Dünyayı sarsacak sonuçlara yol açması kuvvetle muhtemel bir eylem olan, İran’ın örtülü operasyonlarını yıllardır yürüten Kasım Süleymani’nin öldürülmesi emrini, ABD başkanı Donald Trump’ın, Palm Beach’teki (Miami) malikanesinde verdiği biliniyor.
Amerikan gazeteleri suikast emrine yol açan süreci ayrıntılarıyla aktardılar.
Peki, “Süleymani’yi öldürün” emrini verdikten ve infazın yapıldığı haberini aldıktan hemen sonra nereye gitti Trump ve kimlerle buluştu?
Bu soruya cevap teşkil edecek ayrıntıyı da İngiliz The Guardian gazetesi yazdı.
Trump, o gün dosdoğru Miami’deki ‘King Jesus International Ministry’ adlı Evanjelik cemaatin kilisesine gitti ve orada toplanmış 7 binden fazla kişi önünde tam 75 dakika süren uzun bir konuşma yaptı. Konuşmasında en önemli mesajlar Süleymani suikastı ile ilgili olanlardı. “Süleymani’yi öldürtmeseydim, yüzlerce, binlerce Amerikalıyı o öldürtecekti; büyük bir saldırı planlamaktaydı; öldürttüm ve o artık bizim için tehdit olmaktan çıktı” diye konuştu Trump.
Trump King Jesus Kilisesi’nde konuşurken..
Evanjelik kitlenin oyuyla başkan seçildiğine inanıyor Trump ve bu yıl yapılacak başkanlık seçimine yeniden katılabilirse, sonucu yine onların oylarının belirleyeceğini de hesap ediyor. O gün orada, “Benim dönemimde, bizler, inançlı Amerikalılar için çaba göstermekten bir an bile geri durmayacağız; inancı yeniden Amerikan hayatının gerçek ekseni haline getireceğiz” taahhüdünde bulundu.
“Tanrı’nın bizim yanımızda olduğuna gerçekten inanıyorum” da dedi aynı konuşmada Trump.
Grace Halsell uyarmıştı
Konuşmasından bölümleri gazetede okurken, ilahiyat eğitimi almış olan Amerikalı Kadın yazar Grace Halsell’in, dünyayı nasıl bir tehlikenin beklediğini uyarmak üzere kaleme aldığı, ‘Tanrı’yı Kıyamete Zorlamak’ adıyla dilimize de çevrilmiş olan ‘Forcing God’s Hand’ kitabını hatırladım.
Grace Hanım, Amerika’da o yıllarda kendini belli etmeye başlamış olan koyu Hıristiyan bir cemaatin İsrail sevdasının köklerini araştırmak için onların oraya yaptığı gezilere birkaç kez katılmış, ünlü televizyon vaizlerinin temaslarını izlemiş, cemaat üyeleriyle konuşarak niyetlerini öğrendikten sonra kitabını yazıp yayınlamıştı.
ABD’de bu alanda bugünleri öngörmeye ve anlamaya çalışanlar açısından ilk işaret fişeği onun kitabıydı. Aslında Hz. İsa’yı çarmıha gererek öldürdüklerine inandıkları için Yahudileri sevmeyen ve bu hislerini vaazlarında da işleyen kişilerin İsrail’i ikinci adres haline getirmelerinin ve Netahyahu türü İsrailli politikacılarla işbirliğine girmelerinin sebebini ‘kıyamet’ beklentisi olarak açıklamaktaydı kitap.
Kıyamet beklentisi mi?
Hıristiyan inancına göre, kıyamet Tel Aviv’in kuzeyindeki kadim bir kent olan Megiddo’da yapılacak büyük bir savaştan (Armageddon) sonra kopacak. O savaşta Hıristiyan inançlılarla karşı karşıya gelecek Deccal’in (Antichrist) ordusu kazanacak gibi olunca, Hz. İsa gökten inip duruma el koyacak ve onun varlığı tabloyu Hıristiyanlar lehine değiştirecek. [Halsell, gitmiş görmüş, “Megiddo küçücük bir yer, kıyamet savaşı için uygun değil” demekte.]
Bu olayın yaşandığı sırada -kıyamet anında- hazır bulunan ‘yeniden doğmuş’ Hıristiyanlar, onların inanışlarına göre, doğrudan cennete gidecekler.
Grace Hanım, bu inanış sahiplerinin, doğrudan cennete gitme fırsatını kendi hayatlarında yakalamak amacıyla, kıyamet öncesi meydana gelmesi beklenen ne kadar olumsuz gelişme varsa hepsinin birbiri ardına gerçekleşmesini sağlamayı kendilerine görev bildiklerini örnekler vererek anlatıyor.
Kıyamet bir an önce gelsin, Armageddon fazla gecikmeden yaşansın diye dünyada büyük bir savaşın çıkmasının zeminini oluşturma gayreti içerisinde olan bir cemaat Evanjelikler…
O tür düşünce sahiplerinin günümüzde hayranı oldukları siyasi lider Donald Trump. O da, Evanjelik kesimlerin neden hoşlandıklarını biliyor ve onlara yaranmak için elinden ne geliyorsa yapıyor. Guardian gazetesindeki konuya ilişkin haberde bu işbirliğinin boyutları fazlasıyla yer alıyor. [Yazımdaki fotoğraflar Guardian’daki yazıdan.]
Trump vurdu, İran cevap verecek ve kıyamete biraz daha yaklaşılacak
Dünyamızı olduğundan daha tehlikeli hale getiren bir durumdan söz ediyorum.
Kasım Süleymani suikastı o tehlikeyi günümüze biraz daha yaklaştıran uğursuz bir eylem olarak planlanmışa benziyor. Suikast emrini verip infazın yapıldığı haberini aldıktan sonra derhal kilisede düzenlenen Evanjelistler toplantısına koşarak, orada toplanmış kalabalıklara, beklediklerine biraz daha yaklaşıldığı müjdesini vermenin başka bir anlamı olabilir mi?
Trump’ı dinlemeye gelen Evanjelikler..
Beklenilen, İran’ın, bu suikasttan duyduğu infialle, kargaşayı biraz daha büyütmeye ve gözleri kıyameti kendi hayatlarında yaşatmaktan başka bir şey görmeyen bir kesimin “İşte oldu, oluyor” hissini yaşamasına sebep olacak bir dizi eylemi gerçekleştirmesi…
İran bunu yapabilecek ve yaptıklarına İslam Dünyası’nın başka ülkelerini de ortak edebilecek bir ülke olarak görülüyor…
Muhtemelen kendisine destek veren Evanjelik kesimin bütün hesabı, ellerini daha rahat hissedecekleri dört yıllık bir ikinci dönemi daha mümkün kılabilmek için, bu yıl yapılacak başkanlık seçimini Trump’a mutlaka kazandırmak…
Bazılarınıza bu yazdıklarım şaka gibi gelebilir; pek çok yönüyle bana bile şaka gibi geliyor. Ancak Grace Halsell’in 20 yıl önce yazdıklarının günümüzde birebir gerçekleşiyor olmasının şakaya benzer bir tarafı yok.
Öyle bir dünyanın, yapılanlar ve yapılacak olanlar kıyameti getirmese bile, kıyametten farksız bir dünya olacağı kesin.
ΩΩΩΩ