Seçim atmosferine girildiği için daha önce günlerce ülke gündemini meşgul edebilecek konular konuşulmaz oluyor. Başta, terörle mücadele cephesinden gelen iyi veya kötü haberler olmak üzere, yakın vakte kadar kimsenin ön sırayı bırakmadığı mevzular şimdi gazetelerin iç sayfalarına kadar geriliyor.
Bir kez daha anlaşıldı ki sandık görününce hiçbir şey ondan daha kıymetli olamıyor?
***
Tıpkı, ABD ile Menbiç konusunda aylardır tartışma konusu olan mutabakat meselesinin hal yoluna girmesi gibi. Dışişleri Bakanı, ABD´ye gitti, oturdu, konuştu ve anlaşıldığı kadarıyla YPG güçlerinin Menbiç´ten bir vadede çıkması konusunda anlaşma sağlandı. Bunun ne anlama geldiğini özetleyecek olursak; en basit tabirle Menbiç için askeri harekat yapılmasına gerek kalmayacak, yeni bir Afrin operasyonuna gerek duyulmayacak. Önemli bir gelişme. Önemli olmasına önemli ve hatta iktidar için de artı puan ama ortalıkta bir zafer havası yok; kimsenin konuşmaya da mecali yok.
Sebebini anlamak da zor. Yoksa, bizi geriletmek için karanlık odaklarla güç birliği yapan, her türlü kötülüğün kaynağı olan ve bizatihi şer ittifakının da başı olan Amerika´nın birdenbire böyle müzahir davranması, ?dış güçler? anlayışına dair kabulümüzü bozuyor da ondan mı? ABD madem düşmandı bunu niye yapıyor, madem değildi niye böyle konuşuyoruz gibi bir paradoks mu var? Üstelik adamlar hem YPG´yi bir kalemde sattı ve hem de bunu tam seçime üç hafta kala yaptı. Üstelik haberler doğruysa, verdikleri silahları da geri alacaklar? Daha ne olsun!
Ya da anlaşma gereği Menbiç´ten çekilecek YPG´lilerin Fırat´ın doğusundaki PYD bölgesine yerleşecek olmaları mı sıkıntı? Yani, Türkiye´nin sınırdaki asıl büyük probleminin devam ediyor olması mı? Gerekçe her neyse böylesine önemli bir gelişmenin hak ettiği gündem kapasitesine ulaşamaması kayda geçirmeye değer bir durumdur.
Sadece seçim ortamı değil, siyasal atmosferin ateşi yükseldikçe, hal olağanastü bir istikamete hareket edince ülke için önemli konuların değeri düşer. Sorgulanması, konuşulması ve uzun uzun tartışılması gereken meseleler bir kalemde geçilir. Mesela, birkaç sene önce herhangi bir Avrupa ülkesinin parlamentosu (bilhassa Ermeni meseleleri, bilhassa da Fransa) Türkiye aleyhine karar almaya teşebbüs ettiğinde büyük tepki olurdu. Ekonomik ambargo dosyası açılır, diplomatik çaba gösterilirdi. Şimdilerde, bizi yakından ilgilendiren önemli kararlar manşet dahi olamıyor. Tartışmak şöyle dursun, konuşulmuyor bile?
Çünkü, siyasal gerilim yaşamak siyaset yapmak değildir. Bilakis, siyasi gerilim gerçek siyaseti örtbas eder, baskı altına alır ve kalitesizleştirir.
Hatalar ve başarısızlıklar rutin olarak dış güçlerin sırtına yüklenir? Başarılar ise dış güçlere rağmen elde edilmiştir.
***
Böyle bir ortamda ciddi bir mesele konuşmaya kalkan da çoğu kez dış güçlerin oyuncağı ve sözcüsü olmaya mahkumdur. Çelişkilere dikkat çekilemez, tutarsızlıklara laf edilemez. Ucunda küçük de olsa bir başka ülkenin olduğu hiçbir meselede aksi görüş beyan etmek mümkün olamaz. Doğal seyirde ve sessizce içe kapanma kaçınılmaz olur.
Açık ifadeyle, seçimsiz sandıksız zamanları böyle olan ülkenin seçim sath-ı maili de pek farklı olmaz. Nitekim olmuyor? Sath-ı maili olmadı ama belki bizatihi seçim bu kısırlığa çare olur, kimbilir?