Avukat Celal Ülgen’in; “Cezaevinde şiddet gören Barış Pehlivan'a gardiyan "ben devletim" demiş. Bu devlet lafını kenara atmayın. Fetö yargısı döneminde gardiyanlar gece yarısı tutukluları gürültü yaparak uyandırır ve "Kalkın devlet her zaman 18 yaşında" derlerdi. Bu basit bir hatırlatma değildir.” yazılı twitini okuyunca bu haberi es geçtiğimi hatırladım.
Cezaevi girişinde Barış, gardiyanlar tarafından kötü muameleye maruz kalıyor. Gardiyanlardan biri Barış’ın sırtına vurarak darp ediyor. Avukatları gerekli hukuki başvuruyu yapmış, başsavcılık ise yaptığı inceleme de kötü muamele yapılmadığına hükmetmiş.
Üste yaranmak için resmi ya da gayrı resmi kişilerin durumdan vazife çıkarıp bir başlarına eyleme girişmelerinin bir benzeridir.
Kötü muamele ve işkence insanlık suçudur. Bu tür insanlık onurunu yaralayan durumlara, yaşananlara ses çıkarmayanların, başlarına bir durum musallat olduğunda feveran etme hakkı yoktur.
Kılıçdaroğlu’na atılan yumruğa da, Pehlivan’a yapılan darb da, başta yine HDP eş başkanları olmak üzere tutuklanan tüm yetkililerine reva görülenlere de, yumruklanan ağzı burnu kırılan gazetecilere de, X bir vatandaşa da, sokakta oynayan çocuğa silah çekildiğinde de, yolda kimlik sorulan halktan birinin boğazı sıkıldığında da, ellerindeki listelere göre yapılacak infazları dile getirenlere karşı, ses verilmediği itiraz edilmediği sürece bunlar normalleşecek ve işkence sıradanlaşacaktır.
İnsanın üst bir makama tabi olmak bahanesiyle ne kadar sorumsuzlaşabileceğini göstermiş bir deney vardır. “Milgram Deneyi” bu konuyu çok bariz bir şekilde anlatır. Merak edenler deneyi araştırıp okusunlar. Makaleye sığmayacak derinlikte sarsıcı bir deneydir. Özetle; insanların itaat etmesindeki önemli faktörlerden birisi de hiçbir sorumluluk altında olmadıklarına inandırılmalarıdır. Durumdan vazife çıkaranlardan kastım tam da budur. Gün gelir de, bu isimler yargılanırsa davrandıkları şekilde muamele görmek istemezler.
Bu iktidarla beraber güç zehirlenmesi yaşayan bariz isimler var. “Stanford Hapishane Deneyi” de bu duyguya şöyle ışık tutar:
Kendisine az buçuk yetki verilen, zayıf olanın üzerinde tahakküm kurma olanağı tanınan, gelişimini tanıyamamış her birey, kendince bir Tanrı kesiliyor. Özellikle cezaevi gibi otoritenin baş döndürücü derecede hüküm sürdüğü yerlerde ve benzeri Sıkıyönetimlerde, veyahut güçlünün zayıfı ezebildiği tüm ortamlar için bunlar ne ilk ne de son oluyor maalesef.
Sizden, bizden diye ayrıma tabi tutulup, yaşananlara öteki olduğu için ses çıkarılmıyorsa, halimiz yamandır.
Hukuku bu kadar ayaklar altına alırsanız, ayağınızın altında ezilen sadece hukuk olmayacaktır.
Kendiniz de, geleceğiniz de, ülkenizde ezilecektir.
Barış Pehlivan olayı özelinde yazdığım gardiyanın bu durumu; aklını muktedirlere satanlara örnektir. Üstlere yaranmak için, durumdan vazife çıkarıp, onların iyi dediklerine iyi, kötü dedikleri kötü davranmayı kendilerine vazife, emir telakki ediniyorlar.
Demokrasinin ve hukukun, neredeyse esamesi kalmadı. Bu saçmalıklar toplumda şirazenin kaçmasına yol açtığında korkarım iş işten geçmemiş olsun.
Gidişat, hiç de hayra alamet görünmüyor!
19.5.2020 Veysi Dündar