Mustafa Efe, Anadolu Ajansı
Sudan´da geçen haftadan bu yana devam eden gösterilerin geçmişi ve birkaç sebebi var: 1989´da bir askeri darbeyle iktidara gelen Ömer El-Beşir iktidarının başarısızlıklarına karşı duyulan öfke, ülkenin 30 yıla yakın bir zamandan bu yana Batılı ülkeler tarafından ağır ambargo altında bulunmasından kaynaklı ekonomik krizler, döviz ihtiyacını karşılayan petrol kaynaklarının yüzde 75´inin Güney Sudan tarafında kalmasıyla ihracatının petrolden tarım ve hayvancılığa dönüşmesi gibi sebepler sayılabilir. Ülkedeki şartlar göz önüne alındığında, Sudan halkının yaşanan bu ağır ekonomik şartlara şimdiye kadar tahammül gösterdiğini ve direndiğini görüyoruz. Özellikle kırsal kesimdeki yokluk insan tasavvurunu zorlar nitelikte.
Sudan´da benzer protestolar 2011, 2013 ve 2016´da da yaşanmış ve onlarca kişi hayatını kaybetmişti. 19 Aralık 2018 Çarşamba günü hükümetin ekmek fiyatlarını 1 pounddan 3 pounda çıkarmasıyla, ülkenin güneybatı bölgesindeki Nil Nehri Eyaleti´ndeki Atbara şehrinde, yaşam koşullarını ve yükselen fiyatları protesto eden gösteriler başladı. Bölgede ilk defa bu çapta gösteriler meydana geliyor. Göstericiler iktidardaki Ulusal Kongre Partisi´nin Atbara şehrindeki merkezi ateşe verdiler. Şehirde olağanüstü hâl ilan edildi. Aynı şekilde Kızıl Deniz Eyaleti´nin başkenti Port Sudan´da da insanlar yüksek fiyatları protesto etmek için sokaklara çıktılar. Kuzey Kordofan Eyaletinde de Al-Nuhood şehrinde protestolar vardı. Protestolar Hartum şehir merkezinde sınırlı da olsa yapılıyor.
Gösterilerin ana sebebi ülkede uzun zamandan beri giderek derinleşen ekonomik kriz. Küresel sistem Sudan´ı çökertmek için daha fazla hareket etmeye başladı. Yıllardır ambargoya maruz kalan ülkenin ekonomisi petrol ve ekmek sıkıntısıyla çökertilmeye çalışılıyor. 2018 yılı Ocak ayında da IMF politikaları doğrultusunda hazırlanıp kabul edilen 2018 bütçesiyle birlikte un, ekmek, tüp, elektrik gibi temel ihtiyaçlara yapılan aşırı zamlar ve Sudan sterlininin hızla değer kaybetmesi karşısında gösteriler yapılmıştı.
Sudan sterlini dolar karşısında değer kaybetmeye devam ediyor. Piyasada inanılmaz derecede nakit sıkıntısı yaşanıyor. Bankalardan para çekmek çok güç, çünkü para yok. Bankaların önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Önce bankalardan para çekmeye 500 sterlin limit getirildi. Bu miktar sonra daha da düşürüldü. Sudan Merkez Bankası likidite ihtiyacını karşılamak için, Eylül ayının sonunda ilk defa 100 sterlinlik banknot basma kararı aldı. Daha önce en büyük para birimi 50 sterlindi. Piyasadaki nakit sıkıntısını aşmak için Sudan geçen ay para bastı. Fakat para üç gün içinde tükendi ve bankaların tekrar önünde kuyruklar başladı. Şimdi yine para basacak.
Piyasada para olmaması, Sudan´ın şu anda çok büyük bir operasyona maruz kaldığının göstergesi. Bu oyun daha önce Zimbabve´de de oynanmıştı. Bu yıl içinde Türkiye´de de oynandı. Ülkenin yerel para birimini karaborsada yüksek fiyatlar vererek piyasadan toplayıp depoluyorlar veya ülke dışına kaçırıyorlar. Bu durum hem piyasada nakit sıkıntısına yol açıyor hem de devalüasyona sebep oluyor. Geçenlerde 1 dolar 75-80 Sudan sterlinine dayanmıştı. Şimdi ise 60 sterlin civarında. Sudan´da insanlar ülkedeki ekonomik şartlardan dolayı parayı ellerinde tutuyorlar, bankaya yatırmıyorlar veya yatırıma girişmiyorlardı. Çünkü paralarını bankadan çekememekten korkuyorlardı. Karaborsadaki döviz alım satımını, yani özellikle dolar ticaretini yapanlar da Sudan sterlini topluyorlar. Başbakan geçen aylarda ?doları karaborsadaki fiyatla aynı yapalım ki daha fazla yükselmesin? diyerek 1 Amerikan dolarını 27 sterlinden 47 sterline yükseltti. Bu durum sterline daha fazla değer kaybettirdi. ABD bütün kredi kartlarının kullanımını Sudan´da kapattığı için ülkede kredi kartı kullanılamıyor. Sudan krizi birçok ülkenin ders alması gereken durumlar barındırıyor.
Ülkede ekmek sıkıntısı da had safhada. Fırınların önünde sabah erken saatlerden itibaren kuyruklar oluşuyor. En temel besin kaynaklarının fiyatları artırılıyor. Petrol sıkıntısı aynı şekilde had safhada. İstasyonların önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Petrol ihracatçısı olan ülke, özellikle Güney Sudan´ın bağımsız hale getirilmesiyle, 2011 yılında petrol kaynaklarının yüzde 75´ini kaybetti ve petrol sıkıntısı çeken bir ülke haline geldi.
Fakat bugünkü gösterilerin en büyük sebebi, Aralık ayı başında Sudan Meclisi´nde yapılan anayasa değişikliği. Bu anayasa değişikliği, Ömer El-Beşir´in tekrar seçilmesinin önündeki engelleri kaldırmıştı. Beşir´in bu sayede 2020 seçimlerinde yeniden aday olabilecek olması, zaten bir öfke birikimine sebep olmuştu. Ülkedeki durumu düzeltmek için Ömer El-Beşir´in eline birçok fırsat geçti. Halk ise ondan yerine bir başkasını bırakmasını bekliyor. Aynı zamanda halk Beşir´den bu değişimin lideri olmasını da istiyor. Fakat bu değişim bir türlü gerçekleşmedi. Bundan dolayı halk protestolara tekrar başlayarak değişim isteğini ortaya koymaya başladı. Aslında yukarıda sayılan sıkıntılar (bu kadar yoğun olmasa da) önceki yıllarda da vardı. Un ve ekmek kıtlığı bu sürecin bahanesi oldu.
Diğer yandan eski başbakan ve ana muhalefet Ulusal Ümmet Partisi lideri Sadık El-Mehdi bir yıl aradan sonra ülkeye döndü. Mehdi hükümeti demokratik seçimle gelmiş son hükümetti ve 1989´da El-Beşir´in darbesiyle yıkılmıştı. Mehdi´yi ülkeye, oturup bir şeyler yapalım diyerek El-Beşir çağırdı. Mehdi ise döndüğünde sokaktaki insanları destekledi. ?Barışçıl bir geçiş hükümeti süreci? çağrısı yaptı. Ömer El-Beşir ile görüşmedi. Bütün bu olanlardan sonra da görüşmeyeceği düşünülüyor. Diğer birçok muhalefet lideri ise tutuklandı.
Hükümet gösterilere önce polisler eliyle müdahale etti. Göz yaşartıcı mermilerle dağıtmaya çalıştı. Daha sonra hükümet askerleri ve polisleri sokaklardan çekti ve iktidar partisi sempatizanı serserileri piyasaya sürdü. Bu serseriler de her tarafı yakıp yıkıyor. Şehibbalar gibi insanları öldürdüler. Zekat Fonu´nun bulunduğu yeri yağmaladılar. Gösterilerde şu ana kadar 30 civarında insan öldü. Hükümetin durumun daha fazla kötüleşmemesi için bu başıbozukları sokaklardan acilen çekmesi gerekiyor.
Eğitim Bakanlığı´nın talimatıyla, başkent Hartum´da pazar gününden başlamak üzere tüm okullarda eğitime süresiz ara verildi. Beyaz Nil, Dangola, Gadarif, Kuzey Kordofan ve Atbara kentlerinde olağanüstü hal ilan edildi.
Birçok bağımsız ticari ve mesleki sendikanın oluşturduğu koalisyon, yaptığı açıklamada, cadde gösterilerine destek verilmesi ve ülke genelinde Pazartesi gününden itibaren greve gidilmesi çağrısında bulundu. Pazartesi günü için doktorlar da grev çağrısı yaptı.
Darbe söylentilerinin ardından, Sudan ordusundan dün yapılan yazılı açıklamada, ?ordunun ülke yönetimi etrafında kenetlendiği? vurgulandı ve ?halkın kazanımları, güvenliği, malı ve canını koruma konusunda kararlı olunduğu? kaydedildi. Silahlı kuvvetler, polis, acil destek ve istihbaratın tek ve uyumlu bir sistemde hareket ettiği belirtilen açıklamada, ordunun Savunma Bakanlığı´nca ülkedeki güncel olaylar hakkında kapsamlı şekilde bilgilendirildiği kaydedildi.
Her ne kadar ordu tarafından bu açıklama yapıldıysa da, Sudan´da bir askeri darbe olabilir. Bu sefer durum gerçekten çok ciddi. Sudan´da Abdurrahman Sivaruzzeheb zamanındaki gibi bir durum yaşanabilir. Şu anda halkın da beklentisi, bu şekilde sınırlı bir askeri müdahaleyle siyasi değişimin sağlanması. Bu noktada tek ümit haline gelen kişi ise istihbarat başkanı Salah Abdullah Kuş. Aslında o, 2012´de de 11 kişiyle bir darbe girişiminde bulunmuştu. 1 yıl hapis yatan Salah Kuş cumhurbaşkanının affıyla hapisten çıktı. Ömer el-Beşir Salah Kuş´u 2018 yılının Mart ayında üçüncü kez istihbarat başkanı yaptı. Salah Abdullah Kuş, Kavalalı Mehmet Ali Paşa´nın Mısır´daki katliamından Sudan´ın Dongola şehrine kaçan Çerkeslerin soyundan geliyor. İstihbarat Başkanı Salah Abdullah Kuş, ülkedeki gösteriler sırasındaki sabotaj ve şiddetin arkasında İsrail´in, MOSSAD´ın olduğunu söyledi.
Diğer yandan, özellikle Atbara´daki gösteriler sırasında, birkaç yüksek rütbeli asker çıkıp El-Beşir´e karşıyız ve halkla beraberiz, dedi.
Suudi Arabistan kendi politikaları için Sudan´ı kullanmak istiyor. Suudi Arabistan ekonomik rahatlama yaşayacağına ve uluslararası arenada elinin güçleneceğine ikna ederek son yıllarda Sudan ile ABD arasındaki ilişkilerin gelişmesine aracılık etmişti. Halbuki Sudan ABD ile yakın ilişkiye girerek, bazı istihbarî paylaşımlar yaparak bu cendereden kurutulacağını ümit ederken, ABD ve İsrail´in operasyonlarına açık hale geldi.
Ömer El-Beşir geçenlerde yaptığı Suriye ziyaretiyle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri´ni kızdırdı. Bundan dolayı belki de ilk defa bu ülkeler Ömer El Beşir´e destek vermeyecekler. Beşir, Suriye ziyaretiyle bütün Arap ülkelerinde ?Barış kurucu? gibi görünmek istiyor. Suriye ziyaretinin yine Arap Birliği Ligi başkanlığı için destek alma amacı taşıdığı da söyleniyor.
Aynı zamanda Suriye ziyareti, kimi Sudanlılar tarafından, Ömer El-Beşir´in Beşşar Esed´den taktik almak için yaptığı bir ziyaret olarak görülüyor. Yani ülkedeki bütün karışıklığa, iç savaşa, çatışmaya ve dış müdahalelere rağmen bu kadar yıl nasıl ayakta kaldığını öğrenmeye çalıştığı söyleniyor. Eğer böyle bir amaç güdülerek bu ziyaret yapıldıysa Sudan´ı çok kanlı günler bekliyor demektir. Ömer El-Beşir bu yıl Putin´e de gitti. Eğer Putin, Suriye´de olduğu gibi, ?seni ben koruyacağım? derse, Sudan Suriye gibi olur. Katar Emiri Sudan için gerekli yardımı yapacaklarını ilan etti. Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiirde, Ömer El-Beşir´i arayarak Sudan´ın istikrarının ülkesi için hayati derecede önemli olduğunu ifade etti.
Sudan sokakları ekmek fiyatlarının yüksekliğinden şikayet edenlerden rejim değişikliği isteyenlere kadar farklı seslerle dolmaya başladı. Ömer El-Beşir yaklaşık 30 yıllık iktidarında yolun sonuna gelmiş görünüyor. Sudan gecikmeli bir ?Afro-Arap Baharı? yaşıyor gibi. Fakat bu değişimi kendi iç dinamikleriyle sağlayamazsa, Libya´da olduğu gibi, rahat ve huzur getirmeyen Arap Baharı, hiç kış mevsimi görmeyen Sudan topraklarına kar yağdırır.
Sudan´da yaşananlar ortaya koymaktadır ki İslam dünyasındaki ülkeler kendi sistemlerini kurmadıkları müddetçe halklarına refah ve huzur getiremezler. Küresel sistemin içinde kalarak, onun kurallarıyla ve uygulamalarıyla ekonomik olarak direnmeleri mümkün değil. En önemlisi de siyasal değişim ve dönüşümleri kendileri yapmadıklarında, dinamizmlerini kaybedip operasyonlara açık hale gelirler. İslam dünyasındaki ülkeler bir bir istikrarsızlaştırılıyor. Var olan görece istikrarlar bile yok edilmek isteniyor.
[Mustafa Efe Afrika Stratejik Araştırmalar Merkezi (AFSAM ) başkanıdır]