Süleymaniye, Sinan´ın ibadeti; senin ibadetin ne, peki?

Yusuf Kaplan- 04.06.2018

Süleymaniye, Sinan´ın ibadeti; senin ibadetin ne, peki?

Piyer Loti Tepesi, İstanbul´un temâşâ edileceği en iyi yerdir. Tarihî Yarımada´dan Üsküdar´a, Haliç´in sırtlarından Kağıthane´ye ve Sütlüce´ye kadar İstanbul avucunuzun içindedir adeta Piyer Loti Tepesi´nde.

SÜLEYMANİYE BİR RUHTUR, SÜKÛT SÛRETİNDE KONUŞUR...

Süleymaniye bize ne söyler, bilen var mı; İstanbul´un sesini, seslenişini, serzenişini, ne dediğini duyan?

Oysa Süleymaniye bir ruhtur: Çileyle ve cehdle, aşkla ve şevkle silbaştan adım adım inşa edilen; umutla dikilen her bir ağaçla, ufuk çizgisinin işareti gibi yerleştirilen her bir taşla her karesine İslâm´ın diriltici nefesi nakşedilen; herkese, her inanca, her duyuşa kulak kesilen bir şehrin, bir Müslüman şehrin kanatlandırıcı, kucaklayıcı, sarıp sarmalayıcı ruhu.

Süleymaniye, bir medeniyet rüyasının çağlaya çağlaya nasıl kanatlandırıcı ulvî bir ırmağa dönüştüğünün, çağ kurucu yılmaz bir ruhun çağları aşarak, zamana-mekâna meydan okuyarak en güzel Müslüman şarkısını bestelediğinin göstergesi, hakikat medeniyeti şiirinin ete-kemiğe bürünüşü, terennümü, dile gelişidir.

Süleymaniye, Sinan´ın ibadetidir, yaptığı, insanlığa bıraktığı şeydir.

Konuşmadan konuşan şehirdir İstanbul.

Sükût sûretinde konuşan, sustukça konuşan, sustukça hakikate daha bir susayan, sustukça büyük biri diriliş ve varoluş şarkısı besteleyen...

Tevazu anıtıdır, Süleymaniye, özlü bir ifadeyle.

Taştan tevazu çıkarmak, tevazunun şiirini taşla yazmak bizim medeniyetimizin çocuklarının marifeti ve mahareti olabilirdi ancak.

İNGİLİZ FİLM YÖNETMENİ: ?SÜLEYMANİYE´NİN ŞİİRİ, ÜÇ GECE UYUTMADI BENİ!?

Bu şehrin şiirini, dünyanın en görkemli, denizle ve denizde havanın ve suyun ve yerin ve göğün semâ ettiği bu büyük varoluş şarkısının terennümlerini bu şarkının bestecilerinin çocukları bizler duymuyoruz, göremiyoruz, hissetmiyoruz bile!

Ne kadar ürpertici, değil mi?

Ama bu muazzez tevazu şiirini başkaları, başka dünyaların insanları dinliyor, görebiliyor. Bu Süleymaniye´nin şiiri karşısında uykuları kaçabiliyor başka dünyaların çocuklarının...

Sally Potter, sözgelimi.

İngiliz film yönetmeni, Piyer Loti´den üç gece Süleymaniye´yi temâşâ eylemiş.

Çarpılmış!

Şöyle anlatıyor yaşadığı sarsıntıyı: ?Üç gece Süleymaniye´yi seyre daldım. Süleymaniye´nin o muazzam şiiri üç gece uyutmadı beni.?

Türkiye´de sinemacı yok mu?

Süleymaniye´nin şiirini onlar neden göremezler, neden yaşayamazlar iliklerine kadar?

Sahi, bu ülkede kaç yönetmenin, sanatçının, ressamın hatta müzisyenin uykuları kaçmıştır Süleymaniye´nin o muazzam tevazu ve ilâhî aşk şiiri ve bestesi karşısında?

Bizim dediğimiz sanatçıların, kaçı, kaçta kaçı, Süleymaniye´nin şiirini duyabilecek, kendinden geçerek dinleyebilecek ve oradan bambaşka bir şarkı besteleyebilecek durumdadır?

Biz şehrin başına ne geldiğini bilmiyoruz; şehrin ne olduğunu bilmiyoruz; bizim ne olduğumuzu bilmiyoruz ki, şehrin ne olduğunu bilebilelim.

Şehir, insandır.

Şehir, insana konuşur, insanla konuşur.

İnsan varsa, şehri de vardır.

İSTANBUL KURTULURSA, TÜRKİYE DE KURTULUR!

Şehir harabeye dönüşmüşse, yok olmanın eşiğine sürüklenmişse, insan öldüğü içindir, çoktan sırra kadem bastığı için.

Şehrin bir suçu yok.

Suçlu insan.

Azman insan.

Kapitalizmin kölesi ruhsuz, fütursuz türedi tür!

İstanbul ruhuna kavuşmalı, bu katliamdan kurtulmalı.

İstanbul kurtulursa Türkiye kurtulur, Türkiye kurtulursa dünya kurtulur. Bunu aslâ unutmamalı.

İstanbul kendine gelirse, dünya kendine gelir İstanbul aşkıyla yanıp tutuşan, dört nala insanın önce kendini fethe çıkacağı günleri bekleyen akıncıların, alperenlerin, dervişlerin, öncü kuşakların diriltici ruh atılımlarıyla...

İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri, Esmâü´l-Hüsnâ (Allah´ın Güzel İsimleri) üzerinden şehirleri okuyarak muazzam bir tarih felsefesi yapar. İstanbul, ?el-Câmî´? (Toplayan, Toparlayan, Koruyup Kollayan) ism-i şerîfinin mazhargâhıdır, der.

İstanbul, ayağa kalkacak ve ayağa kaldıracak dünyayı yeniden taze bir ruhla -Allah´ın izni ve keremiyle...

SENİN İBADETİN NE, SEN NE YAPTIN?

Tanpınar, ?Müslüman sanatçı, inşa etmiyordu, ibadet ediyordu,? demişti.

Ve ?Süleymaniye, Sinan´ın ibadetidir? diye örneklemişti, kurduğu bu güzel cümleyi.

Hüdayi Vakfı´nın Fatih´teki Gazanferağa Medresesi´nde Medeniyet Okumaları dersleri yapıyoruz. Çok iyi yetişiyor arkadaşlar, şükür.

Gazanferağa´da, Arapça dersleri de veriliyor. Bir gün Suriyeli Arapça hocası yanıma geldi ve şöyle bir şey söyledi: ?Yusuf Hocam, müslümanların güçlü olduğu bir zamanda yaşasak ne güzel olurdu, değil mi?? dedi.

?Hayır,? dedim. ?Bak güzel kardeşim! Allah´ın bizi nasıl sevdiğini, bize ne büyük lütuflar ikram ettiğini görmüyor musunuz? Biz, ibadetimizi yerine getireceğiz. Biz, kuracağız, her şeyi yeniden inşa edeceğiz. Bundan büyük lütuf olur mu??

Adamcağız, ?eyvah, ne yaptım ben, Allah affetsin beni? dedi, gitti.

Ey Hakikat yolcusu!

Her dem taze bir ruhla şu soruyu sor kendine: Süleymaniye, Sinan´ın ibadeti. Senin ibadetin ne, peki? İstanbul´u ayağa kaldıracak, Türkiye´yi toparlayacak, Türkiye´nin mazlumları toparlayıp ayağa kaldırmasını sağlayacak cehdin, gayretin, ibadetin ne?