Tarih: 07.11.2021 18:33

Stratejik Tarih Yorumu

Facebook Twitter Linked-in

“Katarlı düşünür, yazar ve edebiyatçı. Geniş araştırmalar, özellikle genç neslin zihinsel kapasitesini artırma ve onları toplumlarına ve insanlığa hizmet edebilme durumuna getirmek için çalışmalar yapmaktadır. 1953’ te doğan Casim M. Sultan 1980’de Kahire Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. İngiltere’ye giderek birkaç yıl çalıştıktan sonra tıbbi hizmetler sorumlusu olarak Katar’a döndü. Bu alandaki tecrübesi onun pratik bilgisini geliştirerek gelecekte devamlı stratejik planlamalar yapması yönünde hayatını şekillendirici bir rol oynadı.

Din, felsefe, sosyoloji ve tarihe olan ilgisi ve 1973’ten beri bu alanlarda faaliyet gösteren sosyal ve politik hareketlerle olan ilişkisi, Casim M. Sultan’a bu hareketleri derin bir şekilde inceleme ve tanıma imkânı sağlamış ve bu faaliyetleri kitap ve konferanslarında ortaya koymuş olduğu teorisini geliştirmesine yol açmıştır.

Casim M. Sultan, toplumların daha iyi bir geleceğe doğru gidişte pratik ve uygulanabilir plan ve programlar geliştirmek için öngörü, öneri ve analizleri kapsayan teorisini “Toplumsal Diriliş Projesi”ne dönüştürmüştür. Bütün vaktini harcadığı projesi için 1973’ ten beri okuma, yazma ve derin analizler seyahatine devam etmektedir. Tanınıp yayılmasını sağlamak için dünyanın farklı yerlerine seyahat ederek bu projeye katılmak isteyen gençlere ders ve konferanslar vermektedir. ‘360 derece’ olarak adlandırılan bir programı vardır ve bu projenin kapsadığı en önemli konuları kolayca kavrayabilmeleri için öğrencilere önemli veriler sunmaktadır. Bu kurslarla gençleri gerçek hayatta tecrübe sahibi kılarak teorileri pratize edecek kıvama getirmektedir.”

Birçok yayınlanan kitaplarının içinden biz bugün “Stratejik Tarih Yorumu” adlı eserinin ana başlıklarına genel olarak değinip özelde ise “İbn Haldun ve Asabiyet” anlayışından biraz söz edeceğiz. Kitap sekiz ana bölüm, yetmiş beş alt başlık ile bir kaynakçadan oluşmaktadır. Kitabın ana başlıkları ise şöyle:

Tarih Perspektifi, Tarih Felsefesi, İbn Haldun ve Asabiyet, A. Toynbee ve Medeniyetler, Hegel ve İdeal Tarih Yorumu, Marx ve Tarih Felsefesi, Mailk Bin Nebi ve Medeniyet Perspektifi, İmaduddin Halil ve Tarih Tekâmül Teorisi.

Yine kitapta Marx ve Hegel’den yazar söz ederken şöyle der:”Son olarak okuyucunun bilmesini istediğimiz nokta şudur; bizler bu çalışmamızda Marx ve Hegel gibi Batılı düşünürlerin görüşlerini de ele aldık. Bu, onların görüşlerini tümüyle benimsediğimiz anlamına gelmemektedir. Ancak biz, hikmetin mü’minin yitiği olduğuna ve o insanların bazı gerçekleri gözden kaçırırken bazı gerçekleri de ortaya koyduklarına inanmaktayız.” (s:13)

“Stratejik Tarih Yorumu” kitabının kritiğini beraberce yaptığımız bir kısım arkadaşlarla İbn Haldun ve Asabiyet mevzuunu konuşurken bütün asabiyet duyguları cahiliyedir, ifadesinde bulundum. Kitabı iyice tetkik edip sahasında uzman kişilerle de bu hususu değerlendirince o genel hükümde yanıldığımı fark ettim.

İbn Haldun’da Devlet ve Asabiyet Teorisi

İbn Haldun’un tarih yazarken ve insanoğlunun yaşam serüvenini keşfe kalkışırken öncelikli meselesi, “Devletler nasıl tarih sahnesine çıkar, nasıl yok olurlar şeklindeki esaslı sorulara cevap aramaktı.
İbn Haldun, değerlendirmesini yaparken devletlerin de tıpkı bir insan gibi ömürlerinin olduğu gerçeğini esas almıştır.(s:34)

Devletin Yaşam Döngüsü

“İbn Haldun devlete, doğan, büyüyen ve sonra da yok olmak üzere çöküşe geçen canlı bir organizma olarak bakar. Ona göre, kelimenin tam anlamıyla canlı organizmaların nasıl belli bir ömrü varsa devletlerin de belli bir yaşam dilimleri vardır.”

O, devleti Rabbimizin şu ayeti kerimesinde zikrettiği şekliyle insan hayatı için söz konusu olan döngüye benzetir. “Sizi güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli yapan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapan Allah’tır. Şüphesiz ki Allah, dilediğini yaratır. Ve o, bilendir, kudret sahibidir.” (Rum 30/54)

İbn Haldun’a göre devlet şu dört süreci yaşar:

1. Bir devletin kuruluş devri onun ilk aşamasını teşkil eder. Belli bir gücün, yönetimi herhangi bir şekilde ele geçirmesi veya zorla kendini kabul ettirmesi ile devlet kurulur.
2. İkinci aşamada asabiyetin elinde olan gücün şahsileşmesi süreci başlar.
3. Bu aşamada sağlanan siyasi iktidarla birlikte elde edilen imkânlardan faydalanma dönemidir.
4. Aşırı israf, savurganlık ve lüks yaşam sebebi ile yaşlanma ve sorunlarla baş edememe, tükenmişlik durumunun yaşadığı süreç.

İbn Haldun’un devlet ve medeniyet düşüncesi asabiyet ilkesine dayanır. İbn Haldun asabiyet kavramından söz ederken akrabalar, kabileler veya aşiretler arasında var olan ve onları yönetim erkine sahip olmayı arzular hale getiren güçlü dayanışma duygusunu kastetmektedir. Bu duygu onları iktidar olma uğrunda örgütleme, kabilevi uzlaşmalar vs. her ne türden olursa olsun ittifaklar, dostluklar kurmaya kolayca itebilir.

İbn Haldun bir sosyal grubun herhangi bir sistemi nasıl devireceği, sistemi ele geçirdikten sonra ne tür durumlarla karşılaşacağı ve istikrarı sağlamak için nasıl ihtiraslı davranacağı ve sonunda kendi sonunu, çöküşünü nasıl hazırlayacağı meselelerini incelemiştir. İbn Haldun’a göre “asabiyet” din ya da kan bağı üzerine şekillenir. Söz konusu bağ bu aidiyeti benimsemiş insanlar arasında güçlü bir şekilde benimsediği zamanlarda, o insanlar yönetim erkini elde etmeye kadar sürükler. Fakat yönetime ulaştıklarında aralarındaki bağ zaman içinde çözülür ve bu durum onların sistemlerini çöküşe götürür. Bir sistem çökünce onun yerine yenisi gelir. İbn Haldun bu teoriyi şekillendirirken-incelemelerini daha çok içinde yaşadığı Kuzey Afrika’da kurulmuş sultanlıklar üzerindeki gözlemleri ile sınırlandırmışsa da- asabiyet teorisi özünde doğru bir teoridir ve başka toplum örnekleri ile de örtüşmektedir. (s:35)

Muhammed Abid el Cabiri “Mealimi Nazariyyeti Halduniyye” adlı kitabında asabiyeti “maddi ya da manevi bir yakınlık üzerine kurulu belli bir sosyal grubun üyelerini birbirine sürekli olarak bağlayan ve kendilerine yönelik herhangi bir tehdit durumunda şiddetlenen toplumsal bir bağ” veya “ister savunma ister saldırı şeklinde olsun bir topluluğa karşı gelme gücü veren grup gücü” olarak tanımlamaktadır. (s:37)

Yukarıdaki satırları okuyup düşününce bütün asabiyetlerin cahiliye olmadığını anlamış bulunmaktayım. Önemli olan bu duygu ve düşüncenin yerli yerinde kullanılmasıdır.

Şu ana kadar yayınlanmış olan  eserleri şunlardır:

*Dirilişten Uyanışa
*Toplumsal Dönüşümün Yasaları
*Stratejik Tarih Yorumu
*Tarihsel Hafıza
*Stratejik Düşünme
*Siyasi Çalışmalarda İlkeler
*İktisadı Anlamaya Doğru İlk Adım
*Yeni bir Başlangıç




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —