Söz/egemenlik servette olunca... -1-

Bahattin ELÇİ

Söz/egemenlik servette olunca... -1-

Söz/egemenlik servette olursa dünya bu halde olur. Çoğu Siyonist sermayeli çokuluslu şirketlerin yönetiminde/kontrolünde bir dünya... Tüm kutsalların, değerlerin örselendiği, sömürüldüğü, ifsad edildiği bir dünyada, nereye? Bu gidişe Hakk´ın da rızası yok, halkların da. Ne Hakk´ın yönetimi ne de halkın yönetimi değil... Hukuk güçlülere yok, zayıflara var. Taksimat mı? ?Bir kişiye on pul, on kişiye bir pul!? İnsanlar arasındaki çatışmaların/çekişmelerin önemli sebeplerinden birisi de ?sahip olma? duygusudur. Söze, makama, servete, itibara, şerefe sahip olabilmek. Bu, en küçük toplum olan ailede de, devletlerde de kendini gösterir. Hatta bedenimizde kalbimizde bu çekişme sürüp gider. Kalp koltuğunda kim oturacak, beden ülkesine kim egemen olacak?! Akıl/vahiy mi, nefs/şeytan mı? İlkinde barış/adalet/huzur; ikincisindeyse çatışma/zulüm ve huzursuzluk söz konusu olur. Bu savaş ölünceye kadar sürecektir. İtibar ise son nefesedir.

 

Ailede daha çok eşlerin ?söz benimdir, benim olsun? didişmeleri boşanmalara kadar gider... Devlet adamlarında, siyasetçilerde, her alanda bu çekişmeler, rekabetler sürüp gidiyor. Nedeni benliğimizdeki ?ben?dir. Riyaset/başkanlık sevgisidir. Bu, nefsin terbiyesi/tezkiyesi zorunluluğunu ortaya çıkartıyor. Bu kuvvetin dizginlenmesi, frenlenmesi, terbiyesi, düzenlenmesi şart... Uluslararası büyük savaşların nedenleri arasında da bu üstünlük duygusu belirleyici olabilir. Amaç birçok değere/ kutsal perdelere gizlenir de...

Emanetlere/nimetlere sahip olduğumuzda sınavlar daha da çetinleşiyor. Genellikle de servet, asalet, makam, kuvvet, ilim, güzellik gibileri insanı azgınlaştırabiliyor, şımartabiliyor, tağutlaştırabiliyor... Ortaya zulüm/fesat çıkarak kökleşebiliyor, yaygınlaşabiliyor. Demokrasilerde, hayatın her alanında, temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi din de düzenlenebiliyor, sınırlandırılabiliyor.

Tek başına makam, servet, şöhret, ilim azdırabiliyor... Bu kuvvetler bir kişide toplanırsa o zaman durum daha da vahimleşir. Tağutlaşır, insan... En tehlikeli, zararlı olan servetin/zenginliğin egemen olması veya siyasetçilerin bu yolla zenginleşmesi... Bu hallerde toplumlar felaketin eşiğinde olurlar. Bu iki güce, siyaset ve servet gücüne bir de ?yargı? gücü eklenirse artık çöküş, yıkılış mukadder olabilir. Çünkü hukuk/yargı bunu önleyebilecek tek güçtür. Mazlumların/mağdurların sığınağı olması gereken yargı/hukuk siyasallaşarak, iktidarın elinde muhalifleri, zayıfları sindiren bir araç haline dönüştürülürse... ?Zulümle abad olunmaz.? ?Adalet mülkün temeli.? ?Aş kokarsa tuz çare; tuz kokarsa ne çare??

Tarihte Firavun, Nemrut siyasi azgınlığa; Karun servet azgınlığına,?Belam? da ilimde/amelde azgınlığa ve sonuçta hüsrana ibretler/örneklerdir. Firavun denizde, Nemrut sinekle helak edildi. Karun, Hz. Musa´nın (a.s.) amcasının oğlu olmasına rağmen Firavun´un safındaydı. Servetiyle azdı, Hz. Musa´ya iftira da atıp, bedduasına uğrayınca hazineleriyle birlikte yere batırıldı. Belam da, duası reddedilmeyeceklerdendi. O da dünyalıklar karşısında sabredemedi, azgınlaştı helak edildi, zilletle...

?Hiç ders alınsaydı, tekerrür mü ederdi, tarih??

SÖZ/EGEMENLİK SERVETTE OLUNCA... -2-

Günümüzde de dünyanın manzarası tam bir zulüm manzarası değil mi? Süper devletin/ABD´nin başında baş döndürücü servetiyle bir Firavun-Karun var. Siyasi ve servet gücü birleşmiş, tağutlaşmış... Habire zulmediyor. Kendisi Siyonizm´e/şeytana/nefsine köle ve dünyaya da ?efendilik? satıyor?! Onun işbirlikçileri de genellikle Müslümanların başlarındaki krallar... Bunlar büyük krala uşak iken, halkların da efendileri krallar! Onların da büyük servetleri ve küçük koltukları var, hatta tahtlarını koruyacak orduları... Tahtları sallanırsa o zaman demokrasiyi kurtarmak için müdahale de yapılır. Zaten servet de kuklacının kasasında, yönetiminde değil mi? Ülke kaynakları ele geçirilmiştir. Şantaja da açıktır. İşte manzara...

Uyarı görevindekiler/âlimler de kralların yanında halkın tepesindekinin zulmüne ortak oluyor, onları İslam´ı da alet ederek meşrulaştırmaya çalışırlar. İşte Kâbe imamı(?) örneği... İmam, kralın emrinde. Kral büyük kralın emrinde... Kral halkın tepesinde... Müslümanların kıblesi Kâbe; Kâbe imamının kıblesi ABD! Allah namazlarımızı kabul eylesin...

Servetin tahakkümünden, işbirlikçi yöneticilerden kurtulmadıkça, tüm dünyada Müslümanlar olarak izzete kavuşmamız iflah olmamız zor gözüküyor. Yoksa ?Selman?ların, ?Sisi?lerin zulümleri/fesatları, ümmetin de zilleti sürüp gider...

Rabbimiz, ?adaleti ve emanetleri ehline vermemizi? emrediyor, zulmü de yasaklıyor. Efendimiz (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde: ?Ahir zamanda emanetler ehil olmayanların eline geçer...? ?Hak ettiğinizle yönetilirsiniz.? ?İki sınıf vardır ki, onlar düzelirse halk düzelir, bozulursa halk bozulur: Ulema, umera? buyurmuşlardır. Hele bu sınıflar İslam adına zulüm ediyorsa, o zaman durum daha da vahimleşir. Halk İslam´dan uzaklaşır.

Efendimize (s.a.v.) peygamberlik geldiğinde Mekke´deki kodamanlar: ?Bu görev Mekke´de veya Taif´de bizim gibilerden birine gelmesi gerekirdi? diyerek, O´nun (s.a.v.) ise bir yetim olduğunu ileri sürerek itiraz ediyorlardı. Beni İsrail de kodamanlardan olmadığı için Talut´a itiraz/muhalefet etmemişler miydi? Şimdilerde/günümüzde de ?demokratik ülkelerde bile seçilebilmek için/siyaset için benzeri anlayışlar, uygulamalar yok mu? ?Paran varsa düdüğün çalar? sözün geçer, seçilebilirsin... İtibar/söz servetin... İlim, ehliyet, fazilet, ahlak mı? Olmasa da olur. Kimi zaman bu özellikte olanlar belirleyici güç (servet) tarafından bir süre kullanılıp, sonra da üstü çizilerek, atılır kenara... Aslında böyleleri ?yem?dirler, süstürler. Kimi zaman da perde olurlar... Din, çoğu zaman halkı sömürmek, uyutmak, uyuşturmak için siyasete alet de edilebilir.

Özetle servetin, siyaseti, hukuku, yargıyı, hayatın her alanını hatta dini bile belirleyebildiği düzenler, köle düzeni değil de nedir? Bu küresel liberal emperyalist düzen ne zamana kadar?

Hayır! Biz bu zulüm düzeninin bir parçası olamayız/olmamalıyız. Bunu adaletle değiştirmek derdimiz, davamız var.

Çözüm mü? Her şeyi en mükemmel düzenleyen, herkesi bağlayan ?Üstün Hukuk?ta... Hukukun (ilahi) üstünlüğünde/Hakk´ın egemenliğindedir. Vesselam?