07.10.2018 Pazar
Hep söylemeye çalıştığımız gerçeği bir kere daha ifade etmemizde fayda var. Şu anda aslında 3. Dünya Savaşı´nın içindeyiz. Bu savaşın tarafları 1 ve 2. dünya savaşlarında olduğu gibi düzenli ordular değil. Savaşlar artık terör örgütleri üzerinden yürütülüyor. Diğerine göre çok daha az maliyetli olan bu yöntemle emperyalist ülkeler kendilerine göre stratejik olarak kabul ettikleri alanlarda mevzi kazanmaya çalışıyorlar. Bilindik tanımlamasıyla Vekâlet Savaşları ile muhatabız artık. Şöyle dünya haritasını önünüze alıp, terör örgütlerinin faaliyet gösterdiği alanlara bakarsanız, tamamına yakınının emperyalist odakların hedefindeki coğrafyalar olduğunu görürsünüz. Mesela bugün ABD Suriye´de DAEŞ´i gerekçe göstererek PYD/YPG ile işbirliği yapıyor değil mi? Peki, DAEŞ olmasa ABD bölgedeki varlığını nasıl açıklayacak? Hangi gerekçeyle 10 bin km öteden gelip bu bölgede çöreklenebilecek?
ABD, Fırat´ın doğusuydu, batısıydı tartışmalarında sanki geri adım atıyormuş gibi yaptı ve Münbiç´te Türkiye ile çalışıyor görüntüsü verdi. Bu adım aslında zaman kazanmaktan başka bir şey değildi. Nitekim son zamanlardaki açıklamalara bakarsanız istediğine de ulaştı. Hedeflediği şekilde Suriye´deki varlığını hem asker hem de teçhizat açısından daha da ileri noktalara taşıdı. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın geçtiğimiz gün, ?ABD, Suriye´de Tahran ve Şam´a karşı pozisyon alıyor? dedi. Diplomatik davranıp, Tahran ve Şam´ın yanına Ankara´yı eklememiş muhtemelen.
Peki, bu yeni bir şey mi, hayır! İşin başından beri maksadı zaten çok açık. ABD domino etkisi planı yapıyor. Irak´ta ilk darbeyi vurdu. Şimdi Suriye´nin düşmesini bekliyor. Sonra da gelişmelere göre hareket edecek. Türkiye, ABD´nin hedefinin ne olduğunu biliyorsa nasıl oluyor da, Münbiç´te Amerika´nın sözüne itibar ederek adım atabiliyor, anlamak mümkün değil. Hal böyleyken Türkiye hala dış politikada gelgitler yaşamaya devam ediyor.
ABD stratejik müttefik mi, yerine göre evet, bazen de hayır. Dün Obama, iyi çevresi kötüydü. Bugün bazen Trump iyi, çevresi kötü oluyor, bazen de tam tersi.
Rusya Batı´ya karşı eldeki en güçlü koz ama nereye kadar güvenilebilir, belli değil.
Avrupa bize dost mu, düşman mı ona hiç karar verilemiyor. Bir araya geldiğimizde dost, içerde seçim var ise düşman oluveriyor.
Bütün bu olanların yanında geçtiğimiz Perşembe günü Batman´da 8 askerimizi daha şehit verdik. Hani bazı anlarda söz biter ya, acıyla sızlayan yürekler ve bir de çook uzaklara dalan gözler konuşur ya, işte o zaman dilimlerinden birini daha yaşadık. ABD´nin elçilik vesair kaynakları hemen kınama yarışına girdiler. Neden bu kadar aceleci davrandıklarını bilmediğimizi mi zannediyorlar, anlayamadım. Şurası bir gerçek ki, son zamanlarda terörle mücadelede önemli adımlar atılmıştı. Ancak seçim meydanlarında verilen ?kazanırsak terör son bulacak´ sözleri böylesine önemli bir konunun bile popülizme kurban edilebildiğini gösterdi. Şimdi yine Amerika ile orta yolu nasıl buluruz da, sorunları ortadan kaldırırız diye girişimler yaşanıyor. McKinsey kararı da aslında bu adımlardan biri.
Görünen manzara o ki, sonuç bundan önce olduğu gibi hep aynı nakarat şeklinde devam eder, ta ki bu millet sözün iyisi yetmez, icraatı da görelim diyeceği zamana kadar.