Tarih: 02.06.2019 19:46

Suriye´yi Yıkıp Filistin´i Kurtarma Planı

Facebook Twitter Linked-in

İdlib´ten gelen bütün haber ve görüntülerden kan damlıyor hatta kanlı cesetler fışkırıyor. Ne var ki mübarek Ramazan ayında dahi hız kesmeyen bu modern barbarlık değiştirilmesi hiç mümkün olmayan bir kader gibi benimsenmiş adeta. Hastane, okul, mescid, fırın gibi mekânlar öncelikli hedef listesinde olduğu için bu gibi yerlerden hassaten uzak duruluyor. Çoluk çocuğuyla beraber bir zeytin ağacının gölgeliğine sığınan yüz binlerce mazlum insan bütün tehdit ve saldırılara karşısında dahi teslim olmayarak tarihe önemli kayıtlar düşüyorlar.

Astana ve Soçi´de Rusya ve İran´la varılan mutabakata göre Esed rejiminin hâkimiyetinde olmayan tek bölge olan İdlib ve geniş kırsalı ?Gerginliği Azaltma Bölgesi? şeklinde tanımlandı. TSK´nın konuşlandığı 12 ayrı gözlem noktası Esed rejimi bölgesinden yapılacak saldırılara karşı bir nevi bölge halkı için koruma kalkanı oluşturuyordu. Ne var ki; güya bütün takati bitip tükenmiş Esed rejimi bölgeye saldırıyor söylentileri arasında aslında ve açıkça Rusya ve İran tarafından İdlib´e yönelik son derece ağır bombardımanlar yapılıyor. Rusya ve İran görünüşte Türkiye ile mutabakatlar imzalamış, bölgede daha fazla kan akmasının önüne geçmek üzere yakınlaşmış bölgedeki dost ve müttefik devletler gibi tanımlanıyor. Ancak bir kez daha teyid olmuştur ki; ne Rusya ne de İran´la dost olunur, ittifak edilir.

Sloganları İsrail´i, Silahları Suriye Halkını Hedefliyor

Bugün Ramazan ayının son Cuma´sı vesilesiyle İran´ın çağrısına icabet edecek bazı gruplar ?Özgür Kudüs ve Vahdet? etkinlikleri adı altında bazı çirkin tiyatrolar tertipleyecek maalesef. İran´ın Kudüs Ordusu, Irak ve Suriye´de oluk oluk kan dökerken hiçbir utanma emaresi göstermeden atılan slogan ve oynanan müsamerelerin içeriği Filistin´le, Kudüs´le, Mescid-i Aksa´yla dolup taşacak. Amerika ve İsrail´in nasıl büyük ve tehlikeli şeytanlar olduğundan başlayacak nutuklar ve İran´ın Rusya ve Esed´le beraber emperyalizme karşı nasıl bir direniş cephesi örgütlediğine dair klişe propagandalarla sürecek.

?Kudüs Günü´ etkinliklerinde Halep´te, Şam´da, Hama´da, Deraa´da döktükleri kanları, aldıkları canları, harabeye çevirdikleri şehirleri konuşacak değiller elbette. Bağdat´ı, Basra´yı, Musul´u, bir baştan diğerine Irak´ı bir yandan yıkarken diğer yandan nasıl da yağmalamaya giriştiklerine dair hiçbir detay vermeyecekler tabii ki. Bütün slogan, pankart ve konuşmalar hiç şüphesiz geçmişten bugüne İsrail ve Amerika´ya bir türlü doğrultulamayan silahların gücüne, askerlerin kahramanlığına endekslenecek. Uzun menzilli füzelerle, nükleer silah çalışmalarıyla, özel eğitimli ordularıyla emperyalist Amerika´ya, Siyonist İsrail´e nasıl korku salındığına dair kahramanlık hikâyeleri dolaşıma sokulacak yine.

Peki, İran´ın İslam ümmeti içerisinde itibar kazanması, dost edinmesi mümkün olacak mı? İyi de İran hiçbir dönem itibar ve dost peşinde olmadı ki. Yaşanan tecrübelere bakarak rahatlıkla ifade edebiliriz ki; İran toplumlara korku salarak saygınlık, adam ve örgütler satın alarak nüfuz casusları edinmekten başka bir gaye peşinde olmadı zaten. Amerika ve İran arasında bir süredir Basra Körfezi´nde tekrar hararetlenen ?ağız dalaşı? kimseyi aldatmasın.

Suriye´yi Yıkabilir Ama Suriye´de Tutunamaz

İran´ın Irak ve Suriye´de, Yemen ve Afganistan´da sergilediği askeri pozisyondan en az Rusya kadar Amerika´da memnuniyet duyuyor. İran bölge ve şartlara göre bazen Rusya´yla bazen de Amerika´yla ?katliam kardeşliği? yapmaktan imtina etmiyor. Bu sebeple örgüt olarak PKK-PYD´nin, askeri darbe yönetimi olarak Abdulfettah Sisi Cuntası´nın, Halife Hafter çetesinin oynak ve oportünist tutumuna benzer bir biçimde rahatlıkla hem Rusya hem de Amerika işbirliğine açık pozisyonlar alıyor.

Suriye´yi baştan sona yıkıp kana boğmak üzere Rusya ve Esed rejimiyle ne kadar işbirliği yaparsa yapsın İran´ın bu bölgede değil itibar ve sevgi kazanma uzun süreli olarak tutunmasına bile imkân yoktur. Rusya´nın ileri karakolu gibi hareket etse de Esed rejimi hesabına Suriye´ye on binlerce askerden müteşekkil tam donanımlı garnizonlar kursa da İran bölgede bir işgal ve katliam rejiminden başkaca bir anlam ihtiva etmez, edemez. İran kan döker, can alır, yıkıma uğratır ama doğru düzgün istikrarlı bir düzen kuramaz asla; çünkü kendi sınırları dışındaki varlık biçimi Amerika ve Rusya´dan, İsrail´den çok farklı araçlara dayanmıyor.

Devamı >>>

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —