İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, hükümetin pandemi konusunda aldığı kararları, ekonomi ve dış politika uygulamalarını eleştirdi.
Ağıralioğlu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı “Benden koruma isteme o zaman kendi aracınla git, gerekirse bisikletle git” şeklindeki sözlerine ilişkin olarak, “Çeyrek asırdır iktidarda olup, son tahlilde Anayasa Mahkemesi Başkanına, ‘Bisikletle gezebiliyor musunuz hadi gez’ demek, ülkemizi güvensiz hale getirdik, berbat ettik, yönetemedik, güvenle gezilemez bir ülkenin İçişleri Bakanlığı görevini yapmaktayız demektir. Aslında bu biz vazifemizi yapamadık demektir, bunun peşinden istifa gelir” görüşünü dile getirdi.
“Türk devleti böyle bir üslupla yönetilemez. Sokak çetelerinin kullandığı bir dil, böyle ifadelerle yönetilen devletin Türk Devleri olması bizi mahcup etmiştir” diyen Ağıralioğlu, şunları kaydetti:
“Kamu düzenini sağlamakla görevli bir bakanın, yargının tepesindeki en üst düzey Anayasa Mahkemesi Başkanına bu dille konuşmasını makul görmek mümkün değildir. Kamu düzenini sağlamak demek ülkenizi bisikletle gezilecek ülke haline getirmek demektir. Çeyrek asırdır iktidarda olup, son tahlilde Anayasa Mahkemesi Başkanına, ‘Bisikletle gezebiliyor musunuz hadi gez’ demek, ülkemizi güvensiz hale getirdik, berbat ettik, yönetemedik, güvenle gezilemez bir ülkenin İçişleri Bakanlığı görevini yapmaktayız demektir. Aslında bu biz vazifemizi yapamadık demektir, bunun peşinden istifa gelir.
Türk devleti böyle bir üslupla yönetilemez. Sokak çetelerinin kullandığı bir dil, böyle ifadelerle yönetilen devletin Türk Devleri olması bizi mahcup etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı hatırı sayılır korumalarla geziyor, bizim ülkemizin en iftihar edilecek tarafı iktidara geldiklerinde taahhütleri buydu, memleketin her bir tarafına insanların huzurla gidebildikleri bir ülke vadetmişlerdi 20 yıl sonra bulduğumuza bakın. Geldiğimiz durumda devletin Bakanı, Anayasa Mahkemesi Başkanına ‘hadi bisikletle gez bendi gezerim’ diyor. Bisiklet savaşları başladı. Bisikletle gezilebilir bir ülke vadediyoruz İYİ Parti olarak. Makam arabalarından kurtulmuş bir ülke vadediyoruz. Camilerde koruma ordusuyla namaz kılan protokolden kurtulmuş bir ülke vadediyoruz. Devletin bakanlarının bile Cumhurbaşkanıyla görüşme konusunda geniş bir koruma protokolünden kurtulmuş bir ülke vadediyoruz. Sayın Soylu duysun, milletimizde duysun İYİ Parti’nin en mühim taahhütlerinden bir tanesi makam arabalarının elden çıktığı, koruma ordusundan hem trafiğin, hem gözümüzün kurtulduğu bir ülke vadediyoruz. Süleyman Soylu Bey’in bu en son ifadesi bundan daha kötüsü olmaz diyebileceğimiz bir ifadedir.”
Ağıralioğlu, pandeminin başında 21 gün tam karantina uygulanabilmiş olsaydı, onun sonuçlarına göre ters karantina uygulayarak virüsle mücadelede çok etkin, çok daha güvenli netice alınacak bir imkana sahip olunabilirdi vurgusunu yaparak şunları söyledi:
“Madem böyle sürü bağışıklığına fiili durum olarak geçecektik, bunu bir yönetim stratejisi haline dönüştürecektik o zaman bu kadar sağlık çalışanını virüsün üzerine salmaya ne gerek vardı. Madem sürü bağışıklığına dönülecekti devletin imkanları bu kadar neden heder edildi. Madem kaderciliğe teslim olacaktık bu kadar fedakarlık niye yapıldı. Bizim milletimiz halaya, horona, düğüne kurban verdi. Düğünlerde halaya kurban edildik. Bu artık sağlık sisteminin bir yükü değil insanlığın yükü haline gelmiştir. Sağlık çalışanlarımız kendi evlatlarından, analarından babalarından uzakta yaşıyorlar biz daha konforlu yaşayalım diye. Sağlık çalışanlarının emeklerini, doktorlarımızı yetiştirmek için onca imkanı seferber ederek elimize geçmiş sağlık kadrosunu bu kadar pervasızca kurban etmek ne devlete yakışır, ne milletin geçmişine yakışır. Türk devleti virüsle mücadele ederken tabii ki ekonomik zorluklarını da yürütebilmeliydi.
Bu disiplinsizliğin savrulmanın, bu kadirbilmezliğin karşısında sağlık çalışanları artık iyileştirme motivasyonunu kaybetti, devletin bu anlamdaki savurganlığının bedelini sadece kendilerinin ödüyor olmasından müzdarip oldular, istifaların eşiğine geldiler. Yoğun bakımlarda yoğunluk oranları dolmuş artık çadırların kurulmasına mecburiyet oluşturuyor.
Pandemi ile ilgili istatistiklerin yanlış olduğuna dair bir hissiyat, devlete olan güvensizlik var. Sağlık Bakanlığı ilgili bütün kurumları biraraya getirerek, bu virüsün, bulaşı sürecinin bütün detaylarının, kime nasıl bulaşmışsa, kim hangi gerekçe ile vefat emişse, vücuttaki tahribatın detaylarının virüsle mücadelede bize yeni bir yol haritası oluşturacak şekilde verilmesi lazım. İstatistiği hayatta olmayan bir toplum mümkün değil bu mücadeleyi kazanamaz. Şimdi daha etkin bir mücadele ile karşı karşıyayız. Hastanelerin dolduğu bir süreçte sonbahara giriyoruz. Sonbaharın artan hasta sayılarıyla birlikte riskin daha büyük olduğunu söylüyorlar, biz daha etkin bir hazırlığa başlamazsak, yeniden tam karantinayı düşünemezsek, sahayı bu tam karantinada yönetme organizasyonu kurulamazsa birkaç ay sonra karşı karşıya olduğumuz yük bugünkünden çok daha fazla olacaktır. Devleti bu hassasiyete uygun bir ciddiyeti taşımaya davet ediyoruz.”
Ekonominin pandemiden önce bozulduğunu belirten Ağıralioğlu, 2019 verilerinde hatırı sayılır bir küçülme yaşandığını pandeminin ise bunun tuzu biberi olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:
“Hükümet 2002’den 2020’ye kadar her günü bir öncekinden daha kötü olan hükümetin konjonktürel olarak kredilerle büyüttüğü ekonomiyi çok başarılıymış gibi takdim etmesini doğru bulmuyoruz. Konjonktürel büyüme rakamlarından daha büyük kronik problemlerimiz olduğunu düşünüyoruz. Bütün istatistikler, memleketin bütün verileri 2002 verilerine dönmüş durumda. Memleketi teslim aldıkları süreçlerden daha kötü süreçlere taşımışlarsa memleketi bunu dış güçler gibi takdimle kurtarmalarını doğru bulmuyoruz. Geniş tanımlı işsizlik yüzde 6’lara vardı. İşsizler ordusuyla karşı karşıyayız. 8 milyon 800 kişi hükümetten iş bekliyor. Memlekette işsizlik var, esnafımızın dertleri var, dar gelirli gruplarımız var ama hükümet ‘batmalarına seyirci kalamayız’ diye havaalanı inşaatında vermiş oldukları müteahhitlerin devlete ödeme taahhüdünde olduğu kiraları ötelemeyi konuşuyor. Batmalarına müsaade edemeyiz cümlelerinin içerisinde dar gelirliyi unutup zenginleri kurtarma ifadeleriyle devlet yönetmeye kalkıyorlar. Biz Hükümetin milletini de bu 5 müteahhit gibi saymalarını istiyoruz. Geçen dönem kredi vererek şimdi ilk taksidini ödemeyle karşı karşıya kalmış ödemelerini neden ertelemiyorsunuz. Çocuklarımız, onların KYK borçlarını niçin ötelemiyorsunuz da müteahhitlerin taahhüt ettikleri paraları niçin öteliyorsunuz. Pandemi dolayısıyla arkasına sığındıkları hiçbir mazeret ekonominin kötü yönetildiği gerçeğini gizleyemez.”
Kaynak: milligazete.com.tr