Ahmet Taşgetiren yazdı;
Cemil Çiçek “Bize bir tevbe-i nasuh lazım” sözünü bana söylemişti en son. Daha önce de söylediği olmuştu. Buna “Bize yargı reformundan önce ahlak reformu lazım” cümlesini de ilave etmişti. Bir başka yazara “Tevbe-i nasuh”u açarken de “Tevbe-i nasuhla tövbenin samimi olması gerektiğini belirtiyorum. Bu kavramı kullanmakla şunu kastediyorum. Siyaset kurumu, toplumun siyasete yön veren, siyasetten beklentisi olan önde gelen kişi ve kurumlarının hepsinin birlikte samimi bir tövbeye ihtiyacımız var. Tövbe edip aynı günahları işleyeceksek bu kabul edilir olmaz.” demişti.
Ramazandayız. Tevbe ayındayız. Yani tam mevsiminde…
Tevbe, yaptıklarımızın çizgi dışı – kural dışı, dini anlamda -günah- olduğunun, dünyada temizlenilmezse ebedi alemde karşımıza çıkıp bizi mahcup edeceğinin, hesabını vermek zorunda bırakacağının bilinmesi ve ondan arınma yolunun aranması anlamına gelir. Bazı davranışlar Allahın hukukunu ihlaldir, onlardan Allaha yönelik yakarışla arınılır, ama başta insanlar olmak üzere diğer varlıklara yönelik hukuk ihlalleri ancak onlarla helalleşilerek af – arınma konusu olabilir.
Tevbe süreci, ancak kural dışılığın farkında olmakla başlar. Allah’ın hukukunu ihlal ettiğinizi farkedebiliyorsanız, ya da yaptığınız işin birisinin hukukunu çiğnemek anlamına geldiğinin farkındaysanız ondan arınma ihtiyacı hissedersiniz.
Allah’ı unutarak yaşıyorsanız, o alandaki hukuk da ihmal edilir.
Bunun yanında günlük hayatta hukuk hassasiyetiniz kalmamışsa, kendi çıkarınız için her şeyi yapabilecek bir ben- merkezciliğe saplanmışsanız, sizin için hukuk ihlalleri de olağan hale gelir.
Zaman zaman şu salgın dolayısıyla gündeme geliyor: Virüs taşıyıcılığı yapmanın vebalinden söz ediyorum. Sizin yüzünüzden birisi Covid-19’a yakalanmış ve hayatını kaybetmişse, onun ölümünden sorumlu olursunuz, deniyor. Nasıl kurtulunacak bu -vebal-den?
Aslında dinin hukuk duyarlılığının bu çerçevede ele alınması son derece önemli. Doğru olan da bu. Trafik kuralı ihlali ile birisinin canına kastedilmişse, dinin bunu cinayet saydığını bilmek, doğru bir din algısıdır.
Şimdi buradan baktığınızda, şu an, adeta çıldırmış bulunan Covid - 19’un ülke çapında yayılmasına yol açan o lebalep – tıklım tıklım kongrelerin vebalini nereye koymak gerekir? O işin dini açıdan da sorumluluk gerektirdiğinin farkında olunamamış mıdır? Memleketin vebali nasıl bir tevbe ile temizlenir?
Buradan bakmak evet…
Bakmıyoruz genellikle… İşimize nasıl gelirse, keyfimiz neyi isterse, bize dokunmayacağından emin olursak -nasıl emin olunur o da ayrı ya- her şeyi yapıyoruz.
Özellikle siyaset bütün sınırları çiğneme hakkı veriyor yukardan aşağı herkese…
Şu 104 Amiral işi mesela… Kürsü kürsü yargısız infazdan geçilmedi… Birileri apolet bile söktü peşin peşin. Belli ki -siyaset için her şey meşru- yaklaşımı etkiliyor herkesi…
Oysa “masumiyet karinesi” tam da böyle yargısız infaz yapılmaması, yani kişinin hukukunu korumak içindi. Oysa “Damgalanmama hakkı” tam da bunun içindi. Yani insanları korurken, başkalarını da hukuk ihlalinden korumak gibi bir misyonu vardı. Ama başkasının hukukunu çiğnemenin nasıl bir yük getirdiğinin farkında olan için…
Dini hassasiyetleri olan kişilerin oluşturduğu bazı watshap gruplarını takip ediyorum. Bazen siyasi görüşler de paylaşılıyor. Videolar, şunlar bunlar… İsimler vererek düşmanlaştırılan kişiler hakkında ağır ithamlara yer veriliyor. Üstelik “bunları başkalarıyla da paylaşın ki herkes görsün” gibi uyarılar eklenerek. Zehir taşıyan videolar yürek yürek dolaşıyor. Bunu yapanlar şu iki soru üzerinde düşünürler mi acaba? “Kimlere ulaşmıştır ve nasıl önlenir bu -gıybet virüsü-nün bulaştırıcılığı? Ve nasıl af dilenir de kul hakkından kurtulunur?”
İnternet ortamı kişilik katlinin - haysiyet cellatlığının kıtalar ötesine ulaşma potansiyelini sağlıyor. Üstelik silinemediği takdirde -ki çoğu zaman silinemiyor- ebediyyen orada bir günah çukuru olarak kalıyor. İnternet saklıyor dosyaları. Bir gün bilgisayarlara bir komut verilecek, tüm haysiyet cellatlığı dosyaları tek dosyada toplanıp, cellatların iddianamesi olarak ortaya konacak.
Herkes emin olsun ki Allah’ın yazıcı melekleri de ondan çok daha kesin kayıtlar tutuyor.
Ramazan’ı önemseyenler, dini önemseyenler, Allah’ın “buluşma -likaullah” vadini önemseyenler, Ahiret yurdunu önemseyenler, Kitabını okurken yüzünün kızarmasından endişe duyacak olanlar…. Yarına ne gönderdiklerine dikkatlice baksınlar…
Tam mevsimindeyiz. Herkes kendi hesap defterini önüne koysun ve artıları eksileri dikkatlice süzsün. Evet, virüs taşıyıcılığı da konsun o muhasebe defterinin bir yerine…