ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson´un Ankara temasları Türkiye-Amerika ilişkilerinin son zamanlarda seyrettiği ?en kötü´ durumdan uzaklaşabileceği umudunu verdi.
Yorumlara bakıyorum, neredeyse herkes bu umuda yatırım yapmış görünüyor.
Umarım beklendiği gibi gelişir her şey: Amerika Türkiye´nin PYD/YPG konusundaki hassasiyetini anlar, özellikle Menbiç´te DEAŞ´ın yenilgisi sonrasında gerçekleşen demografik kaydırmalar işlevsiz hale getirilir ve sınırlarımızın güvenliği bu yolla tesis edilir?
Bilgilendirme yapılmamış görünüyor
Tabloda beni rahatsız eden bir ayrıntı var. Küçükçe bir ayrıntı, ama önemli: Görüşmelerle ilgili izlenimler herkesin önünde yapılan konuşmalar ile bizim tarafın verdiği bilgilerden edinilme; Tillerson´un basın toplantısında söyledikleri ile bakanlığın resmi açıklamalarından?
Amerikan tarafının görüşmeleri nasıl değerlendirdiğini şimdilik bilmiyoruz.
Benim gelişmeleri Ankara´da gazete temsilcisi sıfatıyla izlediğim dönemlerde, şimdikine benzer muhataralı ortamlar söz konusu olduğunda, taraflar kendi bakış açılarının bilinmesini ister, izlenim paylaşırlardı.
Özellikle Amerikalılar bu konularda hassastırlar.
Resmi ziyaretler öncesinde, ABD, Washington´da görev yapan Türk meslektaşları bilgilendirir, Ankara´da da birkaç gazeteci büyükelçiliğe davet edilerek görüş aktarılırdı.
Ya bizzat katılmışımdır o bilgilendirme toplantılarına, ya da katılan arkadaşlardan bilgi almışımdır.
Haberler genellikle iki taraftan derlenmiş görüşler eşliğinde kaleme alınır, yorumlar da edinilen bilgiler üzerine otururdu.
Tansu Çiller´in başbakan olarak Washington´a gerçekleştirdiği ilk ziyarette, Amerikan tarafı, geziyle ilgili beklentilerini Washington´da görevli Türk gazetecilerle önceden paylaşmak yerine, bizlerin de ABD başkentine varmamızı beklemiş, görüş aktarmayı da Ulusal Güvenlik Konseyi´nden bir kadın albaya bırakmıştı.
Gazetecilik açısından en verimli ABD ziyaretlerinden biri o olmuştu.
Baba Bush´la başlayan Amerikan yetkililerinin Ankara ziyaretlerinde de bir çok kez büyükelçilikte düzenlenen bilgilendirme toplantılarına çağrıldığımı hatırlıyorum.
Ankara´da büyükelçileri yok
Sorun da galiba şurada düğümleniyor: ABD´nin şu sıralarda Ankara´da büyükelçisi yok? Son büyükelçi John Bass, biraz da ?istenmeyen adam´ ilan edilmekten kurtulmak için, vaktinden önce bir başka göreve atandı ve ülkemizden ayrıldı.
Aylar oluyor?
O gün bugündür Ankara´da büyükelçi düzeyinde temsil edilmiyor ABD.
?Maslahatgüzar´ kim, onu da bilmiyoruz. İki günlük gezisi sırasında Tillerson´un yanı başında ev sahibi gibi davranan bir Amerikalı gördüğümü hatırlamıyorum.
Vardır mutlaka, ama sıradan bir diplomat olduğunu sanıyorum.
[Baktım, varmış, ABD´nin Ankara maslahatgüzarının adı Philip Kosnett?]
Bugünküne benzer gerilimli bir ortam, ABD ile Türkiye arasında, Eric Edelman´ın büyükelçi olarak Ankara´da bulunduğu dönemde de yaşanmıştı. 1 Mart tezkeresinin Meclis tarafından reddinden (2003) sonra atanan Edelman´ın yaptığı açıklamalar siyasiler tarafından küstahça bulunmuş, Başbakan Tayyip Erdoğan kendisine aylarca randevu vermemişti.
Görev süresi dolmadan istifa edip Haziran ayında (2005) ülkemizden ayrılmıştı Edelman. (Şimdilerde Türkiye ve özellikle AK Parti ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aleyhine raporlara veya makalelere imza atıyor).
Yerine atanan Ross Wilson gelene kadar, yerine, maslahatgüzar olarak Nancy Mceldowneybakmıştı. Bayağı bir büyükelçi gibi davranmıştı o ara dönemde Nancy Hanım.
Dahası da var: Son büyükelçi John Bass´ın Kongre´den onanması süreci uzayınca (2014), ABD, ilişkiler zarar görmemesi için, Ankara´daki büyükelçiliği kıdemsiz bir diplomata bırakmak yerine, daha önce büyükelçilik yapmış Ross Wilson´u ara dönemde geçici görevle maslahatgüzar olarak Ankara´ya göndermişti.
Şimdi ise Ankara´ya yeni büyükelçi atamak için Washington´da herhangi bir kıpırdanma görülmüyor.
Ben bu durumu garip karşılıyorum.
Sıradan bir geziymiş gibi geldi Tillerson
Garip karşıladığım bir ayrıntı daha var: Bölgede ABD´nin ciddi görüş ayrılığı yaşadığı ve ilişkilerinin kopma noktasına yaklaştığı tek bir ülke var: Türkiye? Sorunu çözme görevi de ülkesinin en tepe diplomatı olarak Dışişleri Bakanı Rex Tillerson´a verilmiş, bu belli.
Peki Tillerson ne yapıyor, atlayıp hemen Türkiye´ye mi geliyor?
Hayır. Önce Mısır, Kuveyt, Ürdün ve Lübnan´a uğruyor, sonunda Ankara´ya ayak basıyor.
Bölge gezisi içerisinde bir durak haline geliyor Ankara ziyareti.
Lübnan´da, herhalde neden geldiği bilinmediği için olacak, istiskale uğratılmayı da sineye çekmesi gerekiyor ABD Dışişleri Bakanı´nın: ABD bayrağı bulundurulmayan bir ortamda kendisiyle görüşen Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aoun, hem konuğunu bir süre bekletiyor, hem de o bekleme sırasında kendisine bir bardak su bile ikram edilmiyor.
[?ABD Yüzyılı´nın sonu mu geliyor?? yazımı hatırlamışsınızdır.]
Bereket bizde öyle bir diplomatik nezaketsizlik yaşanmıyor.
Her şey nazik, hem de olağanüstü nazik götürülüyor Ankara´da.
Temennimi tekrarlayayım: Umarım, her şey beklentilerimiz istikametinde gerçekleşir.
fehmikoru.com