orgun gezegenimiz ilk defa salgın hastalığa maruz kalmıyor. Fakat ilk defa bütün dünya birbirinden aşırı haberdar olarak, tedirginlik kuyularını azami bir şekilde doldurmuş bulunuyor.
Koronavirüs ile medyanın, sosyal medyanın korku salan dili omuz omuza, adeta herkesi olduğu yere çivileyip, sıhhatli insanların bağışıklık sistemini moral çöküntü ile çökertme derdinde.
Moral çöküntü şimdilik en çok üst gelir düzeyi ve şöhretli insanlar üzerinden servis ediliyor. Sanki bir adım ötesi hadi ama Mars yolculuğumuz başladı şeklinde devam edecek gibi...
Şöyle bir haber duysanız şaşırır mısınız? “Mars, yapısı gereği hiçbir bakteri ve virüsün yaşamayacağı çevre şartlarına sahip.”
Bir yerlerde “hayat olduğuna” inanmamız için adeta dünya yaşanmaz bir yere dönüştürülmeye çalışılıyor.
Dünyanın her tarafından ekrana düşen market yağmalama haberleri ile ekran başındaki insanlara “Sen daha ne duruyorsun? Hadi koş bütün tuvalet kâğıtlarını, bütün makarnaları, dezenfektan ilaçlarını, bütün kolonyaları topla” emri veriliyor.
31 Aralık akşamı saat 23.30’dan itibaren dünyanın başkentlerine bağlanılır, insanlar burada “yeni yıla böyle giriyor” haberleri yapılırdı ya. Şimdi dünyanın dört bir tarafına bağlanarak burada da “Marketler yağmalandı”, “Sular tükendi,” “Raflar boşaldı” haberleri yapılıyor. Parası olanlar ben de yağmalayanlar safında olmalıyım diye daha önce tüketmediği şeyleri bile istifleme performansı gösteriyor.
Sonra pazartesi günü haftalık e-ticaret satış cirosu açıklanıyor: E-ticaret, cirosunu ikiye katladı.
Okumakta olduğunuz yazıyı yazmadan önce Maltepe’nin sokaklarında dolaştım. Eczanelerine girdim, çıktım. Kolonya var mı? Yok. Maske var mı? Yok. En son sıhhi malzeme satan depoya gittim. Sorduğum her ürün için Yok cevabını aldım. “Müşteriniz olma şerefini bahşedecek herhangi bir ürün yok mu?” . Yüzü maskeli 35 yaşlarındaki hanım “Yok “dedi. Dükkândan çıktım. Birkaç adım attıktan sonra geri döndüm. “Sağlıklı güzel günlerde bulaşalım, temennisini dile getirebilirsiniz gelen herkese” dedim en mütebessim çehrem ile. “Ah evet” dedi genç hanım. Yüzündeki maskeyi indirip tebessümlerimizi buluşturdu.
Baktım insanların bir tebessüme, bir latifeye, bir can yoldaşlığına ihtiyacı var. Tebessüm sadakadır diye niyet edip her zaman alışveriş yaptığım yerlere girdim, çıktım. Sokaklar boş, dükkânlar boş. On beş gün önce kasada sıra gelmeyen “kırmızı dükkân”daki genç kıza “Sıkılıyor musunuz?” dedim. “Çok” dedi. Bir şey dinlemesi yasakmış, cep telefonuna bakması da!
“Sokağa çıkma yasağı olacak diyorlar? Olur mu sizce?” diye tedirginlikle sordu. “Ailenle mi yaşıyorsun?” dedim. “Evet” dedi. “Kira ve mutfak derdin yok en azından. Bu iyi bir imkân. Sokağa çıkma yasağı olursa internette birbirinden güzel kurslar var hemen birine başla. Böyle zamanlarda aşırı film ve dizi izlemek insanı daha da depresif yapar. Yeni bir şeyler öğrenmek için evde kalma halini şans olarak kabul et”.
Hayatında daha önce interneti hiç bu şekilde kullanmamış. “Ne öğrenebilirim ki!?” dedi umutsuzlukla. “Her şey” dedim. “Aklınıza gelen her şey. Mesela dil öğrenebilirsiniz. Dua ezberleyebilirsiniz...Her ayeti üç kere, beş kere tekrar ederek meali birlikte ezberleten programlar var, resim kursları var. Önemli olan kortizol (stres) hormonunun aşırı salgısından kendimizi kurtarmak.”
Dükkâna girdiğimde kederden solgun bir yaprak gibi sallanan genç kızın yüzüne adeta kan geldi. Psikologlar ve psikiyatristler “tebessüm timi” kurarak sokaklarda hizmet verse diye düşündüm.
Okumakta olduğunuz yazıyı yazdığım sıra Türkiye’de koronavirüs vakası 47 olarak açıklandı. Dünyada vaka sayısı biliyorsunuz en fazla Çin, İtalya, İran, İspanya, Güney Kore ve Japonya’da bulunuyor.
Salgın küresel lakin ülkelerin küresel salgına karşı ürettiği politikalar otantik ve teknolojik olmak üzere ikiye ayırılıyor. En otantik tavır İngiltere’nin. “İngiliz’dir ne yapsa yeridir” kategorisinde tek başına koşuyor “demokrasinin beşiği.
Almanya, şeffaf, tedbirli ve temkinli bir politika yürütüyor. Fransa her zaman olduğu gibi meseleye “biraz Fransız “ kalarak, gecikmeyle de olsa, İngiltere’nin değil Almanya’nın yanına yakışacak bir Avrupalılık bilinci ile yaklaşmaya karar verdi.
Türkiye, hükümet olarak Mart ayına kadar küresel salgına karşı güçlü bir duruş sergiledi. Mart ayından itibaren hükümetin aldığı kararları bire bir bizlerin ciddiyetle uygulaması gerekiyor.
Tedbirlere, kurallara harfiyen uyalım. Selamı çoğaltalım. Arkadaşlarımızı, dostlarımızı, akrabalarımızı mesaj olarak değil telefon tellerine sesimizi, coşkumuzu, şükrümüzü koyarak arayalım.
Ve şu cümleye, önce kendimizi, sonra en yakınlarımızdan başlayarak bütün bir toplumu ikna etmek için çaba sarf edelim: Tedbire kulak ver, şükrünü eda et, istif etme ikram et. Lokmanı paylaş Türkiye!