim o gece yaşananların değerlendirmesine ve sonuçlarına:
1- Aldığım bilgilere göre; aslında Kılavuz'la Demirbaş'ın birlikte bulunduğu adres, Kılavuz'un ailesiyle yaşadığı ev değil. Başka kişilerce de zaman zaman kullanılan bir adres. Dolayısıyla, milletvekili Kılavuz'un içeride bulunmasına karşın polisin içeri girmesinde yasal açıdan sıkıntı yoktu.
2- Kaldı ki; yürürlükteki yasaya göre, gecikmesinde sakınca bulunan veya suçüstü koşulu oluşması hâlinde polis, savcıdan yazılı talimatı peşi sıra almak şartıyla gözaltı işlemi yapabilir.
3- Bu durumda polisin Demirbaş'ın yanı sıra MHP Milletvekili Kılavuz'u da gözaltına alma olanağı vardı. Ancak Kılavuz'un bilhassa İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz'la yakın ilişkilerinin, operasyonu yapan polis ekibinin geri adım atmasına neden olduğu yorumları yapılıyor. Sonuç itibarıyla suikastta adı öne sürülen ve bir dönem Ülkü Ocakları yöneticiliği yapmış Demirbaş'ın serbest kalmasıyla soruşturma sekteye uğratıldı.
4- MHP'li Kılavuz ile ilgili bir işlem var mı, şüpheliyi sakladığı iddiasıyla hakkında işlem yapılıyor mu, belirsiz.
5- Demirbaş hakkındaki evrakın "boş" olarak savcılığa gönderilmesi, "Adil Öksüz'ün firarı"nı akıllara getirdi doğal olarak. Hatırlayalım, 15 Temmuz'un kilit ismi Öksüz'ün mahkemeden salıverilmesinin gerekçesi, hakkındaki dosyanın boş olmasıydı! Kılavuz'un kullandığı evden cinayet şüphelisinin gözaltına alınmasının yarattığı siyasi kriz, kurnazlık ile çözülmüş oldu.
6- Ayrıca, güvendiği ilişkilerinden kaynaklanan güçle Kılavuz'un eve gelen polislere ağır sözlerle sözlerle yanıt vermesini de not etmek lazım.
7- Sinan Ateş'in öldürülmesi olayında adı gündeme gelen MHP'li Kılavuz'un olaydan dört gün önce İçişleri Bakanı Soylu'yu makamında ziyaret etmesini ve ziyaretle ilgili fotoğrafı kendisine ait sosyal medya hesabından yayımlamasını da unutmamak gerek.
Soruşturmada farklı yaklaşım iddiaları
Çukurambar cinayetinin yaşanmasının ardından özellikle Ankara Emniyeti'nin yürüttüğü soruşturma sürecinde farklı yaklaşımlar ortaya çıktığı bilgisi önemli.
Evet, güvenlik bürokrasisinde Bakan Soylu'nun biçimlendirmesiyle kilit noktalarda MHP'ye yakın duran polis müdürleri görevde. Hâlen görevdeki üst düzey polis müdürleri arasında MHP'ye yakın olmayanlar da bulunuyor elbette. Ancak bu isimler de gerek Bakan Soylu, gerekse Soylu'ya emniyet teşkilatını biçimlendirmekte yardım eden kimi isimlere yakın duruyor.
Bu yakın duruş, bir zorunluluk hâlini almış halde.
Ortaya çıkan tablodan hareketle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dünkü "Seçimi erken tarihe alabiliriz" açıklamasıyla beraber ülkenin iyice seçim atmosferine girmesi, hele ki seçim sonuçlarının mevcut iktidar lehine şimdiden öngörülememesi; Ateş'in öldürülmesi olayının soruşturmasında görev alan kimi polislerin, siyasetin beklediği istikamette hareket etmediğini ortaya koyuyor.
Bu isimler işini namusuyla yapanlar. İsimlerini biliyorum. Önümüzdeki dönemde bu isimlerin başına gelebilecek olumsuzluklar Büyüteç'in konusu olacak, şimdiden söyleyeyim.
"Soruşturmaya KOM baksın" talimatı iddiası
Soruşturmayla ilgili bir iddia daha var.
İddiaya göre; Sinan Ateş'in öldürülmesi soruşturmasının önce Ankara Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şubesi'nce yapılması talimatı verildi. Talimatı veren Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz.
Soruşturmanın KOM Şubesi'ne verilmek istenmesinin gerekçesi, şubeden sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı'nın Alp Aslan olması!
Polis müdürü Alp Aslan, Büyüteç okurlarının yabancı olmadığı bir isim. Adil Öksüz'ün firarına ilişkin davanın sanığı. Beraat alıp bugünkü konumuna geldi. Ankara'nın yeraltı dünyasının önde gelen isimlerinden Şahin Turgut'un polisler tarafından ağır biçimde dövülmesi olayına adı karıştı.
Aslan, yakın çevresine kendisini "Ülkücü" olarak tanımlıyor. Hem Ankara Emniyet Müdürü Yılmaz'ın sağ kolu olması, hem de ülkücü kimliği nedeniyle çevresine MHP Genel Merkezi'ne yakın görüntü veriyor.
Ancak, - belki de birbiri ardına yaşanan gelişmeler sonrasında– soruşturma dosyası, Asayiş Şubesi'nde kaldı şimdilik.
Savcılığın dosyayı polisten tamamıyla teslim alıp, iddianame hazırlaması sonrasında sürecin nasıl yürüdüğü, dış müdahaleler olup olmadığı daha net görülecek.
Kaynak: İslami Analiz