Suriye; Bosna ve Srebrenitsa’nın kaderini yaşıyor

Suriye’de yaşanan ve hala devam eden insanlık suçlarının yıllar önce Bosna ve Srebrenitsa’da en acı şekilde yaşandığını belirten Osman Atalay, Suriye’nin tıpkı Bosna gibi tarihin utanç tablolarından biri olduğunu ifade ediyor.

Suriye; Bosna ve Srebrenitsa’nın kaderini yaşıyor

“İnsan beklemeyi, umumiyetle artık bekleyecek bir şeyi kalmadığı zaman öğrenir.” 

Voltaire

Bosna Savaşı, 1 Mart 1992’de başladı ve 14 Aralık 1995’e kadar üç yıldan fazla sürdü. Bu savaş sırasında 110 bin kişi hayatını kaybederken, 2 milyon kadar insan da yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı.

11 Temmuz 1995’de gerçekleşen Srebrenitsa katliamının üzerinden 25 yıl geçti. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana BM’nin gözleri önünde Avrupa’da gerçekleşmiş en büyük toplu insan kıyımı idi ve uluslararası hukuk açısından ilk kez belgelenmiş soykırım olarak ayrı bir önem taşıyor.

Bu katliamı yapanların baş sorumlularından Radovan Karadziç 2008 yılında, Ratko Mladiç ise 2011 yılında adalet önüne çıktı. Boşnaklar ise 20 yıldır hâlâ kayıp olan insanlarının mezar yerlerini arıyor. Tek tesellileri bu katliamın sorumlularının bugün cezalandırılmış olmaları.

En acı ve trajik yanının ise tecavüzlerin gerçekleşmesi sırasında Batı dünyasının, Avrupa’nın göbeğinde cereyan eden bu katliama seyirci kalmasıydı.

İslam dünyası ise bu savaş devam ettiği müddetçe siyasi olarak bir şey yapamadı, fakat devlet ve yardım kuruluşlarıyla Bosna halkını yalnız bırakmadı.

BM komutanı, 400 Hollandalı askerle birlikte Srebrenitsa’nın güvenliğinin sağlanacağının teminatını verince, 20 bin nüfuslu olan yer, 3-4 gün içerisinde 60 bine ulaştı. Çünkü BM, oranın güvenlikli bölge olduğunu dünyanın gözü önünde ilan etmişti.

Buna rağmen Sırplar, 8 bin 372 Müslüman Boşnak’ı BM’nin Hollandalı komutanının gözleri önünde bilinmeyen yerlere, dağlara, ormanlıklara götürerek katlettiler.

Bir hafta süren katliam sonunda Srebrenitsa’da cesetlerin kimlikleri belli olmasın diye onları parçalayarak yaklaşık 64 toplu mezarlara gömdüler.

Suriye’de 2011 yılının nisan ayında başlayan iç savaş hâlâ devam etmektedir. BM’ye göre ölen nüfus 2015 yılının ocak ayı itibarıyla 220 bini aşmıştır. SCPR (Suriye Politik Araştırmalar Merkezi), Suriye İç Savaşı sebebiyle dolaylı ya da dolaysız olarak hayatını kaybeden toplam insan nüfusunu, 2016 yılının şubat ayı itibarıyla 470 bin olarak açıkladı.

Raporlara göre on binlerce gösterici, devlet hapishanelerinde hapsedildi ve bu göstericiler sistematik işkenceye ve teröre maruz bırakıldı.

Birleşmiş Milletler’in ve Uluslararası Af Örgütü’nün 2012 ve 2013 yılında Suriye’deki soruşturmaları ve saha araştırmaları sonucunda, insan hakları ihlallerinin, işkencelerin ve savaş suçlarının büyük kısmının Baas Partisi hükûmeti tarafından yapıldığı sonucuna ulaşıldı. Rejimin kimyasal silahları kullandığının altı, defalarca çizildi.

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin 21 Ağustos 2013’te Doğu Guta bölgesinde kimyasal silahla bin 400’ün üzerinde sivili öldürdüğü saldırının üzerinden tam 6 yıl geçti.

Haziran 2017’de kimyasal silah katliamına ilişkin tanık ifadeleri ve görsellerin yer aldığı dosyayı, KSYÖ, Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu ve Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) teslim etti.

Birleşmiş Milletler ile Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, KSYÖ ortak soruşturma misyonu (JIM), 26 Ekim 2017’de rejimi, Han Şeyhun katliamından sorumlu tuttu ve 27 Ekim’de ilgili raporunu BMGK’ye sundu.

Ancak Rusya, 16 Kasım 2017’deki oturumda, JIM’in görev süresini uzatacak BMGK kararını veto ederek 17 Kasım 2017’de mekanizma araştırmalarını durdurmak zorunda kaldı.

JIM’in kararı, tek başına katliamın sorumlularının UCM’de yargılanmasına yetmediği için rejime henüz herhangi bir yaptırım uygulanmadı.

Suriyeli sığınmacıların hayatta kalma savaşı tıpkı Boşnaklar gibi hatta daha da ağır şartlarda geçmektedir.

Yoksulluk, hastalık, barınma, gıda ve güvenlik sorunlarıyla mücadele ederken, dünya tarafından da tamamen unutuldu ve dışlandı.

Varil bombaları, kimyasal silahlar, adeta kültürel etnik soykırıma tabi tutulan Suriye halkının cezaevlerinde neler yaşadığı ise henüz açıklığa kavuşturulamadı.

Uluslararası Af Örgütü; “Dünyanın uzun süredir tanık olduğu en kötü mülteci krizine uluslararası toplumun verdiği cevap tam anlamıyla utanç verici” diyor.

22 milyon nüfusun nerede ise yarısı evlerini terk etmiş vaziyette.

Suriye’de insanlık ve savaş suçu kapsamına giren, eşi ve benzerine 2. Dünya Savaşı’nda dahi görülmemiş katliam metotları ve araç gereçleri kullanılarak insanların katledilmesine dünya seyirci kalmaya devam ediyor.

Bakalım savaş bir gün sona erdiğinde Suriye’den kaç Srebrenitsa çıkacak! 

Suriye’nin karanlık kapıları dünyaya er ya da geç açılacak işte o zaman kayıp olan yüz binlerce insan, cezaevlerindeki erkek ve kadınların yaşadıkları işkence, taciz ve tecavüzler ile yüzleşeceğiz.

2015’de BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan Srebrenitsa’da yaşananları “soykırım” olarak niteleyen karar tasarısı Rusya’nın vetosu nedeniyle maalesef kabul edilmemişti.

Bugün Suriye’de tanıklık ettiğimiz insanlık dramı, tıpkı Bosna’da olduğu gibi yıllar sonra tarihin en büyük utanç vesilesine sebep olacaktır.