Hâlâ ABD dost ve müttefik olarak görülüyor mu bilemiyorum. Ancak, eğer görülüyorsa bu işte bir terslik ya da bizim bilmediğimiz bir boyut var demektir. Ancak, ne olursa olsun bir terör devleti ile birlikte hareket ederek bölgemizin terörden temizlenmesinin mümkün olmadığını sanıyorum artık herkes görüyordur. Sözü uzatmadan son 1.5 ay içinde medyaya yansıyan bazı haberleri hatırlatmak istiyorum. İlk haberimiz Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın bir açıklaması ile ilgili. “Amerika’nın tavrı Suriye’ye zarar verir” başlığı ile verilen bu açıklamada Kalın, ABD ile bazı Avrupa ülkelerinin şu ana kadar PYD/YPG’ye verdikleri desteklerin yanlış, illegal ve hukuk dışı olduğuna dikkat çekiyordu.
Bu haberin ertesi günü, “ABD ile teröristler ortak program hazırlayacak” başlığı altında özetle şöyle deniyordu:
“Terör elebaşı Mazlum Kobani, verdiği röportajda, yeni ABD yönetimiyle SDG arasında ortak program hazırlanacağını söyledi, ancak ayrıntı vermedi.”
Bu haberden bir gün sonra, “ABD’nin Yunanistan hamlesi bize yönelik” başlığı altında yayınlanan haberde, emekli Korg. Karakuş, ABD’nin Yunanistan’ı bize karşı korumaya aldığına, konuşlandığı üs ve limanların Türkiye’nin kara gücüne önlem amacı taşıdığına dikkat çekiyordu.
Bu haberlerden çok kısa süre sonra medyada, “Suriye’de sözde Kürdistan planı” başlığı altında yer alan haberde, “ABD’nin yeni Başkanı Biden, Suriye’deki terör örgütü YPG ile Kürt oluşumu ENSK’yı bir araya getirmek için düğmeye bastı” deniyordu.
Dün de iki gazetede yer alan haberlerde ABD’nin bölgemizdeki her hamlesinin ülkemiz aleyhine faaliyet gösteren devlet ya da terör örgütlerine desteğine dikkat çekiliyordu.
İlk haber, “ABD, YPG, S-400 ve FETÖ konusunda adım atmalı” balığı altında yer alıyordu. Bu tespit ve açıklama Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a aitti. Kalın açıklamasında Türkiye ile ABD arasındaki anlaşmazlık konusunu, “ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği destek, S-400’ler, CAATSA yaptırımları” olarak sıralıyor ve bu sorunların karşılıklı olarak güçlendirecek şekilde ele alabileceklerini belirtiyordu. Hâlbuki ABD’nin bu konuda bölgede Türkiye’yi değil terör örgütlerini tercih ettiğinin artık bilinmeyen yanı kalmadı.
Aktarmaya çalıştığımız haberlerin ardından ABD ile böyle bir uzlaşma sağlamanın mümkün olup olmayacağını ciddi olarak değerlendirmek gerekiyor.
Dünkü bir gazetede yer alan haberi kısaca aktararak değerlendirmeyi okuyucularıma bırakmak istiyorum.
“Hibe silahla gerginlik peşinde” başlığı altında yer alan haberde hibe silah aktaran ABD, bunlarla gerginlik peşinde koşanın Yunanistan olduğunu belirterek haberden kısa bir alıntı yapmak istiyorum:
“ABD’den 59 saldırı helikopteri ile 350 tank gönderilen Yunanistan bu silahlarla Türkiye sınırına 20 kilometre mesafedeki Dedeağaç’a asker yığmaya devam ediyor.”
Artık yetkili yetkisiz herkes görüyor ve biliyor ki, ABD bölgemizde bir yandan terör örgütlerini silahlandırarak özellikle Suriye’de bir Kürt özerk bölgesi oluşturmaya çalışırken, öbür yandan da Yunanistan’a verdiği destek ile Türkiye’ye saldırtmanın peşinde. ABD’yi tüm bunlardan sonra bir terör devleti olarak nitelendirmenin yanlış olduğunu sanmıyorum. Bu bakımdan Türkiye’nin ABD ile birlikte yürüyerek lehine bir gelişme sağlayabileceğini sanmaması gerekiyor.