Kullanıcılarının kısa videolar paylaştığı TikTok, 1 milyarı geçen kullanıcı sayısıyla dünyanın her köşesinden insanın kendini ifade etme fırsatı bulduğu popüler bir sosyal medya platformu haline geldi. Çoğunlukla eğlence içeriklerinin paylaşıldığı platform aynı zamanda görünür olmak isteyen gruplar tarafından seslerini duyurmak amacıyla da kullanılıyor. Bu gruplardan biri de Müslüman Aborijinler. TikTok’u aktif kullanan Müslüman Aborijin gençler ürettikleri eğlenceli içeriklerle takipçi kazanırken bir yandan da kimliklerini vurgulayarak Avustralya’nın bir parçası olan Müslüman Aborijinlerin görünürlüğünü artırmayı hedefliyorlar.
TikTok’ta #muslimaborijinals (Müslüman Aborijinler) heştegiyle arama yapıldığında pek çok içerikle karşılaşılıyor. Çektikleri kısa videolarla kimliklerini vurgulayan genç kullanıcılar, aynı zamanda Avustralya’da Müslüman ve Aborijin olarak karşılaştıkları kalıp yargıları ve ırkçı tutumları da dile getiriyorlar. Birkaç örnek:
“Aborijin ve Müslüman olmak nasıl bir şeydir?”
“Dürüst olmak gerekirse bunu Aborijin ve Müslüman olmaktan ne kadar gurur duyduğumu göstermek için yaptım. Hem Müslüman hem de Aborijin olduğuma inanmayanlar için…”
“Nasıl hem Aborijin hem Müslüman olabilirsin?
“Bir Aborijin Müslüman nasıl görünür?”
“Sen Aborijin değilsin, Arapsın. Başörtüsü takıyorsun?”
Aborijinlerin yolu İslamiyetle nasıl kesişti?
Avustralya’daki Müslüman varlığı 17. yüzyıla kadar uzanıyor. Kıtadaki ilk Müslümanlar, Endonezya’dan ticaret yapmak için gelen balıkçılar. Yani, Aborijinler Hıristiyan Avrupalılarla karşılaşmadan çok önce Müslüman topluluklarla karşılaştılar. Ancak bu tarihlerde Müslümanlar kıtaya yerleşmemişlerdi.
Avustralya’ya yerleşen ilk Müslüman topluluğu kıtaya 1860’larda ayak bastı. Hikâyeleri ise Avustralya’daki Avrupa kolonyalizmine dayanıyor. 1860 yılında Avrupalıların Avustralya’yı keşfetmek amacıyla gerçekleştirdiği en büyük seferlerden biri olan Burke-Wills seferi gerçekleştirildi. Keşif turunda kullanılmak üzere Afganistan’dan ve Hindistan’dan getirilen develerin binicileri Avustralya’daki ilk Müslüman topluluğu oluşturdu. Bu seferlerden ilki 9 Haziran 1860’ta gerçekleştirildi; develer ve binicileri Afganistan ve Hindistan’dan deniz yoluyla kıtaya geldi. İlk birkaç seferde Avustralya’nın kurak iklimine ve doğasına en uygun olan hayvanın deve olduğunun fark edilmesi üzerine daha çok deve ve deve binicisi Afganistan ve Hindistan’dan Avustralya’ya getirildi.
Seferlerle sayıları giderek artan Müslüman gruplar kendilerine kıta üzerinde yeni bir hayat inşa ettiler. Develeriyle birlikte göç eden Müslümanlar; bölge ekonomisine hâkim olmaya başladıklarında yalnızca deve biniciliğiyle değil, deve ticaretiyle de ilgilenmeye başladılar. 1890’lara gelindiğinde Avustralya’daki deve ticaretine Müslüman tüccarlar hâkim olmaya başlamıştı.
Müslümanların kıtadaki varlığı ticaretle sınırlı kalmadı, sosyal hayatın da bir parçası oldular. Ticaret yaptıkları bölgelerde ve deve yolları üzerinde ibadet edebilecekleri camiler inşa ettiler. Bu camilere “Bush camileri” adı verildi. Afganistan’dan göç eden Müslüman deveciler dindar topluluklardı ve dini inançları Avustralya’daki yaşamlarında da onlara rehberlik ediyordu. Bu durum, Müslümanların Avrupalı sömürgecilerden ve Aborijinlerden ayrışmasına sebep oldu. Keşifler süresince hizmetinde çalıştıkları Avrupalılar, Müslüman Afgan devecilerin günde beş kez ibadet etmek amacıyla mola vermesini gereksiz görüyorlardı. Müslümanların helal et tüketmesi de hayvan kesimi konusunda problemlere yol açıyordu. Avustralyalı medya kuruluşu OnePath’te yayımlanan habere göre beyaz bir kâşif olan Ernest Giles günlüğünde, Mahomet Sahleh adındaki bir devecinin, bir kuş türü olan emuları yemek için avladığını ve kesmeden önce Kur’an okuduğunu yazdı. Ayrıca diğer beyaz kolonyalistlerin de dinine bağlılığı nedeniyle Sahleh’le alay ettiklerini ekledi. Ancak karşılaştıkları hoşgörüsüz tutuma rağmen deveciler namazlarına, oruçlarına ve yasaklarına sıkı sıkıya bağlı kaldılar.
Müslümanların, Aborijinler gibi farklılıklarından ötürü Avrupalılar tarafından “öteki” ilan edilmeleriyle birlikte Aborijinlerle yakın ilişkiler kurmaya başladılar. Yakınlaştıkça Aborijin gelenekleriyle İslami öğretiler arasında benzerlikler olduğunu fark ettiler. Aborijinlerin de Müslümanlar gibi ölenin yakınlarının bir araya gelerek oluşturduğu cenaze törenleri düzenlemeleri, Aborijin geleneklerinin de İslami öğretiler gibi doğal kaynaklara değer vermesi, israfı önlemeye önem vermesi gibi benzerlikler, Aborijinlerin İslamiyetten etkilenmelerine sebep oldu.
Online haber sitesi Mvslim’e göre Aborijinler, (post)kolonyalizm nedeniyle mücadele etmek durumunda kaldıkları psikolojik zorlanmalardan kurtulmanın bir yolu olarak İslam’a yöneldiklerini belirtiyorlar. Onlara göre, Hıristiyan misyonerler Aborijinlere bir tür tek kültürlülüğü empoze ettiler, bu da “beyaz” bir idealizmdi. Aborijin erkekler ‘kızgın siyah adamlar’ olarak görülüyordu ve medeni olmak için Hıristiyan olmaları, beyaz sömürgecilerin normlarına uyum sağlamaları gerekiyordu. Öte yandan İslam’ın hem çeşitliliğe hem de birliğe vurgu yapan öğretisi sömürgeleştirilmiş bir ülkede yaşayan birçok insanı kendine çekti.
Müslüman Aborijinler Avustralya’da çok küçük bir grup, ancak Müslüman devecilerin Avustralya’ya göçüyle başlayan hikâyeleri devam ediyor. 2011’deki Avustralya nüfus sayımında 1.140 Müslüman kendilerini Aborijin veya Torres Boğazı Adalıları olarak tanımladı. Bu sayı 2001’de 1000’in altındaydı.
Kaynaklar:
https://onepathnetwork.com/how-muslims-helped-shape-australia-muslim-atlas/
https://crescentwealth.com.au/muslim-community/muslims-in-australia-the-bond-between-indigenous-australians-and-islam/
https://mvslim.com/muslims-you-havent-heard-of-these-australian-aboriginals-became-muslim-as-a-way-to-heal-their-psychological-pain/