Gelinen noktada artık Suriye´yi hangi ülkelerin ve niçin karıştırdığının bilinmeyen yanı kalmadı. Geriye dönüp baktığımızda Suriye´yi karıştıranların başında ABD gelirken, Rusya´da gelişmelerden kârlı çıkmanın hesaplarını yaparak Esad´ın yanında yer aldı. Suriye´nin niçin karıştırıldığının iki sebebi olduğu da netleşti. Bunlardan ilki İsrail´in güvenliği ve bunun için yüz yıl önceden çizilmiş bir haritanın hayata geçirilmesidir. Bir diğeri ise bölgenin sömürülmesini kolaylaştırmak. Bunun için de, bölgemizde Haçlı-Siyonist ittifakı aynı hedefe birlikte yürüyorlar. Bu tasnifte Rusya´yı da Haçlı-Siyonist ittifakının bir üyesi olarak görüyorum. Ne ilgisi var Rusya-ABD ittifakının diye bir soru akla gelebilir. Bu soruya vereceğim net cevap 8 yılı aşkın bir süreden beri Suriye´de sürüp gelen çatışmalarda ABD ve Rusya´nın ciddi olarak hiç karşı karşıya gelmediğini söylemek yeterlidir sanıyorum.
Aynı konuya tekrar niçin döndüğüm sorusu akla gelebilir. Hemen açıklayayım.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve beraberindeki heyeti bugün Türkiye´ye gelecek olmaları aynı konuya tekrar dönmeme vesile oldu. Özellikle de Bolton ve ABD heyetinin Türkiye´den önce İsrail´e gitmiş olmaları orada çeşitli görüşmeler yaptıktan sonra ülkemize gelmelerinin bir tesadüf olmadığını düşünüyorum. Bir bakıma önce İsrail´e uğrayarak İsrail yöneticilerinin tavrını net olarak tespit edip, ardından da İsrail´in güvenliğini tehdit edecek bir gelişmeye izin vermeyecekleri taahhüdünde bulunup Türkiye´ye geliyorlar. Böyle olunca da bu geliş ABD heyeti ile Türk yetkililer arasında bir müzakereden çok Türkiye´yi tespit ettikleri hedeflere ulaşmaları için ikna turu olabilir.
Gelecek ABD heyeti ile yapılacak görüşmelerden Suriye´de çatışmaları sonuçlandıracak bir mutabakata varılmasını beklemek yanlış olur. Çünkü Suriye´de bunca yıldır yaşanan katliamların ana sorumlularından birisi ABD olduğuna göre, bölgenin huzura ermesini ABD´den beklemek yanlış olmaz mı? Bu bakımdan diyebiliriz ki, öncelikli olarak ABD´nin Irak ve Suriye´den elini çekip ülkesine dönmesi bölgenin huzura kavuşmasının öncelikli şartıdır. Yani, Trump´ın açıkladığı çekilme kararının öncelikli ciddi bir düşünce olması, ardından da bu çekilmenin Suriye´nin içinde yer değiştirmek ya da Suriye´den Irak´taki ABD üslerine çekilmek şeklinde olmaması gerekiyor. Bir başka ifadeyle bölgenin huzura kavuşmasının ilk şartı bölgeyi karıştıranlardan ABD´nin elinin çekilmesi gerekiyor.
Bunları niçin söylediğimizin bir başka sebebi de Bolton´un İsrail´e gelmeden ve İsrail´deki görüşmelerin ardından yaptığı açıklamalarda ısrarlı bir şekilde ABD´nin YPG´ye koruma kalkanı oluşturmanın peşinde olduğunu anlamak için Bolton´ın, ?ABD, Türkiye´nin bizimle koordineli olmadan Suriye´de askeri hamle yapmasını istemiyor? sözleri yeterlidir. Öyle anlaşılıyor ki, ABD Türkiye´nin güvenliğini değil terör örgütünün güvenliğini sağlamakla kendisini görevli sayıyor. Böyle olunca da Irak ve Suriye´de ABD´nin içinde bulunduğu bir plan ve uygulama ile barışın sağlanması mümkün değil. ABD kendi planına uygun düşmeyen çözümlere evet dememekte kararlıdır. Bunun içindir ki, Başkan Trump ile diğer yöneticiler her fırsatta daha önce söylediklerini yalanlamakta, adeta dünya ile dalga geçer bir tavır sergilemektedirler.
Bu açıklamalar ışığında Bolton başkanlığında gelen ABD heyeti ile yapılacak müzakerelerden ciddi bir sonuç almak mümkün olmayacaktır. Çünkü Bolton, ?Türkiye ile Kürtleri koruma anlaşması yapılmadan ABD Suriye´den asker çekmeyecektir? diyerek niyetlerini açıkça ifade etmektedir. Sonuç olarak Irak ve Suriye´de yaşananların önde gelen sorumlusu ABD ile bölgeye barış getirmek mümkün değildir.