Türkiye´nin önünde bugün çözülmeyi bekleyen devasa sorunlar var ve halkın sorunları çözmekle görevlendirdiği siyasi iktidar o konuda canla başla çaba gösteriyor.
Sorunların bir bölümü kendimizin eseri, daha önce yapılmış hataların getirip kapımıza dayadığı sorunlar; ancak dışarıda Türkiye´nin iyiliğini düşünmeyen ya da herhangi bir sebepten ülkemizin zora düşmesini arzulayanlar da var ve bunlar da bazen mevcut sorunların çözümünü güçleştirerek bazen de daha önce var olmayan yeni sorunlar icat ederek bizi zora sokuyorlar.
Bu durum yeni de değil. Tarihle haşir neşir olanlarımız yukarıdaki paragrafın en az 200 yıllık bir dönemin özeti olduğunun da farkındadırlar.
Devleti yönetenler içeride başgösteren başkaldırılarla, geri kalmışlıkla başa çıkmaya çalışırken, dışarıdan anlayış yerine düşmanlık gördüklerini fark ettiklerinde iş işten geçmişti ve Osmanlı Devleti biraz da bu sebepten tarihe karıştı.
Düşmanları çoğaltmamız yüzünden.
Şimdilerde bazı kalemlerin yeniden tartışma gündemine soktukları ?Şark Meselesi´ bir gerçektir ve ülkemizin batısında yer alan devletler kendi iç sorunlarını ertelemenin yolu olarak da bu bölgeyle uğraşmayı yöntem olarak seçmişlerdir.
Cumhuriyet´in kurucu kadrosu her yönüyle kuşatma altındaki bir ülkeyi devralmışlardı; yabancı ülkelerin orduları Anadolu´da işgalci güç olarak bulundukları gibi, Osmanlı´nın payitahtı bile İngiliz askerlerinin çizmeleri altındaydı.
İstiklal Savaşı Cumhuriyet´in ilk neslinin zihniyet dünyasında silinmez izler bırakmıştır.
Şimdi bir soru:
O duruma düşme nasıl gerçekleşmişti dersiniz?
Bu ara soruyu dikkatinize sunmamın sebebi orta mektep düzeyinde tarih bilgisi bulunanlarımızın bile bildikleri üzerinde düşünmelerini sağlamak içindir.
Kendi cevabım şu: Osmanlı yönetimi, siyasileri, bürokratları, hatta aydınları sorunlara yanlış yaklaştılar ve dolayısıyla onlara yanlış teşhisler koydular; içeride çözüm bekleyen sorunların hakkından gelmeyi önceleyecek yerde yerli sorunları dış dünyanın da sorunu haline getirme sonucunu doğurdular.
Birdenbire genişçe bir dünyanın sorunu oluverdi ?Osmanlı´?
Çare olarak da, düşmanlık gösterdiğine inandıkları bir veya birden fazla devlete karşı onlarla birlikte hareket etmeyen bir veya birden fazla devlete yaklaşma yöntemi benimsendi.
O zamanlar ortada ABD diye dikkate alınacak bir ülke yoktu, kendi sınırları dışıyla ilgilenmiyordu ABD; İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya dönemin önemli ülkeleriydi.
İngiltere´den emin olabilmek için Londra´ya yakın bilinen isimlere sadaret ve nazırlık verdi Padişah; bu sökmeyince görevleri onlardan alıp Rusya´ya yakın bilinen isimlere tevdi etti.
Manevralar işe yaramadı ve Almanya´nın bizi kendi yanında savaşa itmesinin sonucunda bu devletlerin çoğunun birleşerek ülkemizi işgale kalkıştıkları gerçeğiyle karşılaşıldı. İngilizler İstanbul´u işgal ettiği ve Yunanlıları Ege´ye gönderdiği gibi, Fransa ve İtalya da Anadolu´ya asker çıkardı. Ruslar da geri kalacak değil ya, onlar da Doğu Anadolu´dan başlayıp Karadeniz´e oradan da İstanbul yakınlarına kadar askerleriyle geldi.
?Şark Meselesi´nin bir gerçek olduğunu biliyoruz.
İttihatçılar hain miydi?
Herhalde derdimin tarih malumatfuruşluğu olmadığını tahmin edersiniz. Başka ülkeleri suçlayarak kendimizi haklı çıkartacak en son kişi de benim.
Demek istediğim şudur: Gerçekleri bilerek kendimize sağlıklı yollar çizmemiz gerekiyor.
İmparatorluğun çöküş döneminde sorumluluk üstlenmiş sivil ve asker kadroların ?hiç değilse bazılarının? kötü niyetli insanlar olduğunu düşünenler var, bunu biliyorum. Oysa biraz yakından bakıldığında görülecektir, hemen hepsi iyi niyetle hareket ediyorlardı, ancak yöntemleri o dönemin gerçeklerine ters düşüyordu.
Öyle olduğunu bugünden geriye baktığımızda daha iyi görebiliyoruz.
Davrandıkları gibi davranmanın doğru olacağını sanarak ne yaptılarsa yaptılar ve aldandılar.
Kocaman bir imparatorluk küçücük Anadolu´ya hapsoldu.
Var olan toprak parçalarını elden çıkartmama amacındaydı yöneticiler oysa; o parçalar gittiği gibi, yaptıkları yüzünden hiç verilmeyeceğine and içtikleri yerler bile kaybedildi.
?Misak-ı Milli´ içerisinde yer alan geniş bir bölgeTürkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kaldı.
İbret alınmazsa tarihin sürekli tekerrür ettiğini bize yine tarih öğretti.
Tarihten öğrenilmiş bu bilgiyi aklımızdan hiç çıkartmazsak iyi olacak.