Tarihi Olaylar ve 15 Temmuz Darbesi

kitaphaber’den Faik Öcal, sosyal ve siyasal alanlarda meydana gelen olayları anlamak adına, nesnel davranabilmenin, aynı zamanda 15 Temmuzun anlaşılması içinde geçerli olduğunun altını çiziyor.

Tarihi Olaylar ve 15 Temmuz Darbesi

Tarihi olayları içinde geliştiği dönem bitmeden değerlendirmek doğru değildir. Bu bizi anakronizme götüreceği gibi, gelecekte o tarihi gerçeklerin önünde de set olur. 15 Temmuz 2016 darbesi için de böyle düşünmek gerekir. Asıl konumuza geçmeden önce geçmişteki darbelere bakmak gerekir. 27 Mayıs 1960 darbesini yapanlar hiçbir zaman halkın vicdanında aklanamazlar ama sonradan görüldü ki 18 Nisan 1960'da hükümetin kurduğu Tahkikat Komisyon'u ülkeyi darbeye götüren önemli bir dönemeç olmuştur. Sormak gerekir: Tahkikat Komisyon'u kurulmasaydı yine darbe gerçekleşir miydi? Daha uzlaştırıcı çözüm yollarına baş vurulmaz mıydı?

12 Eylül 1960 darbesini yapan Kenan Evren'i iyilikle yâd eden hiç kimse yok. Ölümünden tam bir yıl önce Kenan Evren'in isminin Marmaris'teki iki okulda da kaldırılması (30. 04. 2014) her şeyi açıklamakla birlikte sonradan anlaşılmıştır ki ülkenin istikrarsızlaşmasında ve darbe koşullarının ortaya çıkmasında Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan gibi dönemin siyasetçilerin rolü büyük olmuştur. Yani adı geçen siyasetçiler bir araya gelip birlikte hareket edebilselerdi, daha uzlaştırıcı bir dil kullansalardı darbe olmayabilirdi.

Diğer muhtıra (12 Mart 1971) ve post modern darbelere (28 Şubat 1997) girmeden asıl konumuza gelirsek, 15 darbe dönemi kapanmıştır, aradan belli bir zaman süreci geçmiştir. Darbenin içinde olan Fethullah Gülen halen Amerika'da, darbeye maruz kalan hükümet hala iktidarda. Hal böyleyken 15 Temmuz hakkında doğru ya da yanlış değerlendirmelerde bulunmak doğru değildir.

Darbeden sonra çıkarılan birçok kanun, darbenin sosyolojik ve siyaset bilimi zemininde tartışılmasının önünü kapatmıştır. Mevcut koşullarda 15 Temmuz darbesinin üzerindeki sır perdesini aralamak mümkün değil. Ki genel geçer tarih görüşüne göre bir tarihi olayın nesnel ve tarafsız biçimde değerlendirilmesi için aradan en az yarım asrın geçmesi gerekir. Yani 15 Temmuz darbesinin üzerindeki sır perdesi ancak 2050'lerden sonra aralanabilir; darbe nasıl olmuş, kim ne yapmış ya da yapamamış vs. anlaşılır.

Özgür irademizi hiçe sayan, oy verme hakkımızı gasp eden bütün darbecilere, jakobenlere, otoriter eğilimlere ve anti-demokratik yönetimlere karşıyız. Hukukun ve demokrasinin olduğu yerlerde her şeyin en iyisini ben bilirim diyen kibirli ve karanlık zihinler barınamazlar. Bizim bu saatten sonra yapmamız gereken hukuku ve demokrasiyi ön plana çıkarmaktır. Böylece ileriki zamanlarda 15 Temmuz'un sorumluları, asıl failleri ortaya çıkacaktır.

Burada kimseyi töhmet altında bırakmak ya da aklamak gibi bir niyetimiz yok. Belki darbenin içinde hiç bilmediğimiz failler ya da olaylar vardır. Belki darbenin bilinmeyenleri, sandığımızdan da çoktur. Ülkemizi sevdiğimiz için darbeye karşıyız ama asıl vatanseverlik darbeci zihniyetleri ortaya çıkaran anti demokratik zemini, hukuku ve anayasayı üstün tutarak ortadan kaldırmaktır. Belki bu daha önceleri yapılsaydı 15 Temmuz darbesi ve darbeye giden süreç hiç olmayabilirdi. Fakat görüyoruz ki biz hala ülkemizi 15 Temmuz darbesine götüren nedenleri ve sonrasını görmekten çok uzağız.

Uçlardayız; vatanseverlik ve teröristlik yaftaları arasında gidip geliyoruz. Allah muhafaza darbeciler menhus emellerine ulaşmış olsaydı, o zaman vatanseverlik ve teröristlik kavramlarının içeriği de değişmiş olmayacak mıydı? Ülkemizin bölünmezlik bütünlüğünü korumak için kimler iktidara neden, nasıl geliyor bilmek gerekir. Unutmamalı: Hukuk ve anayasa bir ülkenin bölünmez bütünlüğünün asıl teminatıdır.

Tarihi olaylar bitmeden tarihi olaylar hakkında değerlendirmede bulunmak, en az o tarihi olay kadar trajiktir. 15 Temmuz darbesine yeni trajedilerin eklenmemesi için değerlendirmelerde bulunmamak gerekir.

 

Kaynak: kitaphaber.com.tr