Şarkıcı Tarkan muhalif mi oldu? Sosyal medyaya ve haber televizyonlarının konuşan kafalarına bakacak olursanız evet oldu.
Önceki akşam saat 21.00’de son şarkısı ”Geççek”i YouTube’da ve Twitter’da yayınladı ünlü şarkıcı. Sözleri ve müziği kendisine aitti şarkının, düzenlemeyi Ozan Çolakoğlu yapmıştı.
4 dakikalık klip mesaj dolu ama bu mesajlardan hiçbiri doğrudan siyasi değil. Salgına gönderme var, gündelik hayatın sıkıntılarına var, hatta İstanbul’da taksi bulamamaya bile var ama doğrudan Tayyip Erdoğan’a ve iktidara yok.
Buna rağmen, “Geldiği gibi gitçek” dizesinde bir eşya veya olgudan değil doğrudan Tayyip Erdoğan’dan söz edildiğine yemin edecek yüzbinlerce kişi şimdiden var herhalde. Çünkü neredeyse 10 milyona yakın izlendi bile, daha 24 saati dolmadan.
İlk gece sosyal medyada ve sonra da haber televizyonlarında yaşanan fırtınaya, edilen hakaretlere veya övgülere bakınca şundan emin oldum: Önümüzdeki günler boyunca Tarkan’ı konuşacağız, siyaset kurumu devreye girecek, her iki taraf da Tarkan’dan bir büyük muhalefet lideri çıkartacak.
Oysa benim bildiğim Tarkan, hayvan hakları, kadına karşı şiddet ve çevre gibi konular dışında, gündelik siyasetle meşgul biri değil. Böyle olmaması da doğal, Tarkan’ı herkes dinliyor, herkes seviyor; o da müziğine ve gündelik siyasetin ötesine geçen daha büyük konulara ağırlık veriyor.
Ben Tarkan’ın şarkısından ve şarkının gördüğü ilgiden şunu anladım: Ümit duymaya, gülümsemeye, neşelenmeye çok hasretmişiz.
Tarkan, tabii onun elinde değil, bize somut bir ümit vermiyor ama tasavvuftan gelen meşhur söze yansıyan basit bir gerçeği hatırlatıyor: Bu da geçer, ya hu!
Demek hepimizin bu hatırlatmaya ihtiyacı varmış, Tarkan “Geççek” deyince yüzümüze bir gülümseme yerleşti. Çünkü aslında geçmesini beklediğimiz yegane şey, ülkenin üzerine son 6-7 yıldır özellikle çöken kasvetli hava.
Siyaset, elbette bu havanın başlıca kök nedeni ama o kasveti sadece siyaset sanmak yanlış olur. Salgın, burnumuzun dibinde tamtamları duyulan savaş, ülkemize sığınan milyonlarca mülteci, hep bu kasvetin unsurları.
Baksanıza, Türkiye İstatistik Kurumu bile o kasveti araştırmasında saptamış durumda. Gelecekten ümitli olanlarımız artık yarımız kadar. Oysa düne kadar ülkede bir şeyler kötü gitse de en azından üçte ikimiz gelecekten ümitli olurduk.
Ancak elbette, Tarkan’ın bir şarkıyla hepimize gösterdiği şey de tam bu aslında: İyimserliğin gücü.
İlla bu şarkı sebebiyle siyaset konuşacaksak aslında bunu konuşmalıyız: Siyasi mesajlar da, aslında bizi iyimser kılabildiği, bize bugünden daha güzel bir geleceğin hayalini kurdurabildiği ölçüde etkili; karamsarlığımızı beslediği ölçüde ise etkisiz.
Tabii, iyimserlik aşılamanın bir sınırı da var. Kuracağımız iyimser hayalin gerçek hayatla bir bağı olmalı ki ona inanalım ve sahiden hayal kuralım, yüzümüz gülsün.
Bakın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Tarkan’ın şarkısı yayınlanmazdan birkaç saat önce, “Allah’a şükür Türkiye artık 30 milyona dayanan istihdamıyla insanlarının çalışacak iş sıkıntısı çekmediği, günü kurtarma tasasıyla kıvranmadığı bir ülkedir” dedi. İşsizliğin olmadığını savundu yani.
Konuşmanın bir başka yerinde, “Türkiye gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kendi içlerine kapandığı bir dönemde krizi fırsata dönüştürerek sürekli hedef büyüten, vites yükselten bir ülkedir” dedi.
En çarpıcısı “Dikkat ederseniz artık faiz tartışması, gündemden önemli ölçüde düştü. Aynı şekilde döviz kuru da istikrara kavuştu. Şimdi sırada enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara indirme var” diye konuştu. Yani faizde ve kurda başarı sağlanmış, geriye enflasyon kalmıştı.
Bu sözlerin Tarkan’ın şarkısının onda biri kadar bile yankısı olmaması, her iyimserliğin eşit olmadığının kanıtı.
Aslına bakacak olursanız, Tarkan gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan da bize dönüp “Geççek” diyor; “Yarın bugünden güzel olacak, sık dişini.”
Tarkan söyleyince yüzümüz gülüyor, bazılarımızın gözü doluyor klibi izleyice.
Ya Erdoğan söyleyince?