Babam 84 yaşında. Neredeyse 84 yıllık yaşın 70 yılını hayatın ağır işlerini omuzlamakla geçirmiş. Toprakla uğraşmış, yetmemiş inşaatla uğraşmış, tuğla harmanlarında sırtında ve omuzlarında taşıyabileceğinin iki misli tuğla taşımış. Fabrika işçiliği yapmış. Normal çalışma ile yetirememiş yedi nüfusa bakmak için mesaiye kalmış. Gırtlağından haram lokma geçmemiş. Lüks, konfor nedir bilmez; israftan oldum olası kaçınır. Yetmişli yaşlara geldiğinde omuzlarında biriken yılların yükünü bacakları taşıyamaz olmuş. O kır bayır, düz yokuş dinlemeden koşup gezen adamın diz kapakları nazlanmaya başlamış. Hastaneye gittiğinde doktor ameliyattan başka çare olmadığını söylemiş. Derken, ameliyat olmuş. Tam iyileştim derken, işler yolunda gitmeyince doktor yeniden ameliyat olması gerektiğini söylemiş. Çaresiz masaya yatmış ve bu kez de enfeksiyona maruz kalmış. Üst üste tam beş ameliyat gerçekleşmiş. Sonunda uzun tedavi süreçleri ile bastonla güç bela da olsa yürüyebilir hale gelmiş. Zamanla ihtiyarlığın da etkisi ile ev ortamının dışında yürüyebilecek gücü kendisinde bulamasa da evlatlarının yardımıyla Cuma namazlarını kaçırmamaya gayret etmiş.
Cuma günleri namaz için camiye gitmek onun için çarşıya çıkmak gibi. Orada göremediği yüzleri görüyor, kısacık da olsa hasret gideriyor. Camiden kopması neredeyse hayattan kopmak gibi geliyor ona. Çünkü o hayatla irtibatını sağlayan son kale. Dün yanına uğradım, biraz halleşip dertleştik. Sanki biraz bir şeylere kederlenmiş gibiydi. Önce “yok bir şey” dese de ısrarıma dayanamayıp başladı anlatmaya. Öteden beri dünyalık bir meseleyi kendine dert edinip anlattığına şahit olmamıştım. Yine şaşırtmadı: “Bir cumamız vardı ona da engel çıkarıyorlar oğlum” dedi. Tabureli namaz kılanlar için 2020 yılı başından itibaren yasak geliyormuş, herkes aynı şekilde namaz kılacakmış, camide ikilik olmayacakmış… Daha bir sürü şey söyledi kederle. Benim gittiğim camide de imam aynı hatırlatmayı yapmıştı kürsüden. Babama, “Olur mu öyle şey, kimse kimseyi camiden çıkarmaz, çıkaramaz da sen merak etme!” dedimse de inandırıcı olamadım.
Bu mesele olmayan meselenin birkaç senedir konuşulup gündeme getirilmeye çalışıldığını biliyordum. Fakat bu denli ciddiye alınacağına ihtimal vermiyordum. Öyle ise birkaç cümle edip bırakayım:
• Camilerde engelliler için müsait bir ortam neden yok? Camiye en çok devam edenlerin ileri yaşta ihtiyar kimseler olduğu bir vakıa iken neden yaşlılarımız için düzayak bir cami kapısı, yürüyen merdiven ya da asansör olmaz? Yoksa bunlar da mı bidat?
• Taburede namaz kılmanın nefse hoş gelen çekici bir tarafı olmadığı halde engelli ya da kendini öyle hisseden kişilerin bu şekilde namaz kılmalarını sakıncalı kılan şey nedir?
• Engelli ya da yaşlı cemaatin oflaya puflaya ya da inleyerek namaz kılmaları daha mı makbul olacak?
• Taburede namaz kılan yaşlı ve engelli cemaat camiye gelip başka türlü namaz kılmaya güç yetiremezse nasıl bir çare düşünülüyor. “Sen yapamıyorsun evine git” denilemeyeceğine göre.
• Hastaneden “bedensel durumu ayakta namaza manidir”, “taburede namaz kılması uygundur” şeklinde raporlar mı almak gerekecek?
• Vallahi kafam karıştı. Hâlbuki “tabure” bir yenilik falan değil, cemaatin kendine göre bulduğu bir çare.
• “Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur.” (Nur Suresi/61) Bu ayet üzerine lütfen düşünelim.
• Namaz sadece şekil değil daha fazlası öz ve ruhtur. Bütün ibadetleri her türlü durumda herkesin yapabilmesine imkân sağlayan da dinin bu özelliğidir. Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu konuda duyarlı olduğundan şüphemiz yoktur. Yanlış anlamaları telafi edeceğine inanıyoruz.