İç gerilimler tümden şiddetlenirse, yönetim ve siyasi kontrol tehlikeye girebilir ve yeni silahlı muhalif gruplara fırsat doğabilir. Bu da yeniden şiddet ve iç savaş riski anlamına geliyor. En uç senaryoda, Zevahiri’yi paramparça eden füze, Taliban’ı da parça parça edebilir.
El Kaide lideri Eymen El-Zevahiri’yi öldürmeye yönelik insansız hava aracı saldırısı Taliban’da bir iç krize neden oldu. Taliban tek taraflı bir ABD askeri harekâtı ile küçük düşürülürken, ısrarla yinelediği aralarında “teröristler”e yer olmadığı iddialarının yalan olduğu da ortaya çıkmış oldu.
Bu durum, Taliban’ın temel ve birbiriyle de çelişen iki hedefini tehlikeye atıyor: Grubun, sertleşen silahlı savaşçıları ve din ideologlarını da kapsayan tabanının meşruiyetini sürdürmek ve Taliban’a mali kaynak sağlamayı “teröristler”le bağları olduğu endişesiyle çoktandır reddeden uluslararası toplumun sağlayacağı mali desteğe duyulan ihtiyaca karşılık bulmak.
Başlangıç olarak, Taliban’ın bir teröriste yataklık yapmadıklarında diretmesi ve uzun süredir dile getirilen, daha büyük yaşlardaki kız çocukların okula dönmesine izin vermekten daha kapsayıcı bir hükümet kurmaya kadar çeşitlenen uluslararası talepleri hedef alıp, direnişini sertleştirmesi ve El Zevahiri baskınına meydan okuyarak karşılık vermesi oldukça muhtemel. Ayrıca insani yardım malzemelerinin teslimi ve Afgan Merkez Bankası varlıklarının dondurulması konusunda Washington ile yürüttükleri hassas müzakerelerdeki tavrı da sertleşebilir.
Ancak uzun vadede, El-Zevahiri’nin öldürülmesi grup içindeki ayrılıkları şiddetlendirebilir. Böyle bir iç karışıklık da, daha uzlaşmacı ve pratik görüşlü küçük grupların ortaya çıkmasına zemin sağlayabilir. Aynı zamanda da yönetimi etkileyen, Taliban’ın gelecekteki siyasi kontrolünün uygulanabilirliğine ilişkin soruların gündeme gelmesini sağlayan bir işlevsizliğe yol açabilir.
Tabanın Öfkesi Dindirilebilecek mi?
Taliban neredeyse bir yıldır yabancı askeri güçleri ülkeden göndermesini kutluyor ve bu güçlerin bir daha ülkeye dönmemesini sağlamaya ant içti. İnsansız hava aracı baskınının sadece Taliban liderliği için değil, yaklaşık 20 yıldır ABD kuvvetleriyle savaşan komutanları ve savaşçıları için de bir utanç kaynağı olması bundan. Taliban, kontrolü ele geçirmelerinden itibaren, tam olarak destek gruplarının meşruluğunu sürdürmeye ne derece öncelik verdiğini ortaya koymaya çalıştı: İntihar bombacılarının ailelerini onurlandıran törenlere ev sahipliği yaptı, ABD silahlarını sergilediği askeri törenler düzenledi, hatta kız çocukların eğitimlerini kısıtlayarak ve gazetecilere ve aktivistlere göz açtırmayarak sıradan Afganları da kendinden uzaklaştırdı. Grubun öfkeli bir tabanı yatıştırması gerekecek; bu baskını öylece görmezden gelerek, yoluna devam etmesi öfkeyi dindirmeyecek.
Bunun yanında ABD’ye karşı tavrını net bir şekilde ortaya koymaması durumunda Horasan İslam Devleti Eyaleti’nin (IŞİD-H) yeni tehditleriyle de karşı karşıya kalır. Taliban ve El Kaide’nin rakibi olan IŞİD-H, en üst düzey düşmanlarından biri olan El Zevahiri’nin öldürülmesinden dolayı bir avantaj sağladı bile. Ancak Taliban’ı baskını önceden tahmin edip önlem almamakla ya da baskının suç ortağı olmakla suçlayarak, propaganda anlamında bir avantaj da kazanabilir. IŞİD-H savaşçıları alenen harekete geçti ve bu hafta Muharrem’i kutlayan Şiilere saldırı girişiminde bulundu.
El Zevahiri baskınının, Taliban’ın Afganistan’da bulunan Pakistan Taliban’ından Leşker-i Tayyibe’ye kadar tümü El Kaide’yle aynı eksendeki tutucu diğer müttefiklerini uzaklaştırma riski de söz konusu. Bu grupların birleştiği nokta, hepsinin ABD askeri kuvvetlerinden nefret etmesi, bilhassa da Müslüman ülkelerin topraklarına konuşlandıklarında. İronik bir biçimde, Taliban ve savaşçılar arasındaki yeni gerilimler grubun teröristlerle arasına mesafe koyduğu anlatısını güçlendiriyor, ama aynı zamanda da bu grupların silahlarını Taliban’a çevirmesi riskini artırıyor.
Ayrıca, orta vadede Washington Taliban’la ilişki kurmaya da hevesli olmayacak. El Zevahiri, Kabil’in merkezinde yaşamış olduğu için öfkeli ve bazı Taliban liderlerinin onun orada yaşadığından haberdar olduğuna inanıyor. ABD, Taliban’a karşı sert bir tavır takındığı ve yardımların artırılmasını veya Afgan banka fonlarına yönelik kısıtlamaların esnetilmesini tartışacak havada olmadığından Taliban’ın daha uzlaştırıcı bir pozisyon hakkında düşünüp taşınmasına sebep yok gibi. El Zevahiri baskınından önce sıkıntılı ve hantal olan ABD-Taliban ilişkileri tamamen toksik bir hale gelmeye hazır.
Grup İçi Bölünmeler
Taliban içindeki ilişkiler de toksik bir hal alabilir. Grubun içinde ayrılıklar olduğu malum: Savaşçı kesimiyle uzun süredir Doha’da bulunan Taliban siyasi bürosundaki sivil temsilciler arasında; ideolojik olarak hareket eden mollalarla daha fazla uluslararası katılımı destekleyen daha pratik fikirli liderler arasında ve Hakkani ağı fraksiyonu ile grubun doğduğu yer olan Kandahar’daki Taliban yetkilileri arasında farklılıklar var.
El Zevahiri’nin saklandığı evin sahibinin Taliban’ın İçişleri Bakanı Siraceddin Hakkani’ye yakın biri olduğu söyleniyor. Bu şaşırtıcı değil, özellikle de Hakkaniler ile El Kaide arasında derin ilişkiler olduğu dikkate alınırsa. Uzmanlar, Don Rassler ve Vahid Brown’a göre Hakkani ağı El Kaide içinde bağımsız bir sistem işlevi görüyor.
Çoğu Taliban liderinin El Zevahiri’nin Kabil’de saklanmasından memnun olmaması muhtemel. Bunlar dışında kalan bir kesimin Zevahiri’nin orada bulunuşunun grubu küçük düşürmesinin yanında olası bir iç meşruiyet krizinin ortaya çıkmasına neden olabileceği için kızgın olması da muhtemel. Diğerleriyse olasılıkla grup saflarından birinin El Zevahiri’nin bulunduğu yerin bilgisini CIA ile paylaşmış olduğundan endişe ediyor. Bir keresinde El Zevahiri’nin El Kaide’nin kurucusu Usame Bin Ladin’e, kendisinin Taliban liderlerine güvenmediğini, Taliban liderlerinin de kendisine güvenmediği anlattığı söyleniyor.
Pragmatik Gruplar Güç Gösterisi Yapabilir
Bu saldırı Taliban’ı küçük düşürdü. Grup, tabanının tepkisiyle karşı karşıya. Ve şimdi, ülkeye para akışını önemli ölçüde engelleyen yaptırımların yol açtığı şiddetli insani ve ekonomik krizlere uluslararası destek sağlanmasını garantileme konusunda çok daha fazla zorlukla karşı karşıya kalacak. Bu, daha pragmatik ve uzlaşmacı konumları destekleyen grupların bir güç gösterisi yapma fırsatı bulabileceği anlamına geliyor. Yine de ideologlar ve tutucular ikna olmayacak. Liderliğin önemli pozisyonlarının bazıları onlarda ve Taliban’ın asli kimliğini yansıtan ideolojileri benimsiyorlar.
Geçmişte Taliban’ın üst düzey liderliği, genellikle güç kullanarak, iç ayaklanmaları başarıyla bastırmıştı. Bu sefer de böyle olabilir. Ama grupta daha az gerilim varken, ağır yönetsel sorumluluklar ve büyük politika sorunlarına ilişkin sorumluluklar taşımadan, IŞİD-H gibi harekete geçmiş bir rakip yokken ve bu gibi ani iç sarsıntılara neden olabilecek bir dış olay yaşanmadığında, silahlı bir ayaklanma söz konusu olduğunda bunu yapmak daha kolaydı. Kurumsal bölünmeler daha önce olağan anlaşmazlıklardı; bugün bu anlaşmazlıkların yıpratıcı tehditler haline gelmesi mümkün. Bu iç gerilimler tümden şiddetlenirse, yönetim ve siyasi kontrol tehlikeye girebilir ve yeni silahlı muhalif gruplara fırsat doğabilir. Bu da yeniden şiddet ve iç savaş riski anlamına geliyor. En uç senaryoda, Zevahiri’yi paramparça eden füze, Taliban’ı da parça parça edebilir.
Taliban Kırılma Noktasına Gelebilir mi?
Şimdilik Taliban nasıl ilerleyeceğini düşünmek için zaman kazanıyor gibi görünüyor: El Zevahiri’nin öldürüldüğünü onaylamayı reddetti ve bunun yerine bu konuda bir inceleme yürütüleceği sözü verdi. Kısa vadede Taliban’ın sert konuşması, baskını kınaması ve uluslararası yaptırımlara neden olan ve çok ihtiyaç duyulan denizaşırı mali desteğin akışını engelleyen siyasetin aynısını inatla sürdürmesi muhtemel.
Ne var ki nihayetinde Taliban aşağılanma, travmatize olmuş bir taban, daha fazla uluslararası aşağılanma ve şiddetlenen iç ayrılıklarla boğuşurken bir kırılma noktasına gelebilir: Bunların tümü hâlihazırdaki ezici yönetim sorumluluklarını daha da ağırlaştıracaktır. 30 yıla yakın varlığı boyunca Taliban böylesine ciddi bir kriz yaşamadı.
Kaynak: Farklı Bakış