Yazılarını Türkçe yazan bir kişi olarak Siyonizm eleştirileri yazmayı hiçbir zaman anlamlı bulmadım. Güneydoğu Asya ormanlarının birinde yaşayan ve toplam nüfusu 68 olan Tumbubi kabilesinin yaptığı bir hatayı Türkiye’de eleştirmek ne kadar önem taşırsa İsrail’in politikalarını eleştirmek de aşağı yukarı o kadar taşır.
Dünya ve siyaset hakkında fikir sahibi olmaya başladığım günden beri anti-Siyonist’im, Siyonizm’in bir tür ırkçılık olduğuna inanıyorum. Dahası, pek çok anti-Siyonist’ten farklı olarak, sadece İsrail devletinin politikalarını yanlış bulmakla kalmıyor, bu devletin bizzat burjuva hukuku çerçevesinde bile gayrımeşru olduğunu düşünüyorum.
Yine de, Türkiye’de Siyonizm eleştirmek yanlıştır bence. Çünkü memlekette Tumbubi kabilesinin hatalarını savunan kimse olmadığı gibi, İsrail’i savunan kimse de yok. Dolayısıyla yapılan eleştiri afakîdir, havada kalır, somut bir anlam ifade etmez. Muhatabı yoktur çünkü.
Buna karşılık, nüfusun ezici çoğunluğu bilinçli veya bilinçsiz antisemit olduğuna göre, Türkiye’de Yahudi düşmanlığını eleştirmek, ırkçılığı teşhir etmek ve kınamak son derece önemlidir. Hesabını hiç yapmadım, ama bugüne kadar Yahudilik, İsrail filan konularında yazdığım yazıların yüzde 80’i antisemitizm ile, sadece yüzde 20 kadarı Siyonizm ile cebelleşir. Türkiyeli değil de, Allah korusun Amerikalı olsaydım, yazılarımın yüzde 100’ü İsrail eleştirisi içerirdi. Ama Amerikalı değilim!
Olmamama rağmen ve yukarıda dediklerime rağmen, bu yazıda hedefim İsrail.
Durup dururken değil. Nedeni var.
Geçtiğimiz pazartesi günü 100’ü aşkın İsrailli ve uluslararası sivil toplum kuruluşu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’e bir açık mektup gönderdi. Kişi değil de kuruluş olsaydım ben de imzalardım!
Mektup Guterres’i ikaz ediyor ve IHRA’nın antisemitizm tanımının BM tarafından reddedilmesini istiyor.
IHRA’nın açılımı ‘Uluslararası Holokost Anma Birliği’ (International Holocaust Remembrance Alliance).
IHRA, 2016 yılında bir antisemitizm tanımı yaptı. Tanım iki kısa cümleden oluşuyor; Yahudilerden nefret etmeyi ve bu nefretin sözel ve fiziksel tezahürlerini antisemitizm olarak tanımlıyor. Doğru. Hiç sorun yok.
Ancak tanımın arkasından, “IHRA’nın çalışmalarına yardımcı olması amacıyla” 11 adet antisemitizm örneği veriliyor. Bunların yedincisi şöyle:
“Yahudi halkının kendi kaderini tayin etme hakkını reddetmek, örneğin İsrail Devleti’nin varlığının ırkçı bir girişim olduğunu iddia etmek.”
IHRA’nın tanımı (11 örneğiyle birlikte) Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı, Almanya ile İngiltere dahil bir dizi Avrupa ülkesi ve Avrupa Birliği’ne bağlı pek çok kurum tarafından geçtiğimiz yedi yıl içinde kabul edildi. Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde siyasî partiler, üniversiteler, sendikalar ve daha çeşit çeşit kurum IHRA tanımını benimsedi, tüzüklerine dahil etti.
Bunun sonucunda, Siyonizm’i ve İsrail devletinin politikalarını eleştirmek hemen hemen imkânsız hâle geldi. Filistin halkının haklarını savunmak özellikle üniversitelerde işten atılmayı göze almayı gerektiriyor.
İngiltere’de İşçi Partisi’nin eski başkanı, ırkçılığa karşı mücadelesiyle bilinen Jeremy Corbyn, yeni ve sağcı başkan tarafından antisemitizm suçlamasıyla partiden ihraç edilmeye çalışılıyor. Suçlama IHRA tanımına dayandırılıyor!
Guterres’e gönderilen mektubun yazarları, IHRA tanımının İsrail’i meşru eleştirilerden kurtarmak amacıyla suistimal edildiğini yazıyor. Ve dolayısıyla tanımın BM tarafından benimsenmesi doğrultusundaki İsrail basıncına direnmek gerektiğini savunuyorlar.
IHRA tanımının “İsrail’in insan hakları performansını eleştirenlerin ve Filistinlilerin haklarını savunanların meşru söylem ve eylemlerini bastırmak” amacıyla kullanıldığını, antisemitizm suçlamasına maruz kalanlar arasında ya İsrail politikalarını belgeleyip eleştiren ya da Filistinlilerin insan haklarını savunan üniversite öğrenci ve hocaları, insan hakları ve sivil haklar örgütleri, insanî yardım kuruluşları, Amerika Temsilciler Meclisi üyeleri olduğunu belirtiyorlar.
Birleşmiş Milletler’in mektuba tepkisi ne olacak, bilemiyoruz. Ama IHRA tanımına mahkûm değiller.
Haziran 2020’de Kudüs’teki Van Leer Enstitüsü, çoğu profesör olan sekiz koordinatör yönetiminde yeni bir antisemitizm tanımı geliştirme girişiminde bulundu. ‘Antisemitizm Hakkında Kudüs Deklarasyonu’ (https://jerusalemdeclaration.org/) Mart 2021’de 210 akademisyenin imzasıyla yayınlandı.
Tanım İngilizce 16 kelimeden ibaret:
“Antisemitizm Yahudilere Yahudi oldukları için (veya Yahudi kurumlarına Yahudi oldukları için) ayrımcılık, önyargı, düşmanlık veya şiddet uygulamaktır.”
IHRA tanımının olduğu gibi, Kudüs Deklarasyonu’nun da altında örnekler verilmiş. “Evet, antisemitizmdir” diye on örnek; “Hayır, antisemitizm değildir” diye beş örnek.
İsrail devletini eleştirmek antisemitizm değil; Filistin halkının haklarını savunmak antisemitizm değil.
Bitirmeden önce, bu yazıyı Türkiye’de yazıyor olduğum için, bir noktanın altını çizmek ve antisemitlerin ayaklarının altından halıyı çekmek isterim. IHRA tanımı ile Kudüs Deklarasyonu arasındaki önemli siyasî mücadelede yer alan, birincisini kıyasıya eleştiren ve ikincisinin dünyaca kabul görmesi için savaş verenlerin çok büyük bir kısmı Yahudi!
Kaynak: Farklı Bakış