Hayat hem çok uzun hem çok kısa!
Çok kısa, çünkü Şark Bülbülü Diyarbekirli Celal Güzelses’in dediği gibi neler yaşarsanız yaşayın sonunda ‘Geldi geçti şimdi yalana benzer’ misali ömür gelip geçiyor ve geride sadece gerçek mi hayal mi olduğu birbirine karışmış bir yığın ‘rüya’ kalıyor.
Mal mülk, mevki, şatafat, güzellik, gençlik, kuvvet… her şey fani.
Allah insana, canı da dahil; verdiği her şeyi bir müddet sonra geri alıyor.
Onun için bu yalan dünyada hayat çok kısa.
Bir diğer yönüyle ise hayat çok uzun!
Çünkü ‘kısacık’ ömründe insanın başına gelmeyen kalmıyor!
Açlık, yoksulluk, hastalık, iflas, dostluk, düşmanlık, ihanet, hapis, sürgün, aşk, nefret…
Ve geride kalan bir yığın pişmanlık.
Hayat, büyük usta Aşık Veysel’in tabiriyle
‘İki kapılı bir handa
Gündüz gece gittiğimiz
Uzun ince bir yol’
Öyle ‘uzun ince bir yol’ ki;
‘Ömür biter yol bitmez!’ misali;
Ömür bitiyor ancak yol bitmiyor!
‘Bitti’ denilen her noktada, yeni bir yol başlıyor.
Ömrü tüketen yolda insan çoğu kez bıkıp usanır, yorulur.
Yüreği daralır, efkarlanır.
Mümin Sarıkaya’nın;
Ben yoruldum hayat gelme üstüme,
Diz çöktüm dünyanın namert yüzüne,
…Ben yanıldım hayat vurma yüzüme… yakarışı ile
‘Yollar seni gide gide usandım’ türküsü diline dolanır.
Gittiği yolun aslında gitmesi gereken yol olmadığını fark ettiğinde ise insan derin bir hayal kırıklığı yaşar;
Karacaoğlan gibi;
‘Bağlandı yollarım kaldım çaresiz’ der.
Diyarbekir tabiriyle ‘Her küçe çıkmaz’ (her çıkmaz sokak) aynı zamanda yeni bir yolun da başlangıcıdır.Bütün ‘Aşık-ı sadıklar’ gibi;
‘Aşıka Bağdat sorulmaz!’ misali; biraz soluklandıktan sonra; menzile varmak için; yeni yollar aramaya başlar ve tekrar yeni bir yola düşer!
Cefakar Kürtler de Ahmed-i Xani günlerinden beri ‘Uzun, ince, dar ve binbir bela ile dolu çıkmaz bir sokaktalar.
Bir türlü menzile varamıyorlar ve bugün yine yeni bir yol ayrımındalar.
Diyarbekir’de 4 yol,
Van’da 5 yol,
Kadıköy’de 6 yol var!
Kürtler ise ‘Ankara’da 3 yol ağzındalar!
Bu yollardan biri menzile, diğer ikisi ise çözümsüzlüğe gidiyor.
Birinci yol geçmişte ‘Devlet’in, bugün ise ‘devlet’ ile özdeşleşen AK Parti’nin yolu.
Bu yolda hükümranların ‘verdikleri’ ile yetinecek, vermediklerinin ise peşine düşmeyeceksin.
AK Parti ne yaparsa yapsın tüm politikalarını koşulsuz destekleyecek ve asla sorgulayıp, eleştirmeyeceksin.
Reis her hal ve ahvalde haklıdır diyeceksin.
AK Parti’den önce bu yola ‘Siyasi Koruculuk’ deniliyordu, bugün ise ‘Yandaşlık’ deniliyor.
İkinci yol PKK’nin yolu!
Bu sefer de PKK ne yaparsa yapsın asla eleştirmeyecek, her yanlışına bir kılıf giydirecek/bulacak, her hal ve şartta itaat edecek, zinhar ayrı bir yol tutmayacaksın.