Yeni Aaya Gazetesi yazarı Cevher İlhan yazdı;
Ekonomik yıkım, salgın ve siyasi tükeniş karşısında sıkışan iktidarın demokrasi ve hukuk dışı emrivakileri devam ediyor ve bu kez sivil toplumu kontrol operasyonunu dayatıyor.
Medyanın yüzde doksan beşinin “iktidara ilişik medya” haline getirilmesinin ve yargının “siyasallaştırılarak tâlimatlandırılması”yla bağımsızlık ve tarafsızlığının berhava edilmesinin ardından şimdi de Anayasa ile teminat altına alınan sivil toplum kuruluşlarına (STK) müdahale ediliyor.
AKP tarafından Meclis’e dayatılan kırk üç maddelik “Kitle İmha Silâhlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi”nin sadece altı maddesi konuya ilişkinken, bu paravanda Dernekler Kanunu’nun yedi, dernek faaliyetleriyle ilgili Yardım Toplama Kanunu’nun dört maddesi değiştiriliyor.
MAL VARLIKLARINA EL KONULMASI
“Teklif”e göre, Cumhurbaşkanı yargı kararı olmadan derneklerin/vakıfların mal varlıklarını dondurabilecek. Daha önce Bakanlar Kurulunda olan yetkiler İçişleri Bakanı ile valiliklere verilerek “terör soruşturması” bahanesiyle faaliyetlerini durdurabilecek. Seçilen yönetimleri görevden alınıp, yerlerine “iktidara yakın kayyımlar” atanabilecek.
Keza kurulacak “Denetim ve İşbirliği Komisyonu”un önerisiyle yargı kararı olmadan “soruşturma” açılan derneklerin/vakıfların mal varlığına el konulabilecek. Ayrıca bazı atanmışlar yüz binleri aşan dörder-beşer maaş alırken, atanan üyelerin “her oturumda ücret almaları” sağlanacak.
Yine Yardım Toplama Kanunu’nda -yedi bin TL üzerindeki- “tüm bağışların denetimi” perdesinde, sivil toplum kuruluşlarının topladığı yardım paralarına “terörizmin finansmanı bahanesi” ile el konulabilecek. (BBC News Türkçe, 22.12.20)
Dahası, yurt dışındaki vatandaşlar arasında birlik duygusunu geliştirmeye çalışan hizmetlerde bulunan dernekler ve vakıflar da ayrıştırılıp kriminalize edilerek “soruşturma” kapsamına alınacak.
Özetle, Meclis’te muhalefet partilerinin “şerh koyarak” yaptıkları bütün itiraz ve ikazlara rağmen AKP iktidarı, “dernek kurma hürriyetinin kullanılması”na dair Anayasanın 33. maddesindeki “dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonabilir” hükmünü açıkça çiğniyor.
Bundandır ki yargının tamamen yürütmenin güdümüne girdiği ortamda “bakanın faaliyetleri durdurma kararının mahkemeye taşınacağı” savunmasının hiçbir anlamı kalmıyor.
Bu açıdan “muhalefet şerhleri”nde OHAL KHK’leri ile yüzlerce derneğin/vakfın kapatıldığı süreçte sivil toplum kuruluşlarında görev alanlara yapılan kovuşturma veya mahkûmiyetin derneğe/vakfa yöneltilmesi dikkat çekici.
TASFİYE AMELİYESİ
Gerçek şu ki “sivil topluma müdahale”yle hâlen 870 bin ceza dosyasının olduğu ve temel hukuk kurallarına aykırı olarak başta seçilmiş siyasetçiler, gazeteciler ve sivil toplumcular olmak üzere milyonlarca vatandaşa “soruşturma”nın açıldığı Türkiye’de an, hukukun temel kriterlerinden olan “mâsumiyet karinesi” hiçe sayılarak temel haklar pervâsızca ihlâl ediliyor. Ve yine antidemokratik oldubittilerle “terör” gerekçesiyle geri kalan sivil toplum kuruluşları kadük hale getiriliyor.
Bir kişinin mal varlığına ancak mahkeme kararıyla el konulabilirken, derneklerin/ vakıfların herhangi bir yöneticisine “soruşturma açılması”yla mal varlığına el konulup kayyım atanmasıyla sivil toplum özgürlüğünün yok edilmesi “yasallaştırılıyor.” Muhalif sivil toplum ortadan kaldırılıyor.
Ve Meclise getirilen “sivil topluma kayyım yasası”, zaten önemli bir bölümü iktidarın kontrolüne alınmış “sivil toplum”u “yargısız infaz”la toptan tasfiye ameliyesi oluyor.
Neticede, politik rant hesaplarıyla sivil toplumu topyekûn güdümüne alma, alamadığını uyduruk bahanelerle ifna etme uğruna demokrasi, hukuk, temel hak ve hürriyetler baltalanıyor. Temel hakların başında gele “dernek/vakıf kurma hakkı” gasb ediliyor.
Meclis Genel Kurulunda demokratik toplumun esası olan sivil toplumu mahveden bu “ucûbe yasa” mutlaka ayıklanıp düzeltilmeli; aksi halde Türkiye’ye çok büyük bir kötülük daha yapılmış olur…