Suriye çıkmazında çözüm anahtarı

Yazar İlhami Işık K24´teki köşesinde ?Suriye çıkmazında çözüm anahtarı? başlıklı yazısında, bölgenin en önemli ülkelerinden olan ve nüfuz alanına sahip Türkiye´nin 90´lardaki gibi, şuan açık olan diyalog yolunu açık tutar, Amerika ve Kürtler ile anlaşma y

Suriye çıkmazında çözüm anahtarı

Geçtiğimiz ay Suriye´den çekileceklerini açıklayan Trump, hemen ardından bir "U" dönüşü yaptı. Bu dönüşün elbette bir kaç sebebi var. Birincisi, Beyaz Saray dışında hiç kimsenin çekilme kararını enerjik olarak savunmadığı açıkça ortada. Pentagon ve dış politika elitleri bu karara karşı açıkça cephe almaktan uzak durmadılar. Yani Amerika´da gerek yönetim katında gerekse de kamuoyu nezdinde yekpare olarak savunulan bir çözüm değil çekilmek. İkincisi, Ortadoğu´da mevcut askeri varlığa rağmen Suriye´den çekilmenin gerçek anlamı hiç kimse tarafından anlaşılır bulunmadı. Üçüncü olarak DAEŞ tehdit ve tehlikesi bütün olarak ortadan kalkmadan, yani DAEŞ ile savaş bir veri olarak sahanın stratejik hedefi olarak hala duruyorken, çekilmek, kelimenin tam anlamıyla çekilmeyi hiçbir durumda ifade etmiyor.

Trump´ın çekilme kararı, Türkiye´yi yeniden bir strateji müttefik haline getirmek amacıyla kurgulanan bir siyaset değilse -ki bana kalırsa son gelişmeler adeta bunu doğruluyor- bu kararın hiçbir pratik sonucu olmaz. Ama eğer bu karar Türkiye´yi Astana sürecinden koparmak ve yeniden ABD siyasetlerinin eksenine oturtmak amacı güdüyorsa, kısa sürede ciddi gelişme ürettiği söylenebilir. Trump ve Erdoğan arasında sağlanan iletişim köprüsü, her şeye rağmen devam ediyor. İki tarafın müzakerecileri, enerjik biçimde konunun detaylarını görüşme çabasını sürdürüyorlar.

Anlaşılan o ki ABD, Türkiye´yi Rusya ve İran cephesinden koparıp, kısmen de olsa Kürtlerle işbirliği yapmaya zorluyor. Türkiye de beka sorununa çözüm olabilecek bir kontrol ve barındırdığı 3 milyon mülteciden kurtulmanın umudu olarak bakıyor meseleye. Ara sıra bu görüşmeler ve çözüm arayışlarının tansiyonu yükselse bile, iki taraf da bu imkanı sonuna kadar değerlendirmek niyetinde.

Nitekim bir süre sonra, Beyaz Saray geri çekilmenin birkaç ay sürebileceğini belirtirken, birbiriyle çelişen birden çok açıklama yansıdı kamuoyuna.Trump´ın daha önce verdiği kesin ve net geri çekilme kararını şüpheli hale düşürdü. Bunun üzerine Trump Suriye´nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturacağını açıkladı ve Türkiye´yi Kürtlere karşı saldırgan bir tutum alması durumunda ekonomik olarak yıkmakla tehdit etti.

Trump´ın sertleşmesi aynı sertlikle karşılık bulmadı. Türkiye daha temkinli davrandı ve tansiyonun yükselmesine izin vermedi. Bu tavır bile, Türkiye´nin yeni konjonktürün taleplerini çok ciddiye aldığını gösteriyor.

Aceleci geri çekilme kararı, gerçekten de kötü bir tercih olurdu. Amerika´nın çekilmesi hem halen 30 bine yakın militanı olan DAEŞ´e bir can suyu olacak, İran´ın nüfuz alanını da genişletmesine sebep olacaktı. Üstüne üstlük olası bir Türkiye-YPG çatışmasında bu durum daha da hız kazanacaktı.

YPG´nin Kuzey Suriye´deki geleceği, Obama döneminden bu yana Türkiye ve Amerika arasında yaşanan en büyük problem oldu. Amerika bu süreçte ne Türkiye´nin güvenlik endişelerini giderebilecek bir politika geliştirebildi, ne de YPG´den başka, Esad ve İran´a karşı tampon görevi oluşturabilecek bir güç yaratabildi.

Ama halen Türkiye ve Amerika arasında bir uzlaşı için çok geç değil. Amerika´nın çekilme kararının ardından iç politikada aldığı tepkiler ve YPG´ye, Fransa başta olmak üzere, Avrupa´nın verdiği destek, Amerika´yı Türkiye ile YPG üzerinde bir orta yol bulmaya itti. Amerika´nın bundan sonra izleyeceği politikalar hem Türkiye hem de YPG´yi zor kararlar vermeye itebilir.

Türkiye Suriye politikasını yeniden gözden geçirip 2013´te yaptığı gibi bir çözüm süreci başlatabilir. Aynı zamanda Türkiye´nin de Amerika´nın çıkarlarını gözeten ve bu çıkarların Suriye´da bir güç gerektirdiğini anlayan bir pozisyona gelmesi gereklidir. YPG´nin yok olması demek Amerikan çıkarlarını Suriye´de koruyacak kimsenin kalmaması demektir.

Aynı zamanda Amerika´nın da YPG´yi daha demokratik ve katılımcı bir yönetim kurmaya itmesi gerekmektedir. Özellikle diğer Kürt grupların ve Arapların da yönetimde sözü olmalıdır. Amerika´nın aldığı önlemler Türkiye´nin güvenlik kaygılarını gidermelidir.

Her iki tarafın da seçeneklerin kısıtlı olduğunu anlaması gerekiyor. Türkiye şu anda YPG´yi Kuzeydoğu Suriye´de bastırabilecek bir güce sahip değil, kendi sınırları içerisindeki PKK´yı yıllardır bitiremediler. Türkiye olası bir işgal durumunda Kürt yoğunluklu bölgelerde şiddetli çatışmayla karşı karşıya kalabilir. Ayrıca artık çok geniş alana yayılmış olan askeri gücünü cihatçı saldırılara karşı koruması da zorlaşır.

Türk saldırısı karşısında YPG´nin ise Esad rejimine sarılmak dışında bir seçeneği kalmaz. YPG şu anda Suriye güvenliğinin çok önemli bir parçası ve Türkiye YPG´yi Esad´a kaptırırsa Kuzey Suriye´deki manevra alanı tamamen kaybolur.

Her ne kadar şu an hasmane bir tutuma sahip olsa da Ankara YPG ile daha önce masaya oturdu. Hatta liderleri Salih Müslim´i Ankara´ya bile davet etti. Halen diyalog yolu açık ve eğer Türkiye 90´lardaki gibi Amerika ve Kürtler ile anlaşma yoluna giderse, tıpkı Irak´ta olduğu gibi Suriye´de de bir nüfuz alanı kazanır.