Siyasette gelecekte olabilecekleri doğru bir şekilde öngörebilmek için hem objektif bir analiz yeteneği ve tecrübeye, hem de siyasete yön veren çevrelerin ne yapıp ettikleri ve ne düşündükleri ile ilgili az çok bir bilgiye gerek var.
Elde hiç bir bilgi kırıntısı bile olmadan salt tecrübe ve analizle ileriyi görebilmek mümkün değil.
TV ve gazetelerde bu konuda yorumlarda bulunanlara şaşıyorum.
2023 Haziran’ında yapılacak cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri ile ilgili senaryolar ve hiç bir bilgi ve doğru analize dayanmayan halk tabiri ile sallamasyon yorumlar havada uçuşuyor.
Doğru bir öngörüde bulunabilmek için siyasetteki bulutların yavaş yavaş da olsa dağılması, bazı şeylerin belli olması gerekiyor.
Seçim tarihi yaklaştıkça şu anki sisli bulutlu hava mecburen açılmaya başlayacak ve merak edilen bir çok konu da kendiliğinden netleşecek.
Şu an en fazla tartışılan ve merak edilen konu Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının CHP’li veya CHP tabanının içine sindirebileceği bir aday olmaması durumunda en büyük tartışma ve çatlama CHP içinde yaşanacak.
Başta Muharrem İnce olmak üzere bir çok laikçi, ulusalcı, Kemalist aday ortaya çıkacak.
CHP içinde ise en fazla öne çıkan 3 kişi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara BŞBB Mansur Yavaş ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
İlhan Kesici ise ekonomi bilgisi ve tecrübesi yanında Demirel Ailesi’nin damadı olması, muhafazakar ve milliyetçi kesime olan yakınlığı ile öne çıkıyor.
Bu sis ve duman içinde yavaş yavaş da olsa bazı şeyler açığa çıkarak görünmeye başladı diyebiliriz.
İlk görülen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ciddi bir şekilde cumhurbaşkanı adaylığına hazırlandığı.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı başlangıçta İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın olası adaylıklarının önünü kesmek için taktik bir hamle olarak görüldü.
Ancak ilerleyen günlerde bunun böyle olmadığı Kılıçdaroğlu’nun bunu taktiksel olarak değil ciddi olarak düşündüğü anlaşıldı.
Meral Akşener’in yaptığı açıklamalarda İmamoğlu ve Yavaş’ın adaylıklarına yeşil ışık yakarken, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekler bir beyanattan özenle kaçınması ise dikkat çekici.
Bir diğer netleşmeye başlayan şey de küresel sermaye, Batılı devletler ve İstanbul sermayesinin pozisyonu.
Anlaşılan henüz çok açık bir şekilde ifade etmiyor olsalar da destekleri İmamoğlu’ndan yana.
Bu çevreler her nedense Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmıyorlar.
Bu mesafeli duruşlarının nedeni Kılıçdaroğlu’nun seçim kazanma ihtimalini zayıf görmelerinden mi, yoksa bizzat Kılıçdarolu’nun kişiliği ve siyasi duruşu ile mi ilgili olduğu ayrı bir tartışma konusu.
İmamoğlu ise aldığı bu desteklerden olsa gerek Kılıçdaroğlu’nun ‘otur oturduğun yerde!’ mesajlarına rağmen bir biri ardına ısrarla sürdürmekte olduğu yurt gezileri ile ; ‘Kim ne derse desin ben cumhurbaşkanlığına adayım’ tavırlarında.
Siyaset borsasının bugünkü durumunda HDP’nin mevcut yönetimi ise açıkladıkları oldukça soyut beyanname ile hiç bir ön şart ve talep ileri sürmeden Millet İttifakı’nın yanında yer almış gözüküyorlar.
Tabii bu söylediğim bugünkü ‘borsaya’ göre.
Seçimlere kadar köprünün altından ne sular akar bilinmez!
Hava durumunu takip etmeye devam edeceğiz!
Kaynak: Farklı Bakış