Türkiye dünyaya çok kötü bir siyasi kirlenme görüntüsü veriyor. Sedat Peker’in açıkladığı olaylar hukuken soruşturma açılması için “makul şüphe”, hatta “kuvvetli şüphe” sebepleri niteliğindedir. Buna rağmen soruşturma açılmaması başlı başına ağır bir siyasi sorundur.
Tabii ki sabıkaları bilinen Sedat Peker temiz siyaset sevdasıyla değil, kendi hakkında soruşturma açılmasına kızarak bu açıklamaları yapıyor… Ancak bu durum, söylediklerinin tamamen uydurma ve soyut suçlamalar olduğu anlamına gelmez, soruşturulması gereken birçok olaydan bahsediyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ortaya çıkan tabloyu dış güçlerin saldırısı olarak niteledi…
Gerçek şudur ki, tablo vahimdir ve hukuk eliyle temizlenmedikçe, Türkiye’nin itibarına ağır surette hasar verecektir.
Düşünün ki, Türkiye, Avrupa Birliği’nin bütün İlerleme Raporlarında eleştirilmesine rağmen “yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık” kanunlarını çıkarmayan bir ülkedir.
Başbakan Davutoğlu Mart 2016’da AB ile “vizesiz geçiş” anlaşmasını imzalamıştı. Bunun için Türkiye’nin teknik ve siyasi nitelikte 72 düzenleme yapması gerekiyordu. Türkiye bunlardan 66’sını yerine getirdi, 6 tanesini yerine getirmedi. Türkiye’nin yerine getirmediği bu 6 şarttan biri “yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık kanunları”nı çıkarmaktı!
Hâlâ çıkmadı! Beş yıldır niye çıkmadı?!
Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin “Yolsuzluk Algısı İndeksi”nde Türkiye 2012 yılında Doğu Avrupa seviyesine yaklaşarak dünyada 54. Sıradaydı… Ocak 2021’de açıklanan 2020 indeksinde ise dünyada 86. sıraya indi! (https://www.transparency.org/en/cpi/2020/index/)
Hukuk devleti indekslerinde çok daha aşağılardayız.
Milli gelirimiz de 12 bin dolardan 8 bin dolara düştü!
Birleşik kaplar gibi, hukuk, şeffaflık, özgürlük, ekonomi; her biri diğerlerine bağlı.
Sedat Peker’in ifşaları, işte böyle bir görüntü üzerine eklenerek ülkemizin imajını daha da kötüleştirdi. Dış basından alıntılar yapmıyorum burada.
Öyleyse dış güçler Sedat Peker’i kullanarak Türkiye’ye saldırıyorlar… mı?..
Son 6-7 yıldır da dış güçler ekonomimize de saldırıyorlar… mı?..
Propaganda makinesini hamasetle yağlayıp kitleleri bu komplo teorilerine bir süre inandırmak mümkün ama sorunları ortadan kaldırmak mümkün değil.
Hatta sorunlar birike birike bir noktadan itibaren krizler, skandallar halinde patlıyor.
Yumuşak karnımız olmasa ‘dış güçler’ nereye vuracak?!
Kaldı ki, dış güçler niye iktidarın ilk iki döneminde Türkiye’nin puanını bütün indekslerde yükseltmişler?.. Niye Türkiye’de 220 milyar dolar yatırım yapmışlar?..
Şimdi kendi yatırımlarına zarar vermek için “ekonomimize saldırıyorlar” olabilir mi?!
Türkiye hukuk devleti indekslerinde, yolsuzlukla mücadele ve şeffaflıkta, kurumların sağlamlığında iyi bir durumda olsaydı… Ekonomi bu duruma düşmez, organize suç yapılanmaları da siyasete ulaşacağı kanalları kolayca bulamazdı…
Sistemde hukukun üstünlüğü, şeffaflık, denetim ve denge kapasiteleri çok düşük olduğu için bunca rezalet döküldü ortaya, akla karayı ayıracak soruşturma hala açılmıyor.
AK Parti’nin kuruluşundaki “Üç Y”nin yani Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklarla mücadelenin unutulduğunu biliyorsunuz. Hatta 2001 programında şu madde vardı:
“Yolsuzluklarla mücadele için kapsamlı bir program hazırlanıp derhal uygulamaya konulacaktır. Kamu yönetiminde şeffaflık ve ihale mevzuatının yeniden düzenlenmesi bu program çerçevesinde ele alınacaktır.
Kamu Yönetimi’ndeki yolsuzluklarla mücadele için ilgili başsavcılıkların yetkileri artırılacaktır.”
Ya bugün nasıl?.. Nereden nereye, görüyorsunuz.