Soruları FETÖ mü çaldı?

İbrahim Kiras, ÖSYM nezdinde KPSS ile ilgili soru çalınmasına yönelik kendi düşünceleri ile konuya dair söylentileri de, iddia sahipleri üzerinden değerlendiriyor.

Soruları FETÖ mü çaldı?

Türkiye’de yüz binlerce genç insanın gelecek ümitlerini temsil eden KPSS sorularının bir dershanenin yayınladığı dergide örnek sınav sorusu olarak yer alması son yılların en vahim skandallardan biri.

Geçmiş yıllarda FETÖ’nün yaptıklarını fena halde hatırlatan düşündürücü bir olay bu. Haddizatında toplumun çoğunluğu bunun geçmişteki örneklerine benzer bir soru hırsızlığı olduğu görüşünde.

Kimilerine göre ise burada bir soru hırsızlığından ziyade beceriksizlik, ehliyetsizlik, denetimsizlik, başıboşluk şeklinde tezahür eden kötü yönetimin pratik örneklerinden biri var gibi görünüyor.

Başkanlık sistemi (veya sistemsizliği) ile birlikte kurumların etkisizleştirilmesi, denetim mekanizmalarının ortadan kaldırılması, ehliyet ve liyakat ölçütünün yerini sadakat şartının alması her gün bir yenisi çıkan bu türden skandalları üreten temel kaynak.

Hemen her alanda benzer bir tablo var. Söz gelimi orman yangınını söndürürken de sınırları yolgeçen hanı yaparken de enflasyon oranını hesaplarken de ülkenin ihtiyat akçasını ve döviz rezervlerini eritirken de aynı keyfilik, aynı başıboşluk, aynı sorumsuzluk, aynı beceriksizlik rol oynuyor.

Dolayısıyla yaşanan hadise hırsızlık da olsa iş bilmezlik veya savsaklama da olsa sonuçları itibarıyla her halükârda kötü yönetimin bir ürünü olarak görülmek durumunda.

***

Bu olayın bir soru hırsızlığı olmayabileceği görüşünde olanların getirdikleri açıklama ÖSYM’de soru hazırlama görevi verilen kişilerin bununla uğraşmayıp sağdan soldan soru toplayarak söz konusu skandala yol açmış olabilecekleri şeklinde. Bu çok iyimser bir yorum tabii.

Bu yoruma dayanak olmak üzere şakayla karışık ileri sürülen bir başka argüman da var: Soru çalmalarına gerek yok ki, zaten mülakat uygulaması sayesinde liyakat sahipleri yerine iktidarla irtibatı olanlar hak etmedikleri yerlere gelebiliyorlar!

Bir de olayın işleyişinin mantığı bakımından soru hırsızlığı değil denilebilir. Çünkü birileri soruları çalmış olsalar bunu açık açık dergilerde falan yayınlamazlar herhalde, kendi adamlarına el altından dağıtırlar. Geçmişte FETÖ’nün yaptığı gibi…

Buna karşılık ise şöyle bir izah ileri sürülüyor: Belki, diyorlar, zaten el altından dağıtılıyor, bunlar muhtemelen oradan buradan sızanlar.

Olabilir tabii. Düpedüz soru hırsızlığı da olabilir. Ne olduğunu fazla uzak olmayan bir gelecekte öğreniriz inşallah.

***

Gelgelelim hırsızlık mıdır başka bir şey midir tartışmaları sırasında dikkat çeken bir başka nokta, iktidar cephesinin büyük bir gayretle “çalındı” iddiasını öne çıkarmaya çalışıyor olması.

Aslına bakarsanız, yaşanan hadisenin ne yok sayılması ne de bundan dolayı sorumluluk üstlenilmesi düşünülemeyeceğine göre başka birilerini suçlamaktan başka bir çıkar yol da yok.

FETÖ bu işlerdeki malum sabıkası itibarıyla zaten akla ilk gelen olağan şüpheli. Ancak bu işi gerçekten FETÖ yapmış bile olsa iktidarın sorumluluğu ortadan kalkar mı?

Bu örgüt bunca zaman sonra hâlâ devlet kurumları içinde organize faaliyetler yürütebiliyor ise bunun hesabını vermesi gereken kim? Bu anlamda suçu FETÖ’ye atmak “Şecaat arz ederken sirkatin söylemek” babında bir tutum olmaz mı?

Öyle anlaşılıyor ki iktidar kesiminin beklentisi böyle bir olumsuzluğu olumlu bir fırsata çevirerek “devlet içindeki FETÖ’cüler hâlâ tehdit oluşturuyor” mesajı vermek suretiyle tabanını konsolide etmek. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar. Hem böylesi vahim bir skandalın sorumluluğundan kurtulmuş hem de tabanlarını tahkim etmek için bir fırsat bulmuş olacaklar.

Ne var ki bu taktik bumeranga da dönüşebilir.

------------------------

YEDİİKLİM NOTU

KPSS sorularının çalınması iddiaları bağlamında adı geçen dershane ve yayınevi iktidar çevreleriyle ilişkileri olduğu söylenen kişilere aitmiş. Bu tek başına bir suçluluk karinesi olamaz elbette ama bu grubun başka bir sabıkası insanı düşündürecek cinsten: Ülkemizin saygın edebiyat dergilerinden Yediiklim’in “adının çalınmasından” söz ediyorum.

1987’den beri yayın hayatını sürdüren bu derginin bünyesinde Yediiklim Yayınları adıyla Türk edebiyatının seçkin kalemlerinden birçok şiir, öykü, deneme kitapları da yayınlandı. Ne var ki marka tescili yapılmayan bu ismi mezkûr dershaneciler izin almadan kullanmaya başlamışlar, yapılan uyarılara ve ricalara kulak asmamışlar, üstüne üstlük Yediiklim Yayınları markasının ticari tescilini de kendi üzerlerine yaptırmışlar.

Burada tezahür eden ahlak anlayışına bakarak bu işi yapan öbür işi de yapmıştır yargısına varmak doğru olmasa da ilişkileri ve faaliyetleri titizlikle incelenmesi gereken bir kuruluş var karşımızda diyebiliriz galiba.