Hafta bitmeden yazmak istedim. Pazartesi günü futbolumuz ve siyasetimize dair Sn. Fehmi Koru´nun yazdıklarına derkenar.
Ben de en az Sn. Koru kadar futbol meraklısıyım. Benim gönlüm Sarı Kanaryadan yana. Sezonun başından beri sanki korkunç bir kabusu yaşayan Kanarya?
Bu seneki lig, yıllardan beri görmediğimiz kadar demokratik. Hoş en tepede yer alan Başakşehir FK´nın temsil ettiği performansın arka planında pek de demokrasi tohumları yok. Malum Başakşehir FK İstanbul Belediyesinin vakti zamanında kamusal kaynaklardan devşirdiği bir oluşum. Yine de Türkiye futbol oligarşisinin bilinen 3 ana akım aktörünün averaj sıralaması insanda ?ne oluyor yahu? dedirtecek kadar acaip.
Sanki bir el ligde 60 küsur yıldır devam eden sistemi bilinçli biçimde tasfiye etmiş, bunu yeniden tanzim etmiş ve ligin 18 takımını adından münezzeh puan tablosuna rastgele pay etmiş.
Aslında buna el değil de göz desek daha mı doğru?
Ama nasıl bir göz. Büyük biraderin koca gözü değil. Tam da bunun tersi olan göz.
?Allah´ın kısa ile uzunu ayrı yaratan kadercilik gözü de değil. Tam da bunun tersi olan göz.?
Yani Carl Zeiss´ın gözü.
O da kim ola ?
Bir zamanlar Jena denilen Alman şehrinde dünyanın en şaşmaz merceklerini üretip bunları makinelerin içine derc eden akıl, kendine bir de futbol takımı kurmuştu. Hoş isimli bu takımın adı Carl Zeiss Jena* idi. Burada Jena şehir, Zeiss ise fotoğraf makinelerinde, kameralarda kullanılan en gelişmiş merceklere ithafen idi.
İşte Carl Zeiss´ın ürettiği ve insan aklının mucizesi olan bu mercekler şimdi bize futbol tabelasında demokrasi vaad ediyor.
Lig başlarken yazmış idim; futbolda VAR siyasette niye YOK diye. Tam da buna tevafuk eden müthiş bir lig tatbik oldu. VAR öyle ya da böyle ligin büyüklerini vurdu ve geçti. Bu kadar tesadüf filmlerde bile olmazdı.
Ligin 3 büyüğünün belki de bu zamana kadar arkalarında toplanan milyonlara ithafen tolere edildiği bir çok vakitten farklı olarak artık böyle bir imkana ihtimal kalmadı.
Bugün alınan herhangi bir hatalı karar %99 üzeri netlikte kameranın onayına sunulup hemen revize edilir konumda. Kameranın soğuk katılığı ofsayttan golü, hatalı penaltıyı anında teşhis ediyor. Hatta daha da ileri gidiyor. Nizami görünen golün 2 pozisyon öncesindeki faulu ofsaytı bulup o nizami golü dahi iptale imkan veriyor.
Müthiş değil mi?
Hesap etmedim saymadım. Ama biliyorum ki böyle bir lig belki 30 senedir yaşanmadı. Belki daha da fazla.
3 büyüklerin zorlanmasında ekonomik krizin etkisi çok. En çok parayı harcayanlar olarak kurların geldiği seviye en çok onları perişan etti. Bu ahval içinde bir de kenardan izleyen kamera çok seyircili olmanın sağladığı avantajı yerle yeksan etti. Artık çok bağıranın çok taraftarı olanın değil, daha çok koşanın, daha çok mücadele edenin, daha az hata yapanın borusu ötüyor.
Hakemlerin insani olarak tribünden etkilenip hatalı karar vermelerinin önü kapanmış durumda.
Hatta öyle bir tevafuk ki. Almanya´da Bayern Münih, İspanya´da Real Madrid dahi zor günler geçiririyor.
İşte bu ahval içinde VAR´ın objektif kamerasına siyasette olan ihtiyacın yaşamsallığı 10 kat 100 kat 1000 kat ortaya çıkıyor.
Seçimlerdeki usulsüzlüklerden de önce o seçimlere giden yolda iktidar olmanın avantajı ile revize edilen kural ve kaideler, sözde demokrasinin tüm kuralları kendine yazan anlayışın tek taraflı standardı, her tür çifte standartlı uygulamalar, parasal güç dengesizliği, denetimden kaçan bir iktidar etme lüksü, bütün bunları ifşa edecek bağımsız basının nakıslığı.
Tüm bunları tespit edecek bir VAR kamerası maalesef siyasette yok.
Aslında siyaseti besleyen ekonomi alanındaki maçın da açık farkla kaybedildiği, materyal olarak maçın neticesinin ne olduğu da belli. Buna rağmen tribündeki seyircinin hala eline verilen bedava biletlerle sağlanan galibiyetler ve buna dair tezahürat berdevam.
Sİyasette objektif VAR kamerasının olmayışı gayetle problemli bir siyaset etme halini bize mecbur kılıyor.
VAR yok iken YOK var oluyor. Futbolda görülen adalet tecellisi maalesef siyasette yoksun kalıyor.
Bunun ilelebet bu minvalde devam edemeyeceği aşikar. Aslında bizatihi Türkiye siyasetinin vodvil tadındaki tek taraflı temaşası çoktan ömrünü ikmal etti. Kendi siyasetini, kendi icraatini, bizatihi kendini inkar eden, kendi geçmişini kendine şikayet eden sistemin ciddi biçimde yeniden tesise ihtiyacı var.
Kuralları, sahayı, seyirciyi, maça geleni gideni hatta bizatihi rakibin kadrosunu dahi teşkile tevessüle yeltenen bu kibir ile malül/mamül nobran siyaset aslında gücünü çokça da hakemi de tayin etmekten alıyor.
Kameraların bırakın VAR´ı münhasır kapandığı bu futbol maçı bitmiş de olsa hakem uzatmaların uzatması ile maçı devam ettiriyor. Son düdüğü çalacak gözü saatte ve skor tabelasında ama aslında baktığı tek yer protokol tribünü. Herkesten ve herşeyden münezzeh bir ayrıcalık abidesi olan bu müstesna tribün ile olan göz teması maçı sonsuza kadar devam ettirme gücü veriyor.
Bu protokolden bakan insani gözün subjektifliği için değil, VAR muadili nesnelliğin hakkaniyeti özlemi ile bekliyoruz.
(*) Kamera lens derken akla gelen Carl Zeiss Jena, Almanya iki parça iken 1970´de Fenerbahçe ile oynar ve İstanbul´da tam 4-0 yener. Buna yaşımız tabii ki tutmuyor ama tarihe de not düşmeden olmuyor. Şimdi Almanya alt liginde can çekişen bu takım belki de o zaman eski Doğu Almanların çokça yaptığı gibi bolca doping ile oyunculara form veriyordu. Kim bilir? Almanya futbolda VAR´a yeni geçti ama siyasette VAR´ı çoktan tesis etti. Bizden söylemesi?