Daha bir hafta önce ABD Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford, Suriye Demokratik Güçleri´ni (SDG) kastederek, Fırat´ın doğusunda 35-40 bin kişilik bir ordu kuracaklarını belirtiyordu. Ama birden beklenmeyen hadiseler peşi sıra sökün etti. Önce ABD ve İngiltere basınına, ABD´nin Suriye´den çekileceği haberi sızdırıldı. Üstünden çok vakit geçmedi, bu kez bizzat Başkan Trump bir tweet attı ve güçlerini Suriye´den çekeceğini duyurdu.
Trump´a göre basit bir denklem vardı: Kendisinin başkanlık döneminde ABD´nin Suriye´de olmasının tek nedeni, IŞİD idi. IŞİD de yenildiğine ve neredeyse bitirildiğine göre artık ABD´nin Suriye´de durmasının bir gereği yoktu. Vakit, eve dönme vaktiydi.
Trump´ın bu kararı taşları yerinden oynattı. Ortalık toz duman oldu. Dostu olsun düşmanı olsun bütün ülkeler bu karara şaştı kaldı. Washington´daki yönetim ise tabiri caizse dumura uğradı. Beyaz Saray, ilk anda ortaya karışık bir açıklamayla durumu kurtarmaya çabaladı. Pentagon ise önce ?Suriye´deki müttefiklerimizle çalışmaya devam ediyoruz? diyerek Trump´a karşı bir diklenir gibi oldu.
?KÜRDİSTANLI LAWRENCE?
Gösterilen tepkiler Trump´ın kararının tasarlanmış ve devletin kritik merkezlerinin üzerinde incelikli düşünerek almış oldukları bir karar olmadığına delalet ediyordu. Ancak Trump, geri adım atmadı. Karara itiraz edenler ise Başkan ile yollarını ayırmak mecburiyetinde kaldılar. Önce Savunma Bakanı James Mattis istifasını sundu. Onu IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk izledi.
Trump, bu istifaları zerre kadar önemsemedi. Tersine müstafi şahısları küçümser bir tavır sergiledi. Mattis´e ikinci bir şans verdiğini ama onun bunu kullanamadığını söyledi. Adı buralarda ?Kürdistanlı Lawrence?a çıkmış olan McGurk´u ise tanımadığını belirtti. Ayrıca Trump, zaten Şubat ayında görevi bitecek olan McGurk´ ün Aralık ayının sonunda istifa ederek ?şov yaptığını? eklemeyi de ihmal etmedi.
Sadece Suriye´den çekilmekle de kalmadı Trump. ABD´nin Afganistan´daki 14 bin askerinin yarısının da çekileceğini ifade etti. Şoke edici bir hamle de buydu. Zira ABD, 2001´den beri Afganistan´daydı. Afganistan´daki gücünün yarıya indirilmesi, ABD´nin bu en uzun süren savaşında şimdiye kadar atılan en radikal adımdı.
?ORTADOĞU´NUN POLİSİ?
Görünen, Trump´ın ABD´yi ?Ortadoğu´nun polisi? olmaktan çıkarmada kararlı olduğuydu. Pentagon ise bu siyasete yönelik sert bir muhalefet sergiliyordu. Fakat Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve CIA Başkanı Gina Haspel´i arkasına alan Trump bu muhalefeti aştı. Kısa bir sürede bütün devlet aygıtları Başkan ile aynı hizaya geldi. Alelacele ABD´nin Suriye´den çıkmasını öngören kararname imzalandı. Takvim hazırlandı. ABD askerlerinin 60 ile 100 gün içinde ülkelerine dönmeleri planlandı.
Peki, Ortadoğu´daki bütün aktörlerin hesaplarını ayrıntılı bir şekilde gözden geçirmelerini ve yeni pozisyonlar edinmelerini gerektiren bu denli ciddi bir kararı Trump nasıl ve neden aldı? İşin doğrusu, kimsenin bu sorunun cevabını kesin olarak bildiğini sanmıyorum. Ancak Trump´ın genel siyaset tarzına ve önceliklerine bakarak tahminlerde bulunulabileceğini düşünüyorum. Bu çerçevede Trump´ı bu yöne sevk eden birkaç sebepten bahsedilebilir:
- ?Önce Amerika? şiarına uygun olarak iç politikaya öncelik vermek
- Askerlerinin ülke dışında bulunmasını tasvip etmeyen iç kamuoyunu hoşnut etmek
- Türkiye ile son dönemlerde bozulan ilişkileri rayına sokmak
- Ortadoğu´da bu cesamette bulunmayı ABD için yeterince ?kârlı? bulmamak
- NATO´nun bir krize düşmesini engellemek
- Türkiye´nin Rusya ile daha fazla yakınlaşmasının önüne geçmek
- PYD/YPG´nin İran´ı baskılayabilecek bir kapasitesinin olmadığını görmek
- Bilhassa Ortadoğu politikasına damgasını vuran ve yönetim içinde kendisinin hareket alanı daraltan asker kökenli ekibi tasfiye etmek
MUAMMA
Hangi neden olursa olsun ABD askerleri Suriye´den evlerine dönecek. Dönüş, net; ancak dönüş kararının ardından ortaya çıkan önemli belirsizlikler var. Üç tanesinin altı çizilebilir: Birincisi, ABD´nin Suriye´deki askeri tesislerinin akıbetidir. Fırat´ın doğusunda ABD´nin iki tane hava üssü ve ondan fazla askeri irtibat noktası bulunuyor. Çekilme kararından sonra bu askeri varlığa bir son verilip verilmeyeceği noktasında somut bir bilgi bulunmuyor.
İkincisi, PYD/YPG´ye verilen silahların geleceğidir. Bu silahların geri alınıp alınmayacağı da bilinmiyor. Pentagon, bu konuda sorulan ısrarlı sorulara tatmin edici bir cevap vermekten kaçındı. Pentagon Sözcüsü, çekilme kararının akabinde düzenlenen basın toplantısında adeta top çevirdi ve ?silahların sınırlı ve görevlere özel olarak verildiğini?söylemekle yetindi.
Üçüncüsü de SDG´nin ne olacağıdır. SDG, ABD´nin PYD/YPG´ye bazı Arap unsurları eklemlemekle oluşturduğu bir yapıydı. ABD´nin Suriye´de gerçekten elini çekmesi halinde bilhassa SDG içinde yer alan Arap unsurların nasıl bir tavır alacakları ve dolayısıyla SDG´nin mevcudiyetini sürdürüp sürdüremeyeceği bir muamma olarak orta yerde duruyor.
KARIŞIK BİR DOSYA
Fırat´ın doğusu çok zor bir bölge; zorluk, oraya müdahil olan aktörlerin sayısının fazlalığından kaynaklanıyor. Küresel, bölgesel ve yerel çok sayıda gücün bu coğrafya üzerinde hesapları var. Devletler, devlet-altı ve devlet-dışı aktörler çok da büyük olmayan bir toprak parçası üzerinde cirit atıyorlar.
Dosya karışık; her bir aktörün yapıp ettikleri bir diğerini etkiliyor. İttifaklar geçici; bugün dost olanlar yarın düşmana dönüşebiliyor. Erdoğan daha dün Trump hakkında ?Eyyy?nidalarıyla başlayan cümleler kuruyordu. Şimdi ise her ikisi de ne kadar güçlü ve iyi dost olduklarını vurguluyorlar.
Ezberler sürekli bozuluyor burada. Siyasi okumalar -ne kadar derin olursa olsun- hükmünü çabuk kaybediyor. Böyle bir coğrafyada geleceğin nasıl biçimleneceğini bilmek, imkânsız. Yalnızca bazı olasılıklardan söz edilebilir. Hangi şartlar altında bu olasılıklardan hangisinin gerçekleşebileceği tartışılabilir.
Gelecek yazıyı bu konuya ayıracak ve ABD´nin çekilme kararının ertesinde bölgede parmağı olan güçlerin nasıl bir yol izleyeceklerine dair öngörüleri tartışmaya çalışacağım.