Sinan Eskicioğlu yazdı;
Temiz toplum kavramı tekrar hayatımızın içinde. Aradan geçen süre zarfında çok şeyler yaşadık. Önemli gelişmeleri gördük. Ama buna rağmen geçen 25 sene sanki bize bizden olan güzellikleri geri vermemiş.
25 sene derken neyden bahsediyorum? Tabi ki Susurluk olayından. Konunun siyasi boyutuna girmeye niyetim yok zaten siyasi boyutu ‘Siyaset-Mafya-Devlet’ üçgeninde yeterince tartışılıyor.
Beni ilgilendiren tarafı bireysel ahlak ve bu ahlakın temiz toplum oluşturması.
3 Kasım 1996 yılında Susurluk ilçesinde meydana gelen trafik kazası ile karanlık işlerin döndüğü dünyanın bütün kirli bilgileri ve ilişkiler ağı Çatlı’nın Mercedesiyle ortaya saçılmıştı.
06 AC 600 plakalı aracın içinde devletin ileri gelenleri ile mafya bir aradaydı. Onları bir araya getiren ortak nokta neydi diye sorgulandı, irdelendi. Hatta konuyla ilgili TBMM’de Araştırma Komisyonu kuruldu ve bu kaza en ince ayrıntısına kadar incelendi.
Peki sonuç?
Devlet sırrı. Bilmiyoruz. Nelerin olduğuna vakıf değiliz.
Eskiden başkası için söylenen ‘bu tuğlayı çekersek duvar yıkılır’ cümlesi bugün de sanırım Sedat Peker için söylenecek.
Neden tekrar bu duruma geldik?
Neden tekrar temiz toplum demek zorunda bırakıldık?
Bunun sebebini başka yerde aramaya gerek yok.
Bunun sebebi biziz.
Temiz toplum, iyi ahlaklı bireyler tarafından oluşur. Eğer toplum temiz değilse, eğer devlet-mafya-siyaset ilişkisi bir ülkede 25 yıl sonra tekrar ortaya çıkmışsa bunun sorumlusu o ülkede yaşayan insanlardır.
Temiz toplumu kuracak olan iyi ahlaklı insanlar olamadık demek ki.
Evet olamadık.
Devleti yönetmeye talip olanların etrafında çöreklenmemiz bunun göstergesi.
Devlette görev alanları arayarak torpille, araya kişiler sokmaya çalışarak işlerimizi halletmeye çalışmamız bunun göstergesi.
Devlet dairelerindeki işlerimizi yapmaya çalışırken ‘hangi evraklar lazımdır?’ sorusundan önce ‘Acaba hangi tanıdık işimi halleder?’ diye telefon rehberine göz atmamız bunun göstergesi.
‘Devlete kapağı atalım da gerisi kolay’ düşüncemiz bunun göstergesi.
‘Devletin malı deniz, yemeyen domuz’ cümlesinin bu kadar meşhur olması bunun göstergesi.
Dini grupların oy deposu olarak görülmesi ve o dini grupların da bunu devlette kadrolaşma imkanı olarak görmeleri ve siyasetin dini gruplar ve ‘Kanaat önderleri’ üzerinden çalışıyor olması bunun bir göstergesi.
Böyle bir sonucun oluşması için o kadar çok göstergeler var ki…
Devlete ait olan ‘çakarlı araç’ kullanımı ayrıcalığını bile kullanmaya çalışma hırsının olması bu toplumdaki ‘ayrıcalıklı insan’ olma arzusunun ve ‘temiz toplum istememe’nin bariz göstergeleri…
Sonra da hayıflanıyoruz.
Şikayet ediyoruz.
Sedat Peker alenen ve hiç çekinmeden ‘biz bu adama 20 yıl yatırım yaptık’ diyebiliyor ve bunu da normal karşılamak bu işin başka bir göstergesi.
Kimse de çıkıp sormuyor, ’20 yıl yapılan yatırım ne içindi acaba?’
Allah’ın işi işte, 25 yıl önce hiç beklenmeyen bir kazayla halkımız bu kirli ilişkileri öğrenmiş oldu.
Susurluk olayından 25 yıl sonra ‘Sedat Peker-Süleyman Soylu’ arasındaki sorun sebebiyle halkımız tekrar kirli ilişkiler ağını görmüş oldu.
Allah’ın işi işte.
20 yıl yatırım yaptıktan sonra bütün kirli ilişkiler BİR ŞEKİLDE ortaya çıktı…
Temiz toplum mu istiyoruz, o zaman Sağcısı-Solcusu-Alevisi-Sünnisi-Kürdü-Arabı ve Türkü herkesin iyi ahlaklı olması gerekiyor.
Eşit bireyler olduğumuzu sindiremediğimiz sürece her 25 yılda bir biz aynı olayı yaşarız gibi geliyor bana…
Sevgi ve Bilgiyle kalın