Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği (Tarım Kredi) Genel Müdürü Fahrettin Poyraz, Anadolu Ajansı (AA) Ekonomi Masası´nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, son dönemdeki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Sebze meyvede fiyat artışlarını önlemek amacıyla hayata geçirilen tanzim satış uygulamasının işleyişi konusunda bilgi veren Poyraz, tarım ürülerinde dönemsel fiyat artışlarının beklenen bir durum olduğunu, meteorolojik durumun etkisiyle üründe azalmaya karşı talepteki devamın fiyat noktasında dengesizliklere sebep olabildiğini ifade etti.
Poyraz, bu yıl seçim atmosferinin de etkisiyle fiyat artışlarının beklenenin üzerinde gerçekleştiğine dikkati çekerek, "Tarım Kredi olarak biz, doğrudan üreticeden aldığımız ürünlerin toplanması ve bunların İstanbul ve Ankara´da büyükşehir belediyesi ekiplerine tesliminde sorumluluk aldık. Sistem bu şekilde geçtiğimiz hafta sonu itibarıyla çalışmaya başladı ve kurgulandığı şekliyle çalışıyor. Ankara, İzmir, Mersin, Antalya ve Sakarya olmak üzere 5 bölgeden alım yaptık. 15 kooperatifle başlayan alım süreci artarak devam etti. Sahada 50 personelimiz alımlar noktasında çalışmalarını sürdürüyor. 7 gün 24 saat esaslı durmaksızın üreticiden aldığımız ürünleri büyükşehir ekiplerine teslim ediyoruz." diye konuştu.
"Maliyeti etkileyen unsurlar var"
Antalya ve İzmir gibi üretimin yoğun olduğu bölgelerde, hallerde komisyoncuların ürünü alarak ilde dağıttığını ve büyük kısmını da üretimin olmadığı İstanbul ve Ankara gibi yerlerin hal komisyoncularına gönderdiğini belirten Poyraz, şunları kaydetti:
"İstanbul ve Ankara´daki komisyoncular da ürünü alıp, pazar ve market gibi perakende sektörüne dağıtıyor. Burada maliyeti etkileyen unsurlar var. Haldeki komisyoncu, çiftçiden alıp İstanbul´a gönderdiği ürüne yüzde 8-12 komisyon koyuyor. Ürün gelip, tartıya çıktığı zaman bir de üreticiden yüzde 5-10 fire düşülüyor. Elleştirme tesislerinde ürün ayıklanıyor, bir kısım ürünler de kenara alınıyor ve üreticiye ´Bunu almıyoruz, götür. Ayıklanan ürüne 3 lira, şuna da 1,5 lira veririm´ deniyor."
Poyraz, üretici ve komisyoncu arasında vadeli bir alışverişin gerçekleştiğine, komisyoncuların malı alıp üreticiye bedelini 1-3 ay sonra ödeyebildiğine dikkati çekerek, "Halbuki en fazla 1 hafta, 15 günde komisyoncuya ürünü sattığı diğer komisyoncudan para ödenir ama ürün bedeli üreticiye belki 2-3 ay sonra ödenir. Burada bir nevi gizli faiz var." şeklinde konuştu.
"Hallerde denetim yaptırmayanlar var"
Komisyoncuların, çiftçilere üretim öncesi girdi tedariki noktasında bir nevi destek olduklarına da işaret eden Poyraz, ancak desteğin bir bağımlılık ilişkisi oluşturduğunu vurguladı. Tarladaki ve seradaki ürünün, daha üretilmeden bağlandığına dikkati çeken Poyraz, bunun makul bir durum gibi gözükse de üreticinin komisyoncuya mahkum edildiğini söyledi. Buradaki ilişkinin sorgulanması gerektiğinin altını çizen Poyraz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hal konusu ele alınmalı. Bunu tamamen tasfiye etmek lazım da demiyorum ama içlerinde bu işi suistimal edenler var. Cumhurbaşkanımız da zaman zaman konuşmalarında söylüyor... Oralara, bakanlıktan giden elemanlara denetim yaptırmayanlar var. Çünkü bu sistem onlar açısından ciddi bir gelir kapısı olmuş, yaptıkları iş ve işlemlerden dolayı sorgulanmak istemiyorlar. Suistimal edenlerin ayıklanabileceği ama hal esnafı ve komisyoncuların tecrübelerini de sürece dahil edecek, emniyet supabı olarak üretici ve kooperatiflerin yer alacağı bir sistemi tartışmak gerekiyor. Devlet olarak denetim mekanizmasını kurup, süreci kooperatif ve çiftçi örgütlerini de dahil ettikten sonra mekanizmayı denetleme noktasında bir sistem kurulacak. Bu sistem kurulduğunda, mağduriyetler aza iner diye düşünüyoruz."
Girdilerin tedariki noktasında olduğu gibi ürün değerlendirmesi konusunda da kabiliyetlerinin geliştirilmesi gerektiğini belirten Poyraz, "Son bir yılda bu konuda ciddi çalışma yaptık. Daha önce ürünleri Tarım Kredi şirketlerinin ihtiyaçları için alıyorduk. Şimdi piyasanın ihtiyaçlarını da karşılamaya başladık. 2018´de yaklaşık 900 kooperatifimizle alım yaptık. 2017´de 450 milyon liralık alım yaparken, geçen yıl bu tutar 772 milyon liraya çıktı." diye konuştu.
Poyraz, piyasadaki dalgalanmaları önlemede devreye girecek bir organizasyon yapısına sahip olmaları gerektiğine işaret ederek, kamunun gıda alımlarının da enflasyonist baskı oluşturduğunu bildirdi.
Milli Savunma Bakanlığı ve Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ile protokol imzaladıklarını anımsatan Poyraz, şöyle devam etti:
"Kamuda 4 milyon civarında devlet memuru, sözleşmeli personel ve işçi çalışıyor. Bunlar kurumlarından yemek hizmeti alıyorlar. Başta hastaneler olmak üzere, cezaevleri ve üniversitelerde gıda tedariki konusunda ihaleler yapılıyor. İhalede rekabet var, fiyatlar aşağı düşüyor diye düşünebilirsiniz, ancak ihaleyi alan şirketlerin sözleşme şartlarını yerine getirebilmesi için ürünler yüksek fiyattan temin edilebiliyor. ´Bozucu bir etki yapalım, piyasaya biz girelim.´ gibi bir iddiamız yok, ama kamu kurumlarının gıda tedarikinde üretici birlikleri ve kooperatifler özellikle ihalesiz doğrudan alım noktasında sisteme bir alternatif olarak eklenirse, kamu kurumları herhangi bir üretici birliğinden gıda alma imkanına kavuşacak. Burada eleştiriler gelebilir ama şu anki sistemde kooperatiflerin desteklenmesi ve güçlenmesi için her ülkede olduğu gibi ufak tefek pozitif ayrımcılık yapılması gerekir. Şu anda buna çalışıyoruz. Kısa sürede Hazine ve Maliye Bakanlığımız ile görüşeceğiz. Kamuoyundan da gelecek değerlendirmeler çerçevesinde hem Hazine ve Maliye hem de Ticaret bakanlıklarımız bu konuda bir karar verecektir."