Tarih: 20.05.2021 11:15

Taha Akyol: Düşmanlar, Hainler…

Facebook Twitter Linked-in

İktidarın yirmi yıl içinde söylemindeki değişim bir laboratuvar gibi bize tahlil imkanı veriyor. Başarılı ilk on yıldaki demokratik ve rasyonel söylem….

Şu sözler bu dönemde Erdoğan’a aittir.

Bizde bir âdet var, ülkede başımıza bir şey geldiği zaman hemen ‘dış güçler’ deriz, yabancılar deriz şu deriz bu deriz, onlara bazı isimler buluruz. Ve bunlar sebebiyle biz ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan. Yani bu doğru da olabilir ancak ben buna katılamıyorum… Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin vücudunuza zarar veremez.” (https://www.youtube.com/watch?v=40D-PmGNIwM)

Son altı yedi yılda ise adım adım “dış güçler, hainler, yedi düvel” söylemi ağır bastı, politikalar da böyle değişti.

İÇ POLİTİKA

Erdoğan, 2003’te kurduğu ilk hükümetin programında “siyaset uzlaşı alanıdır” diyerek şunları söylüyordu:

Siyasal gücün bir kişinin veya grubun elinde yoğunlaşmasını destekleyen, bireysel ve siyasal özgürlüklere karşı olan, siyasal katılımın hemen tüm biçimlerini reddeden, baskı ve güç kullanımını öngören dayatmacı anlayışı reddediyoruz.” (23 Mart 2003)

Bugün böyle mi?

Bugün, 2011’den itibaren ve nihayet CB sistemiyle “siyasal gücün bir kişinin veya grubun elinde yoğunlaşması” gerçekleşti.

Örnek, iktidar ilk on yılda derecelendirme kuruluşlarının notlarıyla övünüyordu. Ama son yıllarda dış ticaret açığı, tüketim, yatırım güvensizliği konularındaki not indirimlerini uyarı saymak yerine, bu kuruluşları “Türkiye’nin düşmanları” olarak niteledi. (11 Mayıs 2018)

Değişen politikaların faturası ekonomik kriz oldu.

TABANDA KENETLENME

Bu hamasi söylemin amacı oy tabanında kenetlenme yaratmaktı. Dış güçler ve iç hainler saldırıyor, Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde olduğu gibi kenetlenme duygusu…

15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne karşı halkın onurlu direnişi, “darbe tehlikesi”nin de nasıl kenetlenme yaratacağını göstermişti…

Muhalefeti sadece “ihanet”le değil, aynı zamanda FETÖ’cülükle, darbecilikle suçlamaktaki amaç da yine tabanda kenetlenme yaratmak…

İlker Başbuğ’un darbe karşıtı sözlerinin, darbe imasıymış gibi gösterilerek kampanyalar halinde şikayet dilekçeleriyle soruşturma açtırılması ı da bu kenetlenme çabasının bir uygulamasıdır.

Amiraller bildirisinin darbecilikle suçlanması da böyle.

DARBELER KİTABI’

Murat Yetkin’in “Meraklısı İçin Darbeler Kitabı” klasik bir incelemenin ötesinde, darbe örgütlenmelerini, ordudaki gruplaşmaları, dış konjonktürle ilişkilerini anlatan bir araştırmadır. (Doğan Kitap)

FETÖ’nün ordudaki örgütlenmesi konusunda benim okuduğum en iyi kaynaktır. Ordudaki Avrupacı, Avrasyacı gibi gruplaşmaları, 15 Temmuz’a giden yoldaki askeri atamaları bu kitapta okuyabilirsiniz.

16 Temmuz sabaha karşı saat 03.00’e planlanmış darbe, ancak 11 saat önce, yani 15 Temmuz günü saat 16.10’daki bir ihbarla öğrenilebiliyor. Yetkin, darbe böyle öğrenilmeyip de başarılı olsaydı nasıl bir felaket yaşanacağını anlatıyor.

Daha önce istihbar edilememesi ne kadar can kaybına ve tahribata mal oldu.

Ama mesele istihbarat sorunundan ibaret değil. Kitapta darbe ihtimallerini önlemenin asli faktörü şöyle anlatılıyor:

Bunun yolu daha sert güvenlik önlemlerinden değil, demokratik hukuk devleti kurallarına daha sıkı sarılmaktan, kuvvetler ayrılığı ilkelerine uymaktan geçer… Bizi darbelere karşı daha güvenli kılacak mekanizma daha çok güvenlik değil, daha şeffaf demokrasidir.”

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —