Siyasetin ve anayasanın güvenlikleştirilmesi

Prof. Dr. Bilal Sambur yazdı;

Siyasetin ve anayasanın güvenlikleştirilmesi

Pandemi ve ekonomik kriz, toplumu bunaltmış durumdadır. Pandeminin neden olduğu belirsizlik, açlık ve sefalet boyutunda ortaya çıkan işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı gibi ekonomik sorunlar, insanların kaygıyla günlerini geçirmelerine neden olmaktadır.

İnsanlar için öncelikli sorun pandemi ve ekonomik krizdir. Mevcut sosyal-psikolojik ve ekonomik şartlar altında yeni bir anayasa değişikliği tartışması AKP-MHP bloku tarafından gündeme getirilmiştir.


AKP-MHP blokunun gündeme getirdiği anayasa değişikliği, iki parti lideri tarafından ortaklaşa karar verilmiştir.

Anayasa değişikliği için AKP-MHP,  muhalefetin desteğini almak veya geniş bir toplumsal mutabakat oluşturma şeklinde bir çabaya gerek duymamaktadır.

AKP-MHP,  2017 referandumundan sonra gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen yönetim biçimine anayasayı yüzde yüz uygun hale getirmeyi istemektedirler.

AKP-MHP Bloku, muhalefet partilerinden ve toplumsal kesimlerden düzenlemeyi planladıkları yasal ve anayasal değişikliklere destek olmayı yerli ve milli olmanın bir gereği olarak değerlendirmektedirler.


Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye'de radikal bir siyasal ve idari değişiklik anlamına gelmektedir.

Türkiye'de gerçekleştirilen radikal siyasal ve idari değişiklik konusunda farkındalık düzeyini arttırmak isteyen AK Parti sözcüleri, öngörülen anayasa değişikliğinin yeniden kuruluş anayasası olduğuna vurgu yapmaktadırlar.

MHP, Anayasa Mahkemesi'nin milletin mahkemesi olması için mevcut yapısının değişmesi gerektiğini söylemektedirler.

Geçmişte AK Parti, sivil ve demokratik bir anayasa ihtiyacından söz ediyordu. Günümüzde ise mevcut siyasal konjonktüre ve mevcut iktidar mimarisine uygun olan milli ve yerli bir anayasa değişikliği söylemi gündeme getirilmiştir.

İktidar bloku için yeniden kuruluş anayasasını gerekli kılan şey, yerlilik ve milliliğe duyulan zorunlu ihtiyaçtır.


AKP-MHP Bloku tarafından öne sürülen yerli ve milli anayasa söyleminin, sosyal, entelektüel ve hukuki açılardan somut bir hareketliliğe ve heyecana neden olmadığı görülmektedir.

Pandemi ve ekonomik krizle boğuşan toplum, milli ve yerli anayasa söylemine iktidar blokunun umduğu şekilde önem ve öncelik vermemektedir.

Önümüzdeki süreçte iktidar blokunun yerli ve milli anayasa vaadinden ziyade terörle mücadele söylemine ağırlık vereceği görülmektedir.

Gara operasyonundan sonra iktidar bloku, iç muhalefete olduğu kadar Amerika'ya karşı da terörle mücadele söylemini ağırlıklı bir şekilde kullanmaktadır.

Muhalefet partilerini HDP'yle birlikte hareket etmekle ve bundan dolayı terörle işbirliği yapmakla suçlayan AKP-MHP, Amerika'yı da terör örgütüne destek verdiği söylemiyle köşeye sıkıştırmaya çalışmaktadır.

Gara operasyonundan sonra Türkiye'nin Amerika'nın PKK'yı desteklediğini üst düzeyde ifade etmesi, Türkiye-Amerika ilişkilerinin çatışmalı bir çizgide süreceğinin işaretidir.

Biden yönetimi, Türkiye'yle yeniden olumlu ilişkiler kurmanın yollarını ararken Türkiye'nin Amerika'yı terörizmi desteklemekle suçlaması, Dışişleri Bakanı Blinken'ın sözde müttefik kullanımına bir cevap anlamına gelmektedir.

İktidar bloku, terörle mücadele söylemini, iç ve dış politikada etkili bir araç olarak kullanma şeklinde bir strateji yürütmektedir.


Gara operasyonundan sonra Türkiye, Irak'a kalıcı olarak yerleşme planını ileri noktalara taşıyacaktır. Suriye'nin önemli bölümünü kontrolünde tutan Türkiye, Irak'ta da benzer bir planı uygulamaya koymuştur.

Türkiye, Kerkük, Musul ve Şengal bölgelerine kalıcı olarak yerleşmek için büyük askeri operasyonlar yapmaya devam edecektir.

Gara, bundan sonraki operasyonlar için bir başlangıç anlamına gelmektedir. Kerkük'e yakın Başika üssü, Türkiye'nin askeri operasyonları için merkez karakol olma işlevi görecektir.

Türkiye, Türkmenlerden oluşacak silahlı güçlerle kendisine yakın grupları Irak içinde hareketlendirme şeklinde uygulamaları hayata geçirebilir.

Türkiye, Şengal'e yerleşmek için önemli adımlar atabilir. Gara operasyonunun terörle mücadele mutlak bir referans haline geldiğini Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu şekilde ifade etmektedir:

"Terör örgütünün başını tamamen ezmek boynumuzun borcu haline gelmiştir. Gara'da yaşanan bu katliamdan sonra artık hiçbir ülke, kuruluş, yapı ve kişi, Türkiye'nin Irak ve Suriye harekâtlarını sorgulayamaz."

İktidar bloku, Gara operasyonundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı mesajını iç ve dış dünyaya güçlü bir şekilde vermeye çalışmaktadır.


AKP-MHP bloku, HDP'nin kapatılmasını terörle mücadelenin olmazsa olmazı olarak değerlendirmektedir.

HDP'yi PKK'yla özdeşleştirmek suretiyle AKP-MHP,  muhalefet partileri arasındaki ittifakta çatlaklar yaratmak suretiyle kendisine karşı güçlü bir muhalefet alternatifinin çıkmasını engellemektedir.

HDP'ye en çok ihtiyaç duyan siyasi blok, AKP-MHP ittifakıdır. AKP-MHP ittifakı, muhalefetin şekillenmesinde ve yönlendirilmesinde kullanışlı bir araç olduğu için kısa vadede HDP'yi kapatmak yerine, HDP'nin kapatılmasını sürekli gündemde tutmayı tercih edecektir.

Gara operasyonundan sonra HDP teşkilatlarına yönelik operasyonlar yoğunlaştırıldığı gibi, HDP'li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için birçok dosya önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelebilir.

HDP'yi yasal olarak kapatmak yerine HDP örgütünü, kadrolarını ve  meclis grubunu dağıtmak şeklinde  kademeli ve zamana yayılan bir planı uygulamak suretiyle AKP-MHP ittifakı, etkisizleştirilmiş bir HDP'nin varlığıyla  2023 seçimlerine kadar siyaseti kontrol etme yoluna gidebilir.

İktidar bloku, siyaseti güvenlikleştirmek suretiyle bütün siyasal aktörlere siyaset yapacakları bir alan bırakmamaktadır.


Milli ve yerli anayasa tartışmaları, çok sıcak konuları gündeme getirecektir. Anayasa tartışmalarında laiklik ve İslam etrafındaki konuların gündeme getirileceğine dair işaretler ortaya çıkmaktadır.

İktidar bloku, yerli ve milli bir anayasanın yapılması için 1921 Anayasası'nın ruhunu referans almaktadır. 1921 Anayasası'nda devletin dininin İslam olduğu ibaresi yer almakta ve laiklik ilkesi yer almamaktadır.

İktidara yakın muhafazakar ve milliyetçi çevrelerin önemli bir bölümü, anayasaya devletin resmi dininin İslam olduğunun konulmasına sıcak bakmaktadır.

Yerli ve milli anayasa gündeminin,  önemli ölçüde laiklik ilkesi etrafında yapılan tartışmalarla şekilleneceğini öngörebiliriz. 


Yerli ve milli anayasa, terörle mücadele, kimlik ve kutuplaştırma politikası üzerinden siyasal, kültürel, dini, ekonomik ve akademik nitelikte her konuyu kolay bir şekilde güvenlikleştiren iktidar bloku, mutlak iktidar olarak ülkeyi 2023 seçimlerine götürmeyi ve bu seçimlerden mutlak iktidar olarak çıkmayı hedeflemektedir.

Siyasal, sosyal, ekonomik ve diplomatik alanlarda ülkemizi çetin sorunların beklediği günlere doğru gidiyoruz.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.