Suriye operasyonu seçim kazandırır mıydı?

Mümtaz’er Türköne, ahvalnews-com’da “Suriye operasyonu seçim kazandırır mıydı?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.

Suriye operasyonu seçim kazandırır mıydı?

Çok iddialı ve pervasız, üstelik ürkütücü bir hamleydi. Seçim stratejisinin temel taşıydı; o kadar ki erken seçim kararı bu stratejinin yol almasına bağlıydı. Bütünüyle yok olmasa da, ihtimal çok azaldı. Diplomasisinin ince ayarlarının ve temaslarının sonunda mutlaka onayı gereken Putin’e hitaben söylenen “Kırım Ukrayna’nın parçasıdır” sözü, klişe halinde “küstüm, oynamıyorum” anlamına geldiğine göre, Suriye’nin kuzeyine, Fırat’ın doğusuna operasyon stratejisi çökmüş durumda.

Eşek arılarının istila ettiği bir alanda karnınızı doyurabilir misiniz, işinize gücünüze bakıp, hayatın kenarından da olsa bir şeylere tutunabilir misiniz? Daha iyi bir hayatı umabilir misiniz? Mekânın sahibi, arı kovanına çomak sokarak sizi vızır vızır etrafınızda uçuşan koca eşek arılarının bezdirici saldırılarına açık hale getirirse?

Dış politikamız uzun süredir iç politikanın manivelasından ibaret. Suriye için bu söz bile gereksiz. Kürt sorunu artık Türkiye’nin “Güneydoğu Sorunu” değil, “Kuzeydoğu Suriye Sorunu”. Suriye’nin yerli Arap halkı Türkiye’ye göçerken, bizim Kürt vatandaşlarımız orada kök salmaya çalışıyor; karşılıklı mübadele söz konusu. Üstelik PKK, PYD-YPG markasıyla dünya çapında destek buluyor; fiilen oldukça bağımsız bir toprak parçası üzerinde egemenliğini tesviye ediyor. Fırat’ın batısında iç savaşın radikalleştirdiği iki düzineye yakın örgüt, birbirlerine üstünlük sağlamak için en başta bizi tehdit eden terör kazanını kaynatıyor.

Suriye fillerin volta attığı çimenlik bir alan. Türkiye’nin PKK’yı etkisiz kılmak maksadıyla gezinme payı hassas dengelere ve uzlaşmalara bağlı olarak belirleniyor. ABD, İsrail’in güvenliği için köprü başı tutuyor. Cihatçı örgütler İsrail’i hedef almayarak bu köprü başına saygı göstermiş oluyor. Rusya’nın Suriye’nin davetlisi olarak edindiği başat konum ve bilhassa hava sahasını kontrol etmesi, Türkiye’nin elini-kolunu bağlıyor.

Soçi’den sonra operasyon için Erdoğan’ın “Putin Esad’la görüş dedi” sözü, son gelişmelerin işaret fişeğiydi. Türkiye’nin desteklediği muhaliflerin Türk bayrağını yakması, Birecik sınır karakoluna yapılan saldırı, Türk topçusunun ve SİHA’ların verdiği karşılıkla tırmanan gerginlik ve PKK’nın giriştiği seferberlik her şeyin ne kadar hızlı ve kolay mümkün olabileceğini gösterdi.

Unutanlar için hatırlatalım: 2015’te iki seçim arasındaki kan banyosu, doğrudan Kuzey Suriye etrafında gelişen gerginliğin eseri oldu. “Neden?” sorusunu Ankara Garı ve Suruç katliamı için sorduğunuz zaman, hendek operasyonlarının durduk yerde başlamasını sorguladığınız zaman, bugünün potansiyel zincirleme reaksiyonlarını kestirebilirsiniz. Türkiye başka herhangi bir şey için değil sadece Kuzey Suriye’ye operasyona Putin’den onay alabilmek için Esad rejimi ile uzlaşmaya çalışıyor. Erdoğan bunu, Jandarma ve Sahil Güvenlik komutanlığında yapılan törende açıkça söyledi.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı kendi vatandaşlarına “Türkiye’de terör gruplarının kitlesel saldırısı” konusunda uyarısında bulundu. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ise Suriye’nin kuzeyinde artan terör konusunda endişelerini duyurdu.

Sonuç?

Ukrayna’da fiilen savaşan iki taraf, ABD ve Rusya tam bir uyum içinde Türkiye’nin Suriye’de operasyonuna karşı olduklarını eş zamanlı olarak vurguladılar. Suriye büyük devletlerin birbirlerine karşı çıkar savaşında koz geliştirme alanıydı. Bölgede tarih içinde birkaç defa ABD tarafından bozuk para gibi harcanan Kürt varlığına bakıp korkuya kapılan PKK’nın kopardığı velveleyi dikkate almak lâzım. ABD özellikle Türkiye’ye karşı Kürt kartını elinde tutuyor; Rusya Suriye iç savaşıyla Akdeniz’de taktik üstünlük sağlamış durumda. Cihatçı terör, her iki tarafın da işine geliyor; zira bütün İslâm dünyasında büyük güçlere çok geniş bir manipülasyon alanı kazandırıyor. Demek ki ellerindeki kozu, İktidar’a Türkiye’de iç politikada ve bilhassa seçimde kullanacağı bir malzeme olarak vermek istemiyorlar.

Fırat’ın doğusuna etkili ve sonuç alıcı bir operasyon stratejik akla uygun görünüyor. Peki bedeli ne? Ne bedel ödeyeceğiz ve kimin adına?

Suriye ile -hatta İsrail’le- barışarak arı kovanına çomak sokma stratejisi an itibarıyla çökmüş durumda; ancak hala bir tehlike mevcut. Tehlikenin kan donduran boyutlarını ve dinamiklerini görebilmek için şu basit sorunun peşine düşelim: Seçimde 6’lı masa iktidara gelirse, Türkiye’nin İdlib başta olmak üzere Fırat’ın batısında temas halinde olduğu örgütlerin akibeti ne olacak? Bu sorunun Muhalefet cephesindeki karşılığını aşağı-yukarı biliyoruz. Peki, böyle bir ihtimalin şu anda bu örgütlerde, özellikle cihatçı örgütlerdeki pro-aktif yansımalarını biliyor muyuz? Bu örgütler, iktidarın değişmesine hangi gözle bakacak ve çıkarları gereği seçimin aktörleri olmayacak mı? Ayrıca ne rol üstlenecekler?

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde hayati çıkarları ve güvenlik endişeleri var. Bu hassas tablonun iç politikada nobranca kullanılmasını ve seçim için istismarını engellemek için muhtemel operasyonun ve diplomasisinin seçim sonrasına ertelenmesi köklü bir devletin iradesi olarak mutlaka kabul görmeli.

Kaynak: Farklıbakış