Yüzyıllık tarihimizin en büyük doğal afetlerinden biriyle iki haftadır meşgulken, bu felaketin aynı ölçüde, hatta daha fazla vurduğu yanı başındaki Suriye’de olup bitenleri yeterince izleyemiyoruz. Oysa deprem Türkiye’nin 10 şehrinin yanı sıra Suriye’nin Halep, Hama ve İdlib şehirlerini de bütün yerleşim yerleriyle birlikte vurdu.
Şu ana kadar bu bölgelerde kaydedilen vefat sayısı 6 binin üzerinde ve sayı her geçen gün artıyor. İşin daha kötüsü Suriye’nin 12 yıldır içinde bulunduğu durum dolayısıyla yardımların tamamen ulaşmaması, uluslararası toplumun yeterince ilgi duymaması. Türkiye’de deprem sonrasını yönetme konusunda belki ilk anda bazı aksamalar olduysa da gerek yurtiçi gerek uluslararası toplumun yoğun ilgisi hiç eksik olmadı. Böylece Türkiye yüzyılın felaketini yaşarken buna aynı zamanda yüzyılın en büyük insani yardım seferberliğiyle de cevap verebiliyor.
Ancak Suriye için ne yazık ki aynı şeyi söyleyemiyoruz. Her şeyden önce muhalefet ve rejimin kontrol ettiği bölgeler arasında hem rejimin hem uluslararası toplumun yaklaşım farkı dolayısıyla Suriyeli 12 yıldır çektiği cefaya cefa katarak depremini de yasını da en acı şekilde yaşıyor.
Suriye’ye tüm yardımların hükümet kontrolündeki bölgelerden girmesi yönünde Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde baskısı nedeniyle 2020’den bu yana Öncüpınar sınır kapısı BM yardımlarına kapalıydı. O yüzden en acil yardımların ulaştırılabilmesi bile depremden ancak 8 gün sonra mümkün olabildi. Bu yardımlar da aslında sadece hayatta kalanların iaşesine yarayabilecek yardımlar. Yoksa enkaz altında kalan ve ilk müdahalelerle pekâlâ kurtarılabilecek olanlar için artık çok geç.
ESED ÜZERİNDEN İNSANİ YARDIM KİME YARDIM OLUR?
Aslında bu konu günlerce dünya kamuoyunun gündemini işgal ettiği halde sadra şifa bir çözüm üretilemedi. Konu tartışılırken Öncüpınar kapısının Türkiye tarafından kapatıldığı ve yardımların ulaştırılmasının Türkiye tarafından engellendiği algısı bile üretilmeye çalışıldı. Oysa kendi felaketiyle meşgul Türkiye uluslararası yardımların Suriye’ye ulaştırılmasını engellemek bir yana bir el de Suriye’ye uzatma telaşındaydı.
Deprem Suriye’de aslında hem muhaliflerin hem de rejimin kontrolündeki bölgeleri vurdu. Ancak rejimin kontrol ettiği bölgeler, yani Halep ve Hama da nüfus itibariyle baştan beri rejime muhalif olan halkın yaşadığı bölgeler. Deprem olduğu andan itibaren yardımlarını ulaştırmaya çalışan Arap ve Asya ülkeleri yardımları rejim üzerinden ulaştırmaya çalıştılar. Belki rejimin hala kendi kontrolündeki insanlara karşı bir sorumluluk duyduğu yönünde bir iyi niyete dayanıyor olabilir bu girişimler. Ancak Beşşar Esad’ın bu deprem dolayısıyla üzülmekten ziyade 12 yıldır halkına yaptığını, belki son zamanlarda yapamadığını depremin yapmış olması dolayısıyla bir sevinç duyduğu bile söylenebilir.
Aljazeera’den Faysal Kasım Esad’ın depremden ancak 5 gün sonra bölgeye yaptığı ziyaretin, vatandaşının imdadına koşan, halkının acılarını paylaşan sorumlu bir yöneticinin durumundan ziyade zafer kazanmış bir komutanın sevincini daha fazla yansıttığını söyledi. Ziyareti esnasında oldukça neşeli bir görüntü veren Esad isteyen herkesle gülerek selfieler çekmekten de geri durmadı.
Ne yazık ki Faysal Kasım’ın gözlemi hiç de yanlış değil. Suriye’de deprem sonrası uluslararası yardımları engelleyen rejimin, gelen yardımları da yerine ulaştırdığına dair hiçbir emare yok. Esasen Suriye halkı 12 yıldır bu depremde yaşadığından çok daha fazlasını İran ve Rusya desteğiyle Esad’ın elinden çekiyor. Yıllardır havadan, karadan, varil bombalarıyla bombaladığı halkı bir de deprem vurmuş, nesine üzülsün? Depreme maruz kalmışlar diye sevincini gizlemeyen bu kişiye depremzedelere ulaştırılmak üzere gönderilen yardımların akıbeti belli değil mi? Maalesef bu depremde Suriye halkı yine kendi acısını kendi başına yaşamak üzere yine yalnız bırakılmış oldu.
TERÖRİSTLERE 10 BİN TIR SİLAH YARDIMI YAPAN ABD’NİN DEPREMZEDELERE YARDIM EDEMEMESİ
Yardımları ulaştırma konusunda rejimin engellemelerine takıldığı için belki bir tek ABD’nin şikâyetlenmeye hiç hakkı yok, ama tuhaf olan ondan da aynı şikâyetler geliyor. Oysa Suriye’de istedikleri demografik ve askeri operasyonları yapmak için ne rejimi ne İran’ı ne de Rusya tanıdılar şimdiye kadar ABD. Belki insani yardım konusunda başka hiçbir mazeret ileri süremeyecek tek ülke ABD. Oraya yığdığı askeri yardımın çok az bir kısmıyla depremzedelere çok daha erken her türlü yardımı ulaştırabilirdi. Bunu yapmadı. Bunun yerine şimdi depremden zarar görmüş olanlar, göreceği kadar gördükten sonra bazı yardımlar yapacağını vaat ediyor.
Suriyelilerin Suriye içindeki durumu buyken, ne yazık ki Türkiye içindeki Suriyeliler de depremin yükünü herkesten daha fazla çekmekle kalmıyorlar bir de üstüne üstlük iğrenç ırkçı söylemlere de maruz kalıyorlar.
AYIRIM YAPMAYAN DEPREM EN ÇOK SURİYELİLERİ VURMUŞ, AMA BİR DARBE DE IRKÇILARIMIZDAN
Yıldıray Oğur dün çok güzel yazmış. Deprem kimseyi kimliğine göre ayırmadı ama içimizdeki sefihler Suriyeliyi ayırıyor. Depremin Suriye kısmında şu ana kadar 6000 ölüm tespit edilmiş, sayı artıyor. Türkiye tarafında ise depremde hayatını kaybettiği tespit edilen her 5 kişiden biri Suriyeli. Oysa Suriyeli nüfusu bölgede bile en fazla 15’te bir. Bu da depremin en fazla Suriyelilerin yaşadığı, kalitesi düşük, eski konutları vurduğu anlamına geliyor.
Ama Suriyelilerin çilesi burada da bitmiyor, onlara deprem mağduru olma hakkı bile tanınmıyor. Deprem mağdurlarına giden yardımlardan paylarına düşeni almaya kalktıklarında bile “bütün yardımlar Suriyelilere gidiyor” yaygarası koparanlar oluyor. Onlardan da açıkta kalanlar var, ölenleri var, enkaz altında olanları var, geriye kalanların da yerleştirilmesi lazım deniliyor ama bir kadraja yakalanmaya görsünler, hemen vatan savunmasında kül yutmaz Ümit oraya yetişiyor.
Vatanı şimdiye karşı gerçek tehlikelere karşı savunurken görmediklerimiz, vatanın koruyup kolladığı, tam da onun için vatan olduğu insanlara karşı koruma işgüzarlığından kahramanlık çalmaya kalkışıyorlar. İnsanlıktan çıkarken kahraman pozları çalmak.
Çok şükür Türkiye bu değil. Çok şükür bunlar tam da ortaya çıkan her büyük millete lazım olan kötüler. Milletin büyüklüğü bu kötülere verdiği sağlam cevaplarla gerçekleşir.